• Rekabet Hukuku / Yayınlarımız

  • Motorlu Taşıtlar Sektöründeki Dikey Anlaşmalar ve Uyumlu Eylemlere İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği (Tebliğ No:2005/4) Uygulama Esasları üzerine KILAVUZ

    • Sayfa : 3/15
      <12345...15>

     

    Bayiler tarafından yapılacak satışlara ilişkin olarak bir başka önemli konu da bayilerin internet üzerinde reklam faaliyetlerinde bulunmaları ve internet üzerinden satış yapabilmeleri faaliyetleridir. Buna ilişkin olarak öncelikle belirtilmesi gereken husus, bayiler için web sitelerinin bir pasif satış aynı zamanda reklam aracı olduğu ve bu şekilde yürütülecek satış faaliyetlerinin 1400/2002 sayılı Tebliğ ile çelişmeyeceğidir. Bayi aynı zamanda, internet üzerinden faaliyet gösteren yönlendirici siteler ile anlaşmalara girme konusunda da serbesttir. Bilindiği üzere bu siteler tüketiciler ile satışÃ§ıları sanal ortamda karşı karşıya getirmekte ve yapılan satışlar üzerinden komisyon almaktadırlar. Bayinin bu tür internet siteleri ile anlaşma yapıp yapmamasına sağlayıcı kural olarak müdahale edememektedir. Buna karşılık sağlayıcı bayiden belli kalitatif kriterleri sağlaması açısından kendi markalarının promosyonu amacıyla internet kullanmasını isteyebilir. Bundan başka sağlayıcı bayinin bir çok markanın üye olduğu yönlendirici sitelere üye olmasını talep edebilir. Zira, alışveriş için bu tür siteleri ziyaret eden müşteriler çoğu kez bu sitelere üye olan markaların bayilerinden alışveriş yapmayı tercih etmektedirler.

     

    Internet kullanımı ile ilgili olarak bir başka konu ise elektronik posta (e-mail) veya kişilere özel mektuplar yoluyla son kullanıcılara yönelik satış veya servis faaliyetlerinde bulunma hususudur. Bu türde bir yöntem, aktif satış anlamına gelmektedir. 1400/2002 sayılı Tüzük uyarınca, Seçici Dağıtım sisteminin uygulandığı hallerde bu tür metodların kullanımına sağlayıcı tarafından herhangi bir sınırlama getirilememektedir. Münhasır dağıtım sisteminin uygulandığı hallerde ise, bayilerin kendilerine tedarik edilen bölge içerisinde bulunan müşterilerle aktif olarak kontakt kurmaları kısıtlanamadığı gibi diğer münhasır satıcıların bulunduğu bölgelerden gelen talepleri karşılamaları da engellenememektedir. Örneğin, münhasır dağıtımın uygulandığı bölgelerde, sağlayıcı bayinin münhasıran başka bayilere tahsis edilmiş bölgelere e-mail veya kişilere özel mektuplar yoluyla satış yapmasının yasaklayabilmektedir. Buna karşılık aynı bayiler, münhasır sistemin uygulanmadığı örneğin Seçici Dağıtımın uygulandığı bölgelerde aynı yöntemlerle satış faaliyetinde bulunabilmektedirler.

     

    Bayi bir leasing şirketi aracılığıyla leasing hizmeti verebileceği gibi aynı zamanda bir leasing şirketinin acentesi konumunda da bulunabilir. Leasing şirketleri de kural olarak son kullanıcı niteliğinde olduğundan bayiler tarafından bu şirketlere yapılacak satışlar Tebliğ ile herhangi bir aykırılık oluşturmamaktadır. Ancak, Seçici Dağıtım sistemi uygulamakta olan bir sağlayıcının, satın aldıkları araçları henüz yeni iken satmaları hususunda makul risk ihtiva eden leasing şirketlerine yapılacak satışlar konusunda bayiye sınırlama getirebilmesi mümkündür. Gerçekten de, kiralanan aracın mülkiyetinin geçirilmesi veya sözleşmenin bitiş tarihinde veya sözleşmenin uygulamada olduğu süre içerisinde herhangi tarihte kiracıya satın alma obsiyonunun tanınması durumunda aynı zamanda araç yeni ise, leasing şirketinin bağımsız yeniden satıcıdan herhangi bir farkı kalmamaktadır. Bu tehlikeye karşı Seçici Dağıtım sistemine sahip bir sağlayıcı da gerekli her  tür tedbiri almakta özgürdür. Bu bağlamda sağlayıcı, motorlu araçların henüz yeni iken satışını yapma olasılığı olan leasing şirketlerine karşı, bayisinden bu şirketlerden yeniden satış yapmama taahhüdünü içeren bir deklarasyon almasını isteyebilecektir. Buna karşılık sağlayıcı bayiden leasing şirketine yaptığı her araca ait leasing anlaşmasının bir örneğinin kendisine verilmesini istemek gibi bir talepte bulunamamaktadır. Zira bu durum, satışların dolaylı şekilde sınırlanması anlamına gelecektir. Leasing şirketi henüz kiracısı bulunmaksızın da bayiden araç satın alabilecektir. Böyle bir durumda kural olarak bayinin talebi reddetmesi de söz konusu değildir. Sağlayıcı tarafından, bayinin leasing şirketine her satış yaptığı anda kiracısının ismini de istemesi şeklinde getirilecek bir yükümlülük satışlar üzerinde dolaylı olarak sınırlama ve rekabetin ağır ihlali şeklinde değerlendirilebilecektir.   

     

    1400/2002 sayılı Tüzük uyarınca, dağıtım anlaşmalarının grup muafiyetinden yararlanmasını isteyen bir sağlayıcının, bayilerinin rakip sağlayıcılara ait markaların satışına da izin vermesi gerekmektedir. Bu konuya ilişkin olarak sağlayıcı tarafından getirilebilecek tek sınırlama ise, diğer sağlayıcılara ait modellerin aynı showroom'un ayrı bölümlerinde teşhirini zorunlu tutma halidir. Bundan başka, eğer bayi markaya özel satış personeli istihdam etmek ister ve sağlayıcı da buna ait masrafları karşılar ise, bu durum dahi Tebliğ uyarınca makul görülecektir.

     

    Çok markalılık durumlarında da tek marka satıcılığında olduğu gibi sağlayıcı tarafından, showroom dekorasyonu ve satış personelinin eğitimi gibi her tür niteliksel kriter getirilebilmektedir. Ancak, bayinin showroom'u tüm markaların sergilenmesi  veya gerekli olan tüm dekorasyonun yapılabilmesi için yeteri kadar büyük değilse, bu durumda sağlayıcı sözleşmelerde yer alan bu kriterleri, bayinin tüm markaların sergilenmesi için gerekli koşulları sağlayabilmesi amacıyla makul şekilde yumuşatmalıdır. Sağlayıcı ile bayi arasında bu yönde ortaya çıkabilecek herhangi bir uyuşmazlık Tebliğ uyarınca bağımsız uzman, hakem veya ulusal mahkemelere götürülebilecektir.

     

    Bayinin tek marka satması durumunda daha fazla prime hak kazanacağı şeklinde bir durum da dolaylı yoldan rekabet etmeme yasağına yol açmaktadır. Bu sebeple verilecek primlerin tek marka veya birden fazla marka sattığına bakılmaksızın tüm bayilere eşit olarak verilmesi gerekmektedir.

     

    Bilindiği üzere 1400/2002 sayılı Tüzük, sağlayıcılara kendilerine ait araçların aynı showroom'un ayrı bölümlerinde sergilenmesini isteme hakkını vermektedir. Ancak bu talebin uygulanabilirliği makul olma derecesine bağlıdır. Örneğin, diğer markalar ile kendi markasının sergilendiği bölüm arasına duvar veya perde benzeri bir ayraç yapılması gibi diğer araçların sergilenmesini zorlaştırıcı her tür talep, Tüzük tarafından sunulan muafiyetten yararlanılamamasına neden olacaktır.

     

    Sağlayıcı, diğer markaların satışını sınırlamadığı sürece kendi markasının promosyonunu sağlayan her tür dekorasyonu bayisinden isteyebilecektir. Örneğin kendi araçlarının sergilendiği bölümde lüks bir halının bulunmasını isteyebilecektir. Aynı zamanda sağlayıcı araçlarının yüksek kaliteyi haiz bir binada sergilenmesini de isteyebilir. Ancak, bu durumda bayinin başka markalar satmak istemesi halinde bu markalar için binalara ayrı giriş yerlerini kullandırması şeklinde getirilecek bir yükümlülük Tüzüğe aykırılık oluşturacaktır.

     

    1400/ 2002 sayılı Tüzük uyarınca 1 Ekim 2005 tarihinden itibaren, Seçici Dağıtım sistemi içindeki hafif ticari araç veya otomobil dağıtıcılarının, Seçici Dağıtım uygulandığı başka bölgelerde satış veya teslimat yerleri açmasını engelleyen doğrudan veya dolaylı her yükümlülük rekabete aykırı addedilecektir. Bu düzenleme esas olarak dağıtıcılara ilk mağazalarından daha uzakta bulunan fakat belli oranda müşteri potansiyeline sahip bölgelerde fiziksel varlık gösterme imkanı sağlayacaktır. Bu özgürlük öncelikle tüketicinin yararına olarak marka içi rekabetin güçlenmesine ve sonrasında da bayilerin işlerini genişletmelerine ve sağlayıcılarından daha bağımsız şekilde hareket etmelerine olanak sağlayacaktır.

     

    Yukarıda yer alan düzenlemenin kapsamına hafif ticari araç ve otomobil dışındaki araçlar girmemektedir. Örneğin otobüsler ve ağır araçlar için başka bölgelerde satış mağazası açılması mümkün değildir. Aynı şekilde Tüzük, sağlayıcılara münhasır dağıtım sisteminde bulunan dağıtıcıların başka yerlerde satış veya teslimat yerleri açabilmesine sınır koyabilmesi imkanını getirmektedir. Ancak unutulmamalıdır ki, münhasır sistem içerisinde faaliyet gösteren dağıtıcıların başka bölgelerde bulunanlar da dahil yetkilendirilmemiş yeniden satıcılara satış yapma yetkilerinin bulunması,  diğer pazarlar arasındaki arbitrajı arttıracağı gibi aynı zamanda dağıtıcıların tali iş fırsatlarını yakalamalarını da sağlayacaktır.

     

    1 Ekim 2005 tarihinden itibaren yürürlük kazanacak uygulama kapsamında dağıtıcının seçici sistemin uygulandığı başka bölgelerde kurabileceği ikincil mekanlar satış mağazaları ve teslimat mağazalarıdır. Bunlardan satış mağazası, araç satışı için gerekli showroom ve alt yapıdan oluşmaktadır. Örneğin, araçların teşhiri için gerekli showroom, ofis, satış personeli ve sergilenecek araçlar gibi. Satılan araçların teslimatını aynı satış ofisinden veya başka bir teslimat noktasından gerçekleştirip gerçekleştirmemek bayinin insiyatifinde olan bir konudur. Teslimat noktası ise, satılan araçların son kullanıcıya teslim edildiği mekanlar olarak bilinmektedir. Bunun içine, gerekli ofis alanı, araçların teslimata hazırlandığı mekan ve teslimatı gerçekleştirmek üzere istihdam edilen personel girmektedir. Satış ve teslimat noktalarının birbirine bağlanması imkanı, sağlayıcı tarafından konulan aynı kalitatif kriterleri sağlamak koşulu ile dağıtıcıya verilmelidir. Seçici Dağıtım uygulandığı sistemlerde kural olarak dağıtıcının, seçici sistem uygulayan diğer bölgelerde de aktif satış yapabilmesi yasaklanamadığından, dağıtıcının teslimat noktasında da araç satışı için doğrudan veya dolaylı reklam yapması veya broşÃ¼r dağıtmasına sağlayıcı tarafından herhangi bir sınırlama getirilemeyecektir.

     

    Tali olarak oluşturulacak satış noktalarının taşıması gereken standartların ne olacağı konusu da önem arzetmektedir. Burada kural, açılması planlanan tali mağazanın açılacağı bölge içindeki mağazaların sahip olduğu standartlarla aynı nitelikleri taşımasıdır. Örneğin, nispeten sapa bir bölgede faaliyet gösteren bir dağıtıcının ana caddede bir mağaza açmak istemesi halinde, sağlayıcı dağıtıcıdan bu cadde üzerinde yer alan diğer bayiler ile aynı standartta niteliklere sahip olmasını talep edebilecektir. Aynı şekilde, dağıtıcının satış mağazası dışında teslimat noktası açmaya karar vermesi halinde de buranın, açılacağı bölgede veya benzer bölgelerde yer alan diğer teslimat noktası mekanları ile aynı standartlara sahip olması gerekmektedir.

     

    Tali olarak açılacak satış veya teslimat noktalarına ilişkin başka bazı olasılıklar da akla gelebilir. Bunlardan biri, bayinin sağlayıcı tarafından yetkilendirilmesi neticesi olarak açtığı sözleşmeye esas olan satış mağazasını kapatıp başka bir yerde tali satış mağazası açmak istemesi halidir. Bu durumda bayinin esas olarak sağlayıcının olurunu alması gerekmektedir. Ancak bu durumda alınacak onay, tali mağaza açılmak istenmesi hususuna ilişkin değil ilk sözleşme ile satış yapmaya yetkili kılındığı ilk satış mağazasını kapatmaya ilişkin olacaktır. Dağıtıcının tali satış mağazası açmak için sağlayıcıdan onay alıp almaması gerektiği de başka bir olasılıktır. 1400/2002 sayılı Tüzük ile sağlanan muafiyetten yararlanabilmek için esas olarak, Seçici Dağıtım sistemini uygulayan bir sağlayıcının dağıtıcılarının başka bölgelerde de satış mağazaları açmasını yasaklamaması veya sınırlamaması gerekmektedir. Bu bağlamda dağıtıcının, sağlayıcıdan izin almaksızın başka yerlerde mağaza açmasına herhangi bir engel bulunmadığı gibi açılacak yeni mağaza için sağlayıcı ile yeni bir anlaşmaya girmesi de gerekmemektedir. Sadece, dağıtıcının sağlayıcı tarafından aynı coğrafi bölgede yer alan satış mağazaları için öngördüğü kriterleri sağlaması gerekmektedir.

     

    Dağıtıcı oluşturduğu tali satış mağazasına da ilk mağazada olduğu gibi doğrudan sağlayıcıdan veya sistem içinde yer alan diğer yetkili satıcılardan ürün tedarik edebilecektir. Bu noktada sağlayıcı, tali satış mağazalarına da esas satış mağazaları ile aynı şekilde araç tedarik etme yükümlülüğündedir. Sağlayıcı tarafından bu noktaya getirilecek herhangi bir arz sınırlaması, dağıtıcının tali satış mağazası oluşturma hakkının sınırlandırıldığı şeklinde yorumlanacaktır.  

     

    1400/2002 sayılı Tüzük uyarınca, Seçici Dağıtım sistemi içinde yer alan yetkili dağıtıcıların aynı sistem içinde yer alan diğer yetkili satıcılardan araç tedarik etmesini yasaklayan her kural ağır rekabet kısıtlaması anlamına gelmektedir.

     

    3.1.3. Tahkim Müessesinin Önplana Çıkarılışı

     

    1400/2002 sayılı Tüzük, dağıtım anlaşmasına taraf teşebbüsler arasında ortaya çıkabilecek uyuşmazlıkları en kısa yoldan çözümlemek amacıyla yeni bir sistem getirmektedir. Buna göre, dağıtım anlaşmalarının grup muafiyetinden yararlanabilmesi için taraflara anlaşmadan kaynaklanan yükümlülüklerin yerine getirilmesi ile ilgili olarak ortaya çıkacak anlaşmazlıkları, bağımsız bir uzmana ya da hakeme götürme hakkını tanıması gerekmektedir. Ancak bu şekilde bir hüküm, tarafların mahkemeye başvurma haklarına bir engel oluşturmamaktadır. Taraflar arasında ortaya çıkabilecek bu türden uyuşmazlıklara örnek olarak Tüzük'de bazı haller sayılmıştır. Bunlar; mal ve hizmet sağlama yükümlülükleri; satış hedeflerinin konulması ya da bu hedeflere ulaşılması; stok taşıma yükümlülüğünün yerine getirilip getirilmediği; teşhir aracı sağlama ve kullanma yükümlülüğü; değişik markaların satışı ile ilgili sağlayıcının öne sürdüğü koşullar; yetki verilmemiş bir tesis yerinden faaliyet göstermesinin engellenmesinin, otomobil veya hafif ticari araç dışındaki motorlu taşıt aracı dağıtıcısının işini büyütmesini sınırlandırıp sınırlandırmayacağı; anlaşmanın fesih bildiriminde gösterilen gerekçelerin anlaşmanın feshini haklı gösterip göstermeyeceği halleridir.

     

    Anlaşma taraflarınca ilgili işte bilgili ve deneyimli olduğu konusunda mutabık kalınan her şahıs bağımsız uzman veya hakem olarak atanabilecektir. Taraflar bu şahısların birden fazla olmasını da kararlaştırabilirler. Ancak taraflar tek başlarına kimin atanacağına veya kaç kişi atanacağına karar verme hak ve yetkisini haiz değildirler. Bağımsız uzman veya hakemin belirlenmesi hususunda taraflar aralarında bir mutabakata varamazlar ise, normal hakem atama prosedürleri çerçevesinde mahkeme başkanı veya ticaret odası başkanı tarafından atama gibi çözümler üretilebilecektir. Bu nedenle dağıtım anlaşmaları hazırlanırken taraflara, bağımsız uzman veya hakemlerin atanma prosedürlerine ilişkin hükme yer vermeleri tavsiye edilmektedir.

     

    3.1.4. Bayinin Konumunu Güçlendirici Ek Koşullar

     

    1400/2002 sayılı Tüzük, sağlayıcıların bayilerine bakım onarım hizmeti vermeleri konusunda yükümlülük getirmelerini yasaklamaktadır. Yani yeni düzenleme uyarınca bayiler satış haricinde bakım onarım hizmeti verip vermeme konusunda tamamen serbesttirler. Bu şekilde, sadece araç satışı konusunda uzmanlaşmak isteyen bayilere bu imkan verilmektedir. Zira Tüzük uyarınca bayiler için rekabet etmeme yükümlülüğü de  öngörülemediğinden bir çok markanın satışını yapan bayilere sadece satış işi ile iştigal edebilme fırsatı verilmektedir.

     

    Sağlayıcının, bakım onarım hizmeti vermeyen bir bayiden, aynı sistem içerisinde yer alan yetkili servislerden biriyle anlaşma yapmasını isteme hakkı bulunmaktadır. Ancak sağlayıcı, dağıtıcının bir satış anlaşmasının tamamlanmasından önce son kullanıcılara söz konusu yetkili servis veya yetkili servislerin adını ve adreslerini bildirmesini, aynı zamanda söz konusu yetkili servislerden herhangi birisi satış mağazasıyla aynı semtte değil ise ne kadar uzaklıkta  olduğunu son kullanıcılara bildirmesini zorunlu kılabilir. Ancak böyle bir yükümlülük de, bakım onarım atölyeleri satış mağazası ile aynı yerde olmayan dağıtıcılara benzer koşulların uygulanması şartı ile getirilebilir.

     

    Alt anlaşmalarla yetkili servis sadece normal bakım onarım hizmetleri değil aynı zamanda garanti kapsamındaki servis, geri çağırma ve bağımsız hizmet gibi tüm servis hizmetlerini verecektir. 

     

    Bir markaya ait araç satışında bulunup aynı zamanda yetkili servis hizmetleri vermeyen bir bayinin aynı markaya ait servis hizmetlerini bağımsız olarak (bağımsız yetkili servis) vermesi mümkündür. Bu durumda bayi, yetkili servisin yararlandığı bazı hak ve imkanlardan yararlanamayacaktır. Garanti kapsamında verdiği hizmetlerin karşılığını sağlayıcıdan alamayacağı için bu durumda bayinin garanti kapsamında sunulan bakım ve onarım hizmetlerini gördürmek üzere aynı sistem içerisinde yer alan diğer yetkili servislerle alt anlaşmalara girmesi icap etmektedir.

     

    1400/2002 sayılı Tüzük uyarınca, sağlayıcı ile dağıtıcı veya yetkili servis arasında yapılan anlaşmalarda, dikey anlaşmadan doğan hakların ve yükümlülüklerin, dağıtım sisteminde bulunan ve dağıtıcı veya yetkili servis tarafından seçilen başka bir dağıtıcıya veya yetkili servise aktarılmasına sağlayıcının rıza göstermesi gerekmektedir. Bu hakkın herhangi bir şekilde kısıtlanması halinde ilgili anlaşmanın grup muafiyetinden yararlanabilmesi imkanı bulunmamaktadır. Anlaşmadan doğan hak ve yükümlülüklerin aktarılacağı yetkili satıcıya fesih bildiriminde bulunulmuş olmasının da herhangi bir önemi bulunmamaktadır, meğer ki söz konusu yetkili satıcı sağlayıcı tarafından öngörülen tüm kalitatif kriterleri yerine getirmiş olsun. Aynı şekilde kendisine karşı fesih bilidiriminde bulunulmuş bir bayinin de sözleşmeden kaynaklanan hak ve yükümlülüklerini aynı sistem içerisinde yer alan bir başka yetkili satıcıya devretmesine herhangi bir kısıtlama getirilememektedir. Ancak bu durumda fesih bildiriminde öngörülen mehilin dolması ile birlikte anlaşma feshedilmiş sayılacağından sürenin dolması ile birlikte devir yapılan yeni bayinin de anlaşması sona ermiş olacaktır.

     

    Yetkili satıcının sağlayıcı ile girdiği dağıtım sözleşmesinden kaynaklanan hak ve yetkilerinin aynı sistem içinde yer alan yetkili servislere devri ise mümkün değildir. Zira bu hak ancak aynı türden devirler açısından geçerli olmaktadır.

     

    1400/2002 sayılı Tüzük uyarınca, motorlu taşıt dağıtım ve servis anlaşmaları belirli bir zamanla sınırlı olarak yapılabileceği gibi belirsiz süreli de olabilmektedirler. Eğer anlaşma belirli bir süreye bağlanacaksa Tüzük uyarınca bu süre 5 yıldan az olamamaktadır.

     

    Belirli bir süre için yapılmış bir anlaşmayı feshetmek isteyen taraf bu talebini 6 ay önceden karşı tarafa bildirmek zorundadır. Buna karşılık taraflar arasındaki anlaşma belirsiz süreli ise, anlaşmayı feshetmek isteyen tarafın en az 2 yıl önceden bu niyetini karşı tarafa bildirmesi gerekecektir. Ancak bu süre, sağlayıcının anlaşmaya son vermesi durumunda kanundan veya anlaşmadan dolayı uygun bir tazminat ödemek zorunda olduğu veya dağıtım sisteminin önemli bir kısmını ya da tamamını yeniden düzenlemesinin zorunlu olması nedeniyle sağlayıcının anlaşmayı sona erdirmesi hallerinde 1 yıla kadar indirilebilmektedir.

     

    Yeniden yapılanma, pazarda aktif olan rakiplerin tutumları veya diğer ekonomik gelişmelerden kaynaklanabilir. Bu noktada yeniden yapılanma şeklinde verilecek kararın sağlayıcı tarafından motive edilmesinin veya dışarıdan gelen etkilerle meydana gelmesinin de bir önemi bulunmamaktadır. Gerçekten de yeniden yapılanma kararına yol açacak dinamiklerin tek tek liste şeklinde sıralanması mümkün değildir.

     

    Yeniden yapılanmanın gerekli olup olmadığı objektif kriterlere göre değerlendirilmesi gereken bir husus olup herhangi bir anlaşmazlık durumunda esas olarak sağlayıcının yeniden yapılanmayı gerekli görmüş olması sorunun çözümü için yeterli olmamaktadır. Bu tür durumlarda uyuşmazlığın çözümü noktasında yeniden yapılanmanın gerekliliği konusunda karar mercii hakim veya hakem olmaktadır.

     

    Dağıtım sözleşmelerinin önceden bildirime gerek olmaksızın feshedilip feshedilemeyeceği esas olarak hukuki nitelikli bir sorundur. Sözleşmeler hukuku prensipleri gözönüne alındığında, anlaşma taraflarından birinin anlaşmadan kaynaklanan yükümlülüklerini hiç veya gereği gibi yerine getirmemesi halinde diğer tarafın bildirim yükümlülüğüne uymaksızın sözleşmeyi derhal fesih hak ve yetkisi bulunmaktadır. Sözleşmeyi vaktinden önce feshetmenin haklı gerekçelere dayanıp dayanmadığı ise anlaşmazlık durumunda bağımsız uzman veya hakem veya ulusal mahkemelere başvuru ile çözülebilecektir.

     

    1400/2002 sayılı Tüzük tarafından tanınan grup muafiyetinden yararlanmak için, sağlayıcı ile dağıtıcı veya yetkili servis arasında yapılan anlaşmada sağlayıcının, bu bildirimini feshin detaylı, objektif ve şeffaf gerekçelerini içerecek biçimde yazılı olarak yapması gerektiği gibi aynı zamanda bu yükümlülüğün anlaşmada da yer alması gerekmektedir. Bu hükmün getirilmesindeki temel neden, sağlayıcının karşı tarafın Tebliğ uyarınca sınırlanamayacak davranışlarda bulunması nedeniyle anlaşmayı feshetmek istemesi durumlarına karşı gerekçe gösterilmesi gereğidir. Örneğin, dağıtıcı veya yetkili servisin başka bölgelerdeki tüketicilere aktif veya pasif satışlarda bulunması, diğer sağlayıcılara ait markaların satılması veya bakım onarım hizmetlerine ilişkin alt anlaşmalara girilmesi gibi rekabetçi bir tutum izlemesi gibi haller bu davranışlara örnek olarak gösterilebilir.

     

    Buna karşılık belirli süreli bir anlaşmanın sona erdirilmesi sağlayıcı tarafından yapılacak fesih ihbarını gerektirmemektedir. Bu halde sürenin dolmasıyla anlaşma zaten sona ermiş olacaktır.   

     

    1400/ 2002 sayılı Tüzük'de yetkili servis, sağlayıcı tarafından kurulan bir dağıtım sistemi içerisinde motorlu araçlar için tamir ve bakım hizmetleri sağlayan teşebbüs olarak tanımlanmıştır. Tüzük'de yetkili servis kavramı farklı bir konsept olarak karşımıza çıkmaktadır. ŞÃ¶yle ki, daha önceki düzenlemede motorlu taşıt sektörüne ilişkin bir sözleşmenin motorlu taşıt araçları grup muafiyet tüzüğü kapsamına alınabilmesi için, motorlu taşıt satışı, tamir ve bakım hizmetlerinin hepsinin birden aynı sözleşmede yer alması gerekmekte idi. Bu durumda bayiler de araç satışı ve servis hizmetlerini çoğu kez birarada sunacak şekilde yapılandırılmakta idi. Sadece araç satışı veya sadece servis hizmetlerini vermek üzere oluşturulan bayilik sözleşmeleri ise motorlu taşıt araçlarına ilişkin grup muafiyeti tüzüğüne değil genel nitelikteki dikey anlaşmalara ilişkin grup muafiyeti tüzüklerine tabi olmakta idi. Ancak yeni düzenleme uyarınca, bayilik sözleşmeleri ister araç satışı ve servis hizmetlerini birarada düzenlesin isterse sadece araç satışı veya servis hizmetlerini kapsasın, motorlu taşıt araçları grup muafiyet tüzüğüne tabi olabilecektir. Bu sebeple, sağlayıcılar da yeni düzenleme karşısında bayilerini servis hizmeti vermeye zorlayamayacakları gibi aynı zamanda servis hizmeti veren bayilerini de satış yapmaya zorlayamayacaklardır.

     

    Kural olarak sağlayıcılar kendi yetkili servis ağlarını oluşturmakta serbesttirler. Ancak, mevcut anlaşmaların 1400/2002 sayılı Tüzük uyarınca muafiyet kapsamına alınabilmesi için, sağlayıcının yedek parça ya da bakım ve onarım hizmeti sağladığı ilgili pazardaki pazar payının % 30'u geçmemesi gerekmektedir. Eğer ilgili pazar payı % 30'un altında ise, bu durumda sağlayıcı ister Niceliksel Seçici Dağıtım isterse Münhasır Dağıtım Sistemi oluşturabileceği gibi aynı zamanda belirlenen niceliksel kriterleri karşılasa dahi belli bayileri yetkilendirmeyebilecektir.

     

    Buna karşılık pazar payı % 30'un üzerinde ise, Tüzük sadece niteliksel Seçici Dağıtım sistemini oluşturan anlaşmaları kapsamına alacaktır. Buna göre, ilgili ürün veya hizmet pazarındaki pazar payı % 30'un üzerinde olup aynı zamanda grup muafiyetinden yararlanmak isteyen sağlayıcıların, yetkili servislerine sadece belirlenmiş seçici kriterler öngörebilmeleri ve söz konusu kriterleri karşılayan tüm servisleri de yetkilendirebilmeleri söz konusu olacaktır. Bu durumda niteliksel Seçici Dağıtım sisteminin uygulandığı durumda sağlayıcıların, seçici kriterleri kendilerine yetkili servis olma talebi ile başvuran bayilere açık olarak bildirmeleri veya bunları internet veya başka bir araçla kamuya açık hale getirmeleri gerekmektedir.

     

    Dağıtım ağı için niteliksel kriterlerin öngörüldüğü bir sistemde bu kriterlerin tüm yetkili servislere eşit şekilde uygulanması esastır. Buna göre;

     

    Kriterleri karşılayan her servis yetkili servis olarak dağıtım ağı içerisine kabul edilmesi zorunluluğu bulunmaktadır. Bununla birlikte sağlayıcı, anlaşmanın imzalanması öncesinde ilgili kriterlerin tamirci tarafından yerine getirilip getirilmediği hususunda gerekli kontrolleri yapabilmektedir.

     

    Söz konusu kriterler ilgili markaya ait motorlu taşıt araçlarının satışının yapıldığı servisler ve araç satışının yapılmadığı servisler için aynı olmak durumundadır.

     

    Araç satışında olduğu gibi servis hizmetlerinin verilmesi açısından da yetkili servis, hizmetin sunulduğu mekanı seçme konusunda tamamen serbesttir. Ayrıca, yetkili servisin ihtiyacı olan yedek parçaları araç üreticisinden değil de parça üreticisinden temin etmesini önlemeye yönelik olarak getirilecek her türlü tedbir de yasak kapsamında sayılacaktır.

     

    Verilecek servis hizmetlerine ilişkin olarak orijinal veya eşdeğer kalitede yedek parçaların kullanımı hususunda bazı sorular akla gelebilir. Bunlardan ilki, sağlayıcının yetkili servisin kullandığı yedek parçalara ilişkin olarak bunların orijinal veya eşdeğer kalitede olduğu hususunda müşterilerin bilgilendirilmesini isteme şeklinde bir zorunluluk getirip getiremeyeceğidir. Bu soruya verilecek soru ilgili ürünlerin garanti kapsamında olup olmadıklarına göre değişecektir. Bilindiği üzere garanti kapsamında bulunan ürünler açısından verilecek servis hizmetlerinde kullanılacak yedek parçalar konusunda sağlayıcı yetkili servisi orijinal yedek parça kullanması hususunda zorunlu tutabilir. Garanti kapsamı dışındaki ürünler açısından ise, yetkili servis orijinal veya eşdeğer kalitede yedek parça kullanmakta serbesttir. Buna bağlı olarak, sağlayıcının yetkili servise kullandığı yedek parçaların orijinal mi yoksa eşdeğer kalitede yedek parça mı olduğu konusunda müşterinin bilgilendirilmesini istemek gibi bir zorunluluk getirmesi de ilgili anlaşmanın muafiyet tüzüğü kapsamından çıkarılmasını gerektirecektir. Zira böyle bir durum, müşterinin kafasında ister istemez eşdeğer kalitede yedek parçaların orijinal olanlardan daha az kaliteli olduğu gibi bir izlenim yaratabilecek cinstendir.

     

    Bir başka durum da, sağlayıcının yetkili servise sadece kendi markasına ilişkin yedek parçayı kullanma zorunluluğu getirmesi halidir. Rekabet etmeme klozu olarak bilinen ve yetkili servis ile araç sağlayıcısı veya yetkili servis ile yedek parça sağlayıcısı arasında kararlaştırılan bu tür yükümler esas olarak muafiyet tüzüğünden yararlanamamaktadır. Ancak Tüzük uyarınca, ilgili pazardaki anlaşma konusu mal veya hizmetlerin yada onları ikame eden mal veya hizmetlerin % 30'undan fazlasının sağlayıcıdan veya sağlayıcının göstereceği başka bir teşebbüsten satın alınmasına yönelik olarak alıcıya doğrudan veya dolaylı biçimde getirilen herhangi bir yükümlülük rekabet etmeme yükümlülüğü olarak kabul edildiğinden, yetkili servisin kullandığı belli bir marka için bu oranın % 30'un altında olması halinde ilgili anlaşmada grup muafiyet tüzüğünden yararlanacaktır.

     

    Motorlu taşıt aracı sağlayıcısının yetkili tamirciye, farklı markalara ait yedek parçaları servis mekanının farklı bölümlerinde sergilenmesini zorunlu tutma şeklinde bir yükümlülük getirdiği sözleşmeler de ilgili Tüzük kapsamı dışında tutulmaktadır. Zira, bu şekilde getirilecek bir yükümlülük, yetkili tamircinin diğer markaları da tamir hakkına dolaylı yoldan bir sınırlama getirecektir. Buna karşılık, sağlayıcının yetkili tamircinin elinde bulunan tüm yedek parçaların düzenli ve sürekli bir sistem içerisinde depolanmasını istemesine bir engel bulunmamaktadır.

     

    1400/2002 sayılı Tüzük uyarınca, motorlu araç sağlayıcısının, yetkili servisin bağımsız tamircilere orijinal yedek parça satışını engellemesi halinde, bu sözleşmeler de ağır kısıtlama niteliğinde olmaları sebebi ile grup muafiyet tüzüğünden yararlanamayacaklardır. Aynı şekilde araç sağlayıcısının yetkili servisin başka marka araçlara servis hizmeti vermesini engelleme tarzı davranışları da bu kapsama dahil olacak ve bu sözleşmeler de Tüzük'den yararlanamayacaklardır.

     

    Tüzük'de yer alan bir başka husus da sahip olunan hak ve yetkilerin başkalarına devrine ilişkindir. Tüzük uyarınca, sağlayıcı ile dağıtıcı veya yetkili servis arasında yapılan anlaşmada, dikey anlaşmadan doğan hakların ve yükümlülüklerin, dağıtım sisteminde bulunan ve dağıtıcı veya yetkili servis tarafından seçilen başka bir dağıtıcıya veya yetkili servise aktarılmasına sağlayıcının rıza göstermesine ilişkin bin hükmün yer alması gerekmektedir. Bu sebeple, yetkili tamirci tarafı olduğu sözleşmeden doğan haklarını aynı markanın tamiri için yetkilendirilmiş bir başka tamirciye devredebilecektir. Ancak, sağlayıcı yetkili tamircinin haklarını bayiye devretmesine onay vermeyebilecektir, zira devir ancak yetkili tamirciler ile yetkili tamirciler veya bayiler ile bayiler arasında yapılabilmektedir. 

     

    Etkili bir rekabet ortamının tesisi için, bakım ve onarım hizmetleri ile iştigal eden tüm bağımsız teşebbüslerin her tür teknik bilgiye, teşhiz cihazı ve ekipmanlara  veya diğer gerekli yazılım ve eğitime ulaşabilmesi şarttır. Bu bakımdan söz konusu erişimin herhangi bir şekilde engellenmemesi şarttır. Erişim kural olarak, ayrımcı olmayan bir tarzda ve kullanılabilir bir formatta verilmelidir.

     

    1400/2002 sayılı Tüzük uyarınca bağımsız atölyeler, doğrudan veya dolaylı olarak tamir ve bakım faaliyetleri ile iştigal eden teşebbüslerdir. Bunlardan tamir ve bakım faaliyetleri ile doğrudan iştigal eden bazıları bağımsız tamirciler, yol yardımı operatörleri, otomobil kulüpleri olup, teknik bilgi yayımcıları, yedek parça dağıtıcıları, tamir ekipmanı üreticileri ve test hizmeti sunan operatörler ve tamir eğitimcileri de dolaylı olarak iştigal edenlerdir. 

     

    Kural olarak bağımsız operatörlerin de yetkili tamircilerin ulaştıkları tüm teknik bilgilere ulaşabilmeleri gerekmektedir. Bu bilgiler tanısal ve elektronik sistemler de dahil olmak üzere bakım onarım hizmetlerinin yürütülebilmesi için gerekli olan her tür enformasyondan ibarettir. Bu enformasyon elektronik data şeklinde olabileleceği gibi normal yazı şeklinde de olabilir. Bunun yanında bir üretici yetkili tamircilerine telefon veya internet yardım hattı vasıtasıyla teknik destek sağlıyorsa aynı hizmetten bağımsız operatörlerin de faydalandırılması gerekmektedir.

     

    Bağımsız operatörler yetkili tamircilerin kullandığı her tür araç-gereçten yaralandırılmalıdır. Bunlar örneğin, bakım onarım hizmetlerinde kullanılan el ve makine araçları, software ve hardware araçlar ve tanı sistemleri olabilmektedir. Sağlayıcının bu tür araçları yetkili tamircilere kiralaması durumunda aynı hizmetin bağımsız operatörlere de sunulması gerekmektedir. Aynı şekilde araçların bakım ve onarım hizmetlerinin gerçekleştirilebilmesi için gerekli eğitimden yetkili tamircilerin olduğu gibi bağımsız operatörlerin de yararlandırılması gerekmektedir. Bu tür durumlarda sağlayıcı tarafından araç gereç veya eğitim karşılığında ücret talep edilebilir. Ancak bu ücretin yetkili tamircilerden talep edilenden daha yüksek olmaması gerekmektedir. 

      Sayfa : 3/15
      <12345...15>