Türkiye'de özelleştirme sonucu işsiz kalacak işgücünün en büyük olasılıkla esnaf ve sanatkar grubuna katılacak olmasını gözönünde
bulundurarak, soruna bu grup açısından yaklaşmak ve önlemler almak gerekmektedir.rnTürkiye'de özelleştirme tartışmaları özellikle
1980'li yılların ikinci yarısında yoğunlaşmış, bu konuda uluslararası danışmanlık firmalarına önemli çalışmalar yaptırılmış ve
daha sonra gerçekleştirilen özelleştirme örneklerinde zaman zaman bu çalışmalar doğrultusunda, zaman zaman da bunların tam aksine
uygulamalar yapılmıştır. Ancak gerçekte, 1993'e gelinene kadar hükümetlerin tümünün Kamu İktisadi Teşebbüsleri konusunda gerek
özelleştirme, gerek tasfiye ve gerekse özerkleştirme türünden yöntemleri uygulamak konusunda açıkladıkları kararlılıkları gerçekte
çok dar çerçevede eyleme dönüşmüştür. Bununla birlikte çok değişik kesimlerin ağzından sıkça duyulur hale gelen "KİT belası" türü
tanımlamalar, bu konuda bilgili olmayan kesimleri dahi özelleştirmeyi savunur hale getirmiştir. Bunlar, kamu sektörünün, kamu
işletmeciliğinin niteliği gereği verimsiz ve israfçı olduğu, dünya deneyiminin bu genel yargıyı desteklediği, Türkiye'de ise
KİT'lerin özel sektöre göre daha az etkin olduğu, zaman içinde daha da gerilediği ve KİT açıklarının enflasyon ve istikrarsızlığın
arkasındaki ana etken olduğu şeklinde görüşlerdir ve hiçbiri ne verilerle ne de teorik türden çalışmalarla desteklenebilir
nitelikte değildir. Kısacası Türkiye'de özelleştirme tartışmaları birçok başka konuda olduğu gibi son derece yüzeysel bir şekilde
sürdürülmekte ve kolay çözüm ve sonuçlar üretilmektedir. Oysa 1988-2004 yılları arasında özelleştirilen işletmelerin verim ve
karlılık gibi göstergeleri incelendiğinde beklenen düzelmenin nadiren sağlandığı görülmektedir. rnÖte yandan dünyada birçok
özelleştirme uygulamasında getirilmiş olan istihdamı koruma koşulu Türkiye'de getirilmediğinden, bu işletmelerin bazılarının tüm
işçileri işten çıkardığı ve faaliyetlerine derhal son verdiği görülmüştür. Önemli bir işsizlik sorunu ile karşı karşıya olan
Türkiye'de bu tür uygulamaların sorunu büyüteceği ortadadır. Kısacası KİT yükünden kurtulmaya çalışan devletin omuzlarına bunun
yerine artan işsizlik sorunu binebilecektir. rnTek tek tüm KİT'ler için özelleştirme veya tasfiye veya özerkleştirme
yöntemlerinden hangisinin daha olumlu sonuç vereceği incelenmeli ve bu yöntem uygulanmalıdır. rnSon yıllarda özelleştirmenin
tamamlandığı Avrupa ülkelerinin başında Almanya gelmektedir. Almanya'nın Doğu Almanya ile birleşmesinden sonra Doğu Almanya'da
kurulu bulunan kamu işletmelerinin ıslahı veya özelleştirilmesi gündeme gelmiştir.rnTüm eski sosyalist blokta olduğu gibi Doğu
Almanya'daki bu işletmelerde de önemli bir gizli işsizlik bulunmaktaydı. Bu durumun bilinmesine karşın Almanya'daki özelleştirme
uygulamalarında hem teknoloji yenileme hem de istihdamı koruma kuralları getirilmiştir. Kısacası Almanya'da özelleştirilen bir
işletmenin yeni sahipleri, Türkiye'de birçok örnekte görüldüğü gibi, yalnızca işgücü fazlasını kıdem tazminatını verip işten
çıkartarak sağladıkları maliyet düşüşüyle yetinememektedirler. Mutlaka teknoloji yatırımı yaptıkları gibi, bu teknolojik
yenilemenin de açığa çıkardığı işgücü fazlasını işletme içinde kullanabilecek şekilde yatırımı büyütmek veya işten çıkarılan her
işçi için belirlenmiş bir tür vergiyi ödemekle yükümlüdürler. Burada oluşan kaynağın ise ucuz kredi yoluyla küçük müteşebbislere
aktarılarak işlerini büyütmeleri böylelikle de dışarıda kalan işgücüne istihdam alanı açmalarına yardımcı olunması
planlanmaktadır.rnAksi takdirde işsiz kalacak KİT çalışanlarının yaratacağı sorun yalnızca esnaf ve sanatkar sayısının artmasıyla
sınırlı kalmayacak, bu kişilerin aileleri de gözönüne alındığında büyük çapta bir ekonomik ve toplumsal bunalıma neden
olabilecektir.