Rekabet Kanunu ile ilgili bir çok yazı yazdım bu köşeden ancak Kanun'da en hassas kavram şüphesiz ki cezai müeyyidelerin
uygulandığı "teşebbüs" kavramı. Bence bu kavramın açıklığa kavuşmasını en çok yöneticiler istemekte, zira onlar da muhtemel bir
Kanun ihlali sonucunda kesilecek para cezaları üzerinden belli bir oranında para cezasına çarptırılmakla karşı karşıyalar.
rnrn4054 Sayılı Rekabet Kanunu'nun tanımlar başlıklı 3. maddesi teşebbüs kavramını "piyasada mal veya hizmet üreten, pazarlayan,
satan gerçek ve tüzel kişilerle, bağımsız karar verebilen ve ekonomik bakımdan bir bütün teşkil eden birimler" olarak açıklamakta.
Aynı madde 'teşebbüs birliği' kavramını da "teşebbüslerin belirli amaçlara ulaşmak için oluşturduğu tüzel kişiliği haiz ya da
tüzel kişiliği olmayan her türlü birlikler olarak açıklamakta. rnrnBu tanımda üzerinde durulması gereken nokta, bir gruba bağlı
olan bir teşebbüsün bağımsız karar verebilmesi halinde o teşebbüsün faaliyetlerinin, cirosunun ve de pazar payının ayrı olarak
inceleneceğidir. rnrnBir gruba bağlı olan ancak farklı bir tüzel kişiliğe sahip olan bir teşebbüsün ihlale ve dolayısıyla cezaya
konu olması halinde, "teşebbüs" olarak grubun mu yoksa tüzel kişiliğe sahip olan firmanın mı esas alınacağı sorusunu cevaplamak
için AT İçtihat Hukuku'nda "teşebbüs" kavramının kavramsal karışıklık yarattığı davalara bakmak gerekmektedir. rnrnRekabet
Kanunu'nda yasaklanan faaliyetler olarak belirlenen rekabeti sınırlayıcı anlaşma, uyumlu eylem ve kararlar ile hakim durumun
kötüye kullanılması teşebbüslere uygulanmaktadır. Örneğin Hydrotherm k. Andreoli davasında gerçek kişi sıfatıyla Andreoli, tüzel
kişilik sıfatıyla da ortaklığı ve kontrol ettiği şirket tek bir teşebbüs olarak değerlendirilmiştir. Grup şirketler içindeki
ilişkilerle ilgili olan Centrafarm k. Sterling davasında ise, ana şirketin faaliyetlerini kendisine bağlı yavru şirketler arasında
dağıtmasının rekabeti sınırlayıcı anlaşma, uyumlu eylem ve kararlar kapsamına girmeyeceğine karar verilmiştir. Buna karşın, Metro
II davasında AT Adalet Divanı (ATAD) yavru şirket üzerinde yakın kontrol uygulamayan ana şirketin pazar payını göz önüne
almamıştır. Viho davasında ise Bidayet Mahkemesi, Centrafarm kararının daha da ötesine gitmiştir. rnrnYarın bu davalara daha
detaylı bir şekilde değinerek teşebbüs kavramına açıklık getirmeye çalışacağız.