• Gazete Makaleleri / Ekonomik Çözüm Gazetesi

  • 2008 Dünya Ekonomisinin İlk Çeyreği Üzerine (II)

  • Enflasyonist baskıların 2007'de gelişmiş ülkelerde denetim altında tutulduğu, ancak gelişmekte olan ülkelerin çoğunda, artan enerji ve gıda fiyatları nedeniyle, yükseldiği gözlenmektedir. Petrol fiyatlarının yıl içinde 100 dolar/varil seviyesine yaklaşması, mısır, soya ve diğer gıda ürünlerinin biyoyakıt üretiminde kullanılması ve küresel ısınma nedeniyle elverişsiz iklim koşulları sonucu gıda fiyatlarındaki artış, enflasyon üzerinde baskı oluşturan en önemli unsurlardır. IMF tarafından 2007 yılı için 68,5 dolar/varil olarak tahmin edilen dünya petrol fiyatının 2008 yılında 100 dolar/varil seviyesinin üzerinde seyredeceği tahmin edilmektedir. Bu çerçevede 2008 yılında enflasyonist baskıların devam etmesi ve gelişmiş ülkelerde % 2, gelişmekte olan ülkelerde ise % 5,3 seviyesinde gerçekleşmesi beklenmektedir.rnEnflasyonu denetim altında tutmak amacıyla 2007 yılında Japonya, Avrupa ve İngiltere gibi gelişmiş ülke merkez bankaları para politikası faiz oranlarını yükseltmiştir. Çin Merkez Bankası da enflasyon tehdidi karşısında 2007 Ekim ayında faizleri yıl içerisinde altıncı kez yükseltmiştir. ECB'nin, çekirdek enflasyon göstergesi % 2'nin altına inene kadar sıkı para politikasını sürdüreceği tahmin edilmektedir. Nitekim ECB, 2008 Ocak ayında gerçekleştirilen son toplantısında, faizleri mevcut seviyesinde (%4) bırakmıştır. Ancak 2007 Ağustos ayında yaşanan küresel dalgalanmanın ardından ABD ekonomisinde olası bir yavaşlama endişesi, enflasyon kaygılarının önüne geçmiş; bu doğrultuda FED'in, Eylül, Ekim ve Aralık aylarında aşamalı olarak yaptığı indirimler sonucunda gösterge faiz oranları % 5,25'den % 4,25'e gerilemiştir. Aynı endişe ile İngiltere Merkez Bankası da Aralık ayında faiz oranlarını 25 baz puan düşürmüştür.rnSon yıllardaki olumlu görünümüne rağmen, dünya ekonomisinin önünde küresel dengesizlikler, mali piyasalarda yaşanan dalgalanmalar, yükselen petrol ve gıda fiyatları, potansiyel enflasyon baskıları gibi çeşitli risk unsurları bulunmaktadır.rnKüresel dengesizlikler konusu son yıllarda uluslar arası çevrelerde çok tartışılmakta olup diğer risk unsurlarına göre daha orta vadeli olanıdır. ABD, cari işlemler fazlası veren gelişmekte olan ülkeler ve petrol ihraç eden ülkelerin tasarruf fazlası ile, artış hızı yavaşlamakla birlikte, genişlemeye devam eden cari açığını finanse etmektedir. Dolayısıyla, ABD'ye akan fonların istikrarı ile gelişmekte olan ülke merkez bankalarının uluslar arası rezervlerinde ABD dolarına verdikleri ağırlığın derecesi, ABD cari açığının sürdürülebilirliği açısından önem taşımaktadır. ABD'nin yüksek oranda seyreden ve daha çok Asya ülkelerinin tasarruf fazlası ile finanse edilen tasarruf açıklarının daha ne kadar devam edeceği ve nasıl sona ereceği konusu endişe yaratmaktadır. Ayrıca, son yıllarda dolara olan güvenin azalması sonucunda değerinin sürekli düşmesi, konuya ilişkin endişeleri daha da artırmaktadır.rnÖnemli bir testten geçtiği belirtilen küresel finansal sistemin önündeki bir diğer risk unsuru ise ABD konut piyasasındaki gelişmelerin son yıllarda dünya ekonomisinde yaşanan likidite bolluğunu daraltma olasılığıdır. ABD konut piyasasında yaşanan sorunların, ABD ekonomisini yavaşlatmasıyla, yatırım ve ihracat ağırlıklı büyüyen Çin, Hindistan gibi ülkelerden akan fonları azaltabileceği, bunun da son yıllarda yaşanan uluslararası likidite bolluğunun sonu olabileceği ve küresel ekonomide sıkıntılara neden olabileceği tahmin edilmektedir. Küresel ekonomideki dengelere ilişkin belirsizlik algılamalarının sürmesi, uluslar arası yatırımcıların portföy tercihlerinde ve likidite akışında ani dalgalanmalara yol açabilecek önemli bir risk unsuru olarak öne çıkmaktadır. Finans sektöründeki genel görüş, ekonomilerinde zayıflıklar olan ülkelerin uluslar arası çalkantılardan daha fazla etkileneceği yönündedir. Bu husus, cari açık problemleri olan Bulgaristan, İzlanda, Romanya gibi ülkelerle birlikte Türkiye ekonomisi için de önümüzdeki dönemde başlıca risklerden birini oluşturmaktadır.rnBelirtilen iki riskten herhangi birinin veya ikisinin beraber gerçekleşmesi, son yıllarda dünya ekonomisinin yaşadığı enflasyonist olmayan güçlü büyüme şeklinde ifade edilebilecek konjonktürü tehdit etmektedir.rnÖte yandan, enerji fiyatlarındaki artış, enerji ithalatçısı ülkelerin cari açıkları üzerindeki genişletici etkisinin yanı sıra, bu ülkelerin büyüme potansiyeli ile enflasyon görünümü açısından da olumsuz sonuçlar yaratabilecektir. Ayrıca siyasi arenada, Ortadoğu bölgesinde yaşanan karmaşa, dünya ekonomisi için endişe yaratmaktadır. Ayrıca yaşlanan nüfus, küreselleşme sürecine gösterilen direnç ve küresel ısınma da dünya ekonomisinin gelişmesini uzun dönemde olumsuz etkileyebilecek başlıca konulardır.