• Gazete Makaleleri / Ekonomik Çözüm Gazetesi

  • Türkiye’de Basın Özgürlüğü Anlayışı

  • Türkiye’de batı demokrasileri anlamında özgür bir medyanın olup olmadığı çok tartışılan olgular arasında yer almaktadır. Özellikle de Avrupa Birliği’ne tam üyelik sürecinde sivil toplumun basın özgürlüğü ile birlikte sürdürebilir kalkınmayı ve sosyal gelişimi sağlayacağı, kişi hak ve özgürlüklerini sağlamlaştıracağı düşÃ¼nülmektedir. Bu bağlamda da serbest pazar ekonomisi ve parlemanter demokrasinin bir süreklilik içerisinde egemen kılınacağına inanılmaktadır. İşte özetle basın özgürlüğünün işlevi budur.

    Halböyleyken Türkiye yakın tarihinde 1971 ve 1981 askeri darbelerinde basın özgürlüğünü neredeyse askıya almıştır. Ancak kısa zamanda parlemanter demokrasiye dönülmesiyle batı dünyasının kabul edebileceği normlarda bir basın yayın hayatı Türkiye’de ortaya çıkmıştır. 1980 sonrası basın dünyasında tüm gelişmelere paralel olarak ince bir tekelleşme hareketi doğmaya başlamıştır. Büyük finans kapital grupları medyaya girmeye başlamış ya da kendilerine yakın buldukları basiretli olduğuna inandıkları tüccarları medya patronu yapmışlardır. Sonraları tabiyetiyle boynuz kulağı geçmiştir. Finans kapitalin önceliklerini toplumsal ilerleme ile harmanlayan yeni medya bu grupların ticari çıkarlarını basın özgürlüğü adı altında siyasi iktidarlara karşı savunmuştur. Basın dünyası tüm siyasi iktidarlar ile eninde sonunda karşı karşıya gelmiştir. Hatta basın bir aralar siyaseti belirlediğine dahi inanmaya başlamıştır. Medya patronları sanayi ve ticaretin yönetildiği en üst örgütlenmelerin değişmez üyeleri arasına girmiştir. Bu olağan dışı gelişmeler finans kapitale hizmet dışındaki serbest piyasa ekonomisine başka dinamikler ile inanan siyasi görüşlerin tekelleşme sürecindeki kartel medyasına karşı bir basın yaratma ve örgütleme gayretine girmeleri ile sonuçlanmıştır. Elbette ki tüm bu gelişmeler basın özgürüğü sayesinde olabilmiştir. Ancak kartel medyası bir yandan öbür medya ile boğuşurken, kartel içerisinde çıkar çatışmaları borsaya, sanayiye, bankacılık sektörüne, hatta parakendeciliğe dahi yansımaya başlamıştır. Artık kartel dağılmaya başlamıştır; hatta basın grupları birbirleri ile olan sorunlarını adli yargıya kadar taşımışlar, burada sonuç alamayanlar işi özerk kurumlarda örneğin Rekabet Kurulu, RTÃœK, Telekomünikasyon Kurumu, vb. yerlerde çözmeye çalışmışlar ve sonunda da tarihi cezalar yiyerek oturmuşlardır.

    Siyasi iktidarın ticari çıkarlar için böylesine etki alınmaya çalışıldığı bir ortamda gündemi belirlemek elbetteki önemli bir iştir. Bulvar gazetelerinin manşetleri medya içinde bulunmayan bir ticari rakibi yok etmek için bulunmaz bir fırsat olmuş ve bunun adı da basın özgürlüğü olmuştur. Teksip yazılarının önemi renkli resimler ve yalanlar ile yargısız infaz edilenlerin itibarını hiçbir zaman geri getirememiştir. Kartel kendisine hizmet etmeyen yazarları, düşÃ¼n adamlarının da tıpkı siyasetçiler gibi peşine düşmüş en küçük fırsatta geniş karalama kampanyalarına soyunmuştur. Aklananlar karalandıkları günün tersine manşetleri bırakın satır aralarında bile yer almamıştır. Ağır ama doğru çalışan yargı erki sadece vicdanları rahatlatabilmiştir. Ancak bu bile ülkemiz için çok önemlidir.

    Medya baronlarının sadık süvarileri kanaat oluşturucular maskesi altında kendinden menkul ün ve ünvanlar ile borsaya, ekonomiye hatta dış politikaya kartel adına yön vermeye çalışmaktadırlar. İşte basın özgürlüğünün medya tarafından algılanışı bu kadar basittir. Ancak madalyonun öbür yüzü ise çok acıdır. Bugün 70 milyonluk ülkede tüm promosyon gayretlerine rağmen tirajlar bellidir. Bulvar gazeteleri dahi genç ve eğitimsiz nüfusa rağmen satamamaktadır. En mükemmel görselliğe ulaşmış ve fevkalade kaliteli dergiler bir lisenin yıllığı adedinde satılabilmektedir. Ekonomi gazeteleri belli bir çevre tarafından takip edilmekte ve tirajları ne yaparsanız yapın yerinden oynamamaktadır. Bunun sebebi çok açıktır: Kamuoyu basın özgürlüğü adına oynanan oyunun farkındadır. Artık haber atlatma yarışı önemini kaybetmiş, tüm manşetler benzer olmuştur. Kartelleşmenin sonucu farklılıklar yok olmaya başlamış ve okuyucu bu olağan dışı oluşumu satın almamıştır. Bu çarkın devamı ise reklam gelirleri ile çok yakından ilgilidir. Nitekim medya reklam piyasına öylesine girmiştir ki basının neredeyse asıl işlevi reklamcılık olmuştur.
    Bütün bu olumsuzluklar Türkiye’de çok yakında yeni mecraların basın yayın hayatına gireceğinin sinyallerini vermektedir. Zira burada bir niş market mevcuttur. Çünkü vatandaş bu oyunu kavramış ve artık sıkılmaya başlamıştır.