Özelleştirmenin gereğini tartışmak yersizdir. Ancak bunun esnaf sanatkarlara etkisini de tartışmamak o kadar densizliktir.Bir
başka dikkat edilmesi gereken nokta Arjantin özelleştirme örneğidir. Türkiye'ye model olarak önerilmek istenen bu örnekte
telekomünikasyon ve petrol sanayileri gibi stratejik sektörlerin deregülasyonu yetkisinin hükümete bırakılması son derece
tehlikeli olabilecek ve Avrupa özelleştirme örneklerinde hiç izlenmemiş bir yoldur. Bilindiği gibi özelleştirilen İngiliz Su
Şirketi'nin su satış bedelleri halen hükümet ve Kraliçe tarafından denetlenmektedir. Bu da doğrudan halk sağlığı ile ilgili bir
mal veya hizmetin, özelleştirmenin en ateşli savunucusu İngiltere'de dahi tek başına özel sektörün kararına bırakılamadığını
gösterir. Yine Arjantin örneğine dikkatli yaklaşılmasını gerektiren bir başka nokta ise özelleştirme konusunda tek yetkilinin
Başkan olmasıdır. Bu da ülkemizdeki demokrasi anlayışı ve parlamenter sistem ile pek bağdaşmamaktadır. Sonuç olarak Türkiye'de
uygulamaya konulan özelleştirme programının tüm diğer uluslararası örneklerde görüldüğü biçimde istihdam yapısı üzerinde büyük bir
etkisi olacak ve muhtemelen işsizliği körükleyecektir.İşini kaybeden çalışanların büyük bir bölümünün eğitim düzeyleri günümüzün
Türkiye'si için oldukça düşük ve yaş grupları bakımından da yeniden bir mesleki eğitim programına girecek konumda değildir.Ayrıca
özelleştirilecek işletmelerde karlılığın yeniden sağlanması için "olmazsa olmaz" kuralı haline gelen bir teknolojik yenileme söz
konusu olacaktır. İleri teknoloji kullanımı mevcut işlerin niteliğini değiştirirken, çoğu kez de yeni tip beceri ve bilgileri
gündeme getirmektedir. KİT'lerin yeni sahipleri mevcut istihdamı her ne pahasına olursa olsun korumak gibi ekonomik gerçeklerle
uyuşmayan bir niyetleri olsa bile söz konusu çalışanlara işletmelerinde yer vermeleri mümkün değildir.İşten çıkarılanlar ve/veya
gönüllü emeklilik durumunda kalan çalışanlara ödenecek tazminatlar, bu kişilerin ilk küçük sermayelerini oluşturacaktır. Bu
ölçekteki bir sermaye ile ancak esnaf veya sanatkarlığın iştigal alanlarında faaliyette bulunmak mümkün olabilmektedir: Bu durumda
sanayi ağırlıklı işletmelerden çıkan kesim el becerisi oranında zanaata, hizmet ağırlıklı kesim ise doğrudan ticarete atılmaya
kalkışacaktır.rnÖzelleştirilen KİT'in coğrafi konumuna göre, üretim sistemi dışında kalan bireyler: işletmenin yer aldığı yörenin
demografik yapısına doğru orantılı olarak o bölgede faaliyet göstermek isteyecek ve mevcut esnaf/sanatkar mesleki dağılımı
bozaraktan yeni müteşebbisler arasına girecektir; veya o bölgede ve/veya bölgelerde bulunan KİT'in kapanması sonucu değişen
ekonomik doku içerisinde kendisine faaliyet alanı bulamayacağından başka bölgelere göç ederek hısımlarının da yardımıyla ve
hısımlarının tuttuğu işlere yönelerek yeni müteşebbisler arasına girecektir.Söz konusu iki durumda da mevcut esnaf ve sanatkar
mesleki yapısı bozulurken, böyle bir iç göç durumunda büyük kentler üzerinde ciddi bir demografik ve mesleksel baskı unsuru hakim
olacaktır. Ayrıca söz konusu bireyler bölgesel dayanışma dürtüsüyle tutacağı meslek ve edineceği mesken alanı bakımından
sosyo-kültürel sorunları da beraberinde taşıyacaktır. Özellikle büyük kentlerde artık belli meslekler belli bölgelerden gelen
kişilerin tekelinde kalmakta ve bu bireyler yine belli semtlerde ikamet eder duruma gelmişlerdir. Bunun sonucu kayıtdışı ekonomik
faaliyetler, mafya türü mesleki örgütlenmeler namuslu ve mazbut esnaf sanatkarın mesleki haysiyetini ve saygınlığını zedeler
boyutlara ulaşmaktadır.Son olarak, bu yeni işsizlerin yeterli sermaye sahibi olamamaları durumunda terör odaklarının potansiyel
tabanını oluşturacakları kuşkusuzdur. Genel olarak genç işsizleri kapsayacak bu kesim işten çıkarılmaları durumunda elde
edecekleri çok kısıtlı sermaye sonucu hiç bir işe talip olamayacaktır. Bu durumda da kendilerini içerisinde bulacakları sosyal
dışlanma, onları topluma ve sisteme karşı isyankar bir davranış biçimine itecektir. Bu ise terör odaklarının onlara ulaşmasını ve
kentlerde örgütlenmelerine imkan tanıyacaktır.Ayrıca işsiz ve sermayesiz insanlara örgüt adına sermaye temin etmek, işyeri, tezgah
açmak, yer göstermek ve onları ticari faaliyetleri sırasında sözde tehlikelere karşı korumak olağan terör örgütlenmeleri arasına
girmiştir.Elde edilen kazançtan pay alarak örgüte sözde resmi gelir temini Türkiye'de uygulanan en yaygın yöntemlerin başında
gelmektedir. Terör örgütlerinin gasp, soygun ve uyuşturucu ticaretini terk ettikleri, ama sözde yasal küçük ticari faaliyetlere
girdikleri gözlenmektedir. Bu yolla hem meslek dallarını denetim altında tutmakta, hem de rahat gelir teminini
başarabilmektedirler. Meselenin bu boyutu özelleştirme kapsamında gözardı edilmektedir.