Birinci Uluslararası Rekaset Hukuku Sempozyumunda sunduğum bildirimin okuyucularıma aktarımına devam edip bitiriyorum. rnrnRégie
des Postes k. Paul Corbeau vakasında; ATAD, Belçika'daki posta idaresinin tekel konumunda bulunmasının Kurucu Antlaşma'nın 90 (2)
maddesi ile uygunluğunu mesele-i müstehire yapan Liège Asliye Ceza Mahkemesi'ne verdiği cevapta; sözkonusu maddenin Üye
Devletlerin bazı kurum ve kuruluşlara özel imtiyazlar vermelerine cevaz verdiği, ancak bu imtiyazların rekabeti engelleyici
unsurlar taşımaları durumunda da gerçekten kamu yararının gözetilmesi için kısıtlayıcı unsurların gerekli olmalarının dikkate
alınması gerektiğini bildirmiştir. rnrnBu vakanın üzerine Komisyon, Kurucu Antlaşma'nın 90 (3) maddesi kapsamında posta hizmetleri
üzerine iki önemli girişimde bulunmuştur. Birinci girişiminde posta hizmetlerine ilişkin yayımladığı Duyuru ile posta hizmetlerine
uygulanacak rekabet kurallarını tanımlamaktadır. İkinci girişiminde ise Toplulukta posta hizmetlerinin geliştirilmesi ve hizmet
kalitesinin arttırılması üzerine hazırladığı Yönerge görülmektedir. rnrnSonuç olarak ATAD, genel kamu yararının gözetilmesi için
bazı teşebbüslere imtiyazlar verilmesini kabul ederken; bu imtiyazların rekabeti sınırlayıcı ya da tamamen ortadan kaldırıcı
hususlarının çerçevesinin oldukça dar bir anlamda çizilmesini istemekte ve de bu teşebbüslerin mali bağımsızlığının ve ekonomik
olarak yaşayabilirliğinin temin ve tesis edilmiş olmasına özellikle dikkat etmektedir. rnrnÖte yandan iktisadi amaçlı (kar amaçlı)
tekellerin mali bağımsızlıkları ve ekonomik olarak yaşayabilir olmaları konusu, Topluluk boyutunda büyük tartışmalara yol
açmaktadır. Kamu yararı amacı ile verilen imtiyazların sonucu bu teşebbüsler çoğu kez genel kamu hizmeti amacı ile zararına
çalışmaktalardır. Ancak yine benzer imtiyazlar sonucu, karlı alanlardan elde edilen hasılat, zararına yapılan işlerin
sübvansiyonunda kullanılmaktadır. Burada ilginç bir dilemma ortaya çıkmaktadır. Şayet imtiyazlar kaldırılarak özel teşebbüslerin
karlı alanlara girmelerine imkan tanınırsa, bu durumda özel girişimciler rekabete açılan piyasadan pay almak üzere fiyat
rekabetine girebilecekler ve kamunun kar ettiği alanlardaki kar haddi gerileyebilecek ve bunun doğal sonucu olarak da karsız
alanlardaki hizmet kalitesi gerileyecektir. rnrnToplulukta bu tartışma süregelmekte ve merkeziyetçi yapıya sahip ülkelerde serbest
rekabet mantığına daha yakın ülkelere oranla, iktisadi amaçlı tekellerin ortadan kalkması zaman alacaktır. Öte yandan Yüce
Divan'ın iktisadi amaçlı tekellere tanınan rekabeti kısıtlayıcı imtiyazları ulusal mevzuatların tasarrufuna bırakması ile de bu
tartışmanın daha bir süre devam edeceği anlaşılmaktadır. rnrnYukarıda anlatılan Komisyon, ATAD içtihatları ve tartışmalara
karşılık; Kurucu Antlaşmanın 85 veya 86 maddeleri kapsamında ihlal olarak değerlendirilebilecek rekabeti bozucu, engelleyici veya
kısıtlayıcı eylemler gerçekleştiren kamu teşebbüslerinin, yine Antlaşmanın kamu yararına yönelik hizmet veren teşebbüslere istisna
tanıyan 90 (2) maddesi kapsamında sorumluluktan kolayca kurtulabileceklerine ilişkin iddialar, Komisyon ve Adalet Divanı'nın 90'lı
yılların başında aldığı kararlar sonrasında tam anlamıyla geçersiz kalmıştır. rnrnBurada incelenecek olan kamu tekellerine ilişkin
örnek kararlar, Kurucu Antlaşma'nın 90 (2) maddesinin sağlamış olduğu muafiyetin kapsamı ve Komisyon ve Adalet Divanı'nın bu madde
hükümlerine yönelik yaklaşımlarına açıklık kazandırmaktadır. rnrnMagill vakasında İrlanda Televizyon Kurumu, faaliyeti televizyon
dergisi yayıncılığı olan Magill özel teşebbüsüne, televizyon programlarına ilişkin lisans vermeyi reddetmiştir. Kurum, bu
eyleminin 90 (2) madde kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini, zira, Kurumun, faaliyetlerini gerçekleştirirken kamu çıkarlarını
da gözetmekle yükümlü olduğunu iddia etmiştir. Kurum, Magill teşebbüsünün yayın talebini, İrlanda lisanını korumak maksadıyla
reddettiğini belirtmiştir. Bidayet Mahkemesi ise, İrlanda Televizyon Kurumu'nun yüklenmiş olduğu kamu yararını gözetme görevinin,
nasıl olup bir özel teşebbüsün çıkartmış olduğu televizyon dergisi marifetiyle ifasının imkansız hale gelebileceğinin anlaşılmaz
olduğunu belirtmiş ve Kurum'un rekabeti kısıtladığı yönünde karar almıştır. rnrnBenzer bir vaka, Komisyon'un Ijsselcentrale
Kararı'na konu olmuştur. Bu vakada, elektrik üreticisi dört Belçika'lı teşebbüs ve bu teşebbüslerin ortak olarak faaliyetlerini
yürüttükleri SEP teşebbüsünün, elektrik tedariğinin güvenli bir şekilde sağlanması için paralel ithalatın engellenmesi gerektiğine
ve bunun da, Antlaşma'nın 90 (2) maddesi gözönünde bulundurulduğunda ihlal olarak değerlendirilmemesi gerektiğine yönelik
iddiaları Komisyon tarafından geri çevirilmiştir. rnrnEurosport/Screensport vakasında ise Avrupa Yayın Birliği (EBU) üyeleri,
halkın fazla ilgi duymadığı spor dallarının da televizyonlarda yayınlanmasının teşvik edilmesi maksadıyla Eurosport kanalına
ihtiyaç duyduklarını ve bunun kamu yararı doğrultusunda bir talep olduğunu belirtmişlerdir. Komisyon ise, Kurucu Antlaşma'nın 90
(2) maddesinin uluslarüstü bir uygulamasının olamayacağını ve Eurosport'un faaliyetlerinin de uluslarüstü nitelikte olduğunu
belirterek 90 (2) maddenin bu talebin hukuki dayanağı olamayacağını bildirmiştir. rnrnGerek yukarıda değinilen vakalarda, gerekse
de 90 (2) maddeye ilişkin diğer vakalarda Adalet Divanı, kamu yararına yönelik hizmet veren teşebbüslerin pazardaki
davranışlarının rekabet kurallarına uyumluluğunun tespitinin Üye Ülke milli kurumlarının da görevi olduğunun altını her zaman
çizmiştir. Bununla birlikte, Antlaşma'nın 90 (3) maddesi uyarınca, Komisyon'un da, Antlaşma'nın 90 madde hükümlerinin
uygulanmasını gözetmek gibi bir görevi vardır ve Komisyon bu görevi kapsamında Üye Ülkelere yönelik Yönergeler yayımlama yetkisine
sahiptir.