Geçtiğimiz günlerde Avrupa Birliği Komisyonu Türkiye ile müzakerelere esas olacak belge üzerine çalıştı. Bilindiği üzere, Komisyon
Başkanı Barasso. yaptığı konuşmasında küreselleşmenin yeni bir Dünya düzeni oluşturduğundan ve bu yeni düzende yönetim açısından,
uluslararası organizasyonların çok önemli bir role sahip olduklarını belirtmiştir. rnrn1990'lı yıllar bilim ve teknolojideki hızlı
gelişmeler sayesinde küreselleşmenin de arttığı bir dönem olarak geçti tarih sayfasına. 2000'li yıllarda da bu yeniliklerin
getirdiği, oluşturduğu yeni bir Dünya düzeni kuruluyor. Küreselleşmenin getirdiği pek çok yarar olduğu gibi pek çok da sorun
bulunmaktadır. Ancak en önemli sorun, oluşmakta olan bu yeni Dünya düzeninin nasıl yönetileceği. İşte bu noktada AB Komisyon
Başkanı Barosso'ya hak vermemek elde değil. Klasik anlamda ulus-devletçilik sisteminin savaş, açlık, terör gibi problemlere bir
çözüm getiremediğini Irak savaşı ve İstanbul'da ve Londra'da yaşanan bombalı terör saldırılarıyla ne yazık ki acı bir biçimde
gördük. rnrn1990'lı yıllardan beri uluslarası ilişkiler uzmanları yeni bir terim üzerinde çalışmakta: global governance. Küresel
yönetim olarak da çevrilebilecek olan bu terim küreselleşme ile oluşmakta olan yeni Dünya düzeninin nasıl yönetileceği üzerinde
durmakta. Buna göre küresel yönetim, yeni Dünya düzenin tek bir kurum, ya da ülke tarafından değil; tüm ülkelerin, Dünya Ticaret
Örgütü, Birleşmiş Milletler gibi uluslararası organizasyonların ve hükümet dışı organizasyonların (NGO's) tam anlamıyla işbirliği
içinde çalışmasıyla yönetilmesini öngörüyor. Bu bağlamda, ulus-devletlerin, uluslararası organizasyonların ve hükümet dışı
organizasyonların da üzerlerine düşen görevleri tam anlamıyla yerine getirmeleri gerekmektedir. rnrnAncak bu konuda ciddi sorunlar
yaşanıyor. Örneğin 90'lı yıllarda Avrupa'nın ortasında, eski Yugoslavya'da yaşanan vahşet karşısında Birleşmiş Milletler gibi
kuruluş amacı Dünya barışını sağlamak ve korumak olan bir uluslararası organizasyonun görevini yerine getirmekte gecikmesi üzüntü
vericidir. 2000'li yıllara geldiğimizde de bu konuda bir ilerleme kaydedilmediğini Irak ve Afganistan savaşlarıyla üzülerek
gördük. rnrnBarosso yeni düzenin yönetiminde Avrupa Birliğinin de üzerine düşen görevleri yerine getireceğini belirtti. Ancak bu
yeni düzenin iyi bir biçimde işlemesi için tüm uluslarası organizasyonların, ulus-devletlerin ve hükümet dışı organizasyonların en
iyi biçimde görevlerini yerine getirmesi gerekmektedir.rnrnTürkiye ise AB ile tam üyelik müzakere sürecinde sözkonusu global
gouvernance mantığını iyi uygulamak zorundadır. Sivil toplum örgütleri ve hükümet-dışı organizasyonların katkılarını gözardı
etmemelilidr. Hatta müzakereler sırasında DTÖ ve diğer uluslararası örgütlere, bölgesel işbirliklerine verilmiş bulunan ya da
alınan tavizleri yeniden tartışmaya açacak işlerden, taleplerden kaçınılmalıdır. rnrnUnutulmamalıdır ki Avrupa Birliği uluslar
topluluğunun sadece bir parçasıdır.