• İhale Hukuku / Makaleler

  • Gümrük Birliği'nde eksik kalanlar - Prof.Dr.Arif Esin

  • 1/95 Sayılı Karar ile Ankara Anlaşması (1963) ve Katma Protokol'de (1973) yer alan Gümrük Birliği esaslarının ve kapsamının oldukça dışına taşıldığı görülmektedir. Ortaklık Konseyi Kararı'nın çıkışından önce Türkiye'de oldukça sert tartışmalara sahne olmuştur. Mevcut anlaşmaların kapsamı dışına taşılmasının Türk ekonomisine getireceği mali yük tüm ekonomik aktörleri rahatsız etmiştir. Özellikle mevzuat uyumu bazında çıkartılacak yasaların Türk ekonomisini yapısal bir değişikliğe sürükleyeceği düşÃ¼nüldüğünde, sözkonusu yapısal değişikliğin mali yükünün Türk özel sektörü tarafından teşviklerin de kaldırılacağı bir ortamda nasıl yüklenileceği ciddi kaygı konusu olmuştur. Ancak mevzuat uyumunun gerçekleştirilemediği bir ortamda eksik rekabet ve trafik sapmaları sorunlarının ortaya çıkacağı ve serbest piyasa düzenin bozulacağını da kabul etmek gerekmektedir.

    Böylesine kapsamlı bir Gümrük Birliği sisteminin ortaya çıkmasında bazı tarihsel nedenler vardır. Türkiye 1963 yılında ortaklık anlaşması yaptığı Avrupa Ekonomik Topluluğu, tarih tünelinde çeşitli evreler geçirmiştir. Öncelikle 1967 yılında AET, AKÇT ve EURATOM Antlaşmaları birleştirilmiş, 1992 yılında Tek Pazar kurulmuş ve nihayet Topluluğu siyasi birliğe götüren Maastricht-Birlik Antlaşması (1994) imza altına alınmıştır. Arkasından Amsterdam Antlaşması gelmiştir. Siyasi birlik için gerekli bir dizi ekonomik ve mali politikalardaki ortak paydalara 2000'li yıllara kadar ulaşılması planlanmaktadır. Böylelikle bir yanda Türkiye, Avrupa Topluluğu'na uyumunu başaramaz ve geciktirirken öte yanda Avrupa Topluluğu hedef büyütmüştür. Uyumlardaki gecikmeler Türkiye'nin olası tam üyeliğini de geciktirirken; yeni ve daha kapsamlı ortak politikalara uyumunu kendi mali imkanları ile başarmak durumu ile karşı karşıya kalmasına neden olmuştur. 1/95 Sayılı Ortaklık Konseyi Kararı'nın en belirgin özelliği gümrük birliği alanını tanımlaması ve Türkiye-Avrupa Birliği Devletleri'nin topraklarını Ortak Gümrük Birliği Alanı olarak kabul etmesidir.
    Bu gelişmeler muvacehesinde dünkü yazımızda incelediğimiz gümrük birliği menüsündeki mükellefiyetlerimizin neresinde olduğumuzu görmekte fayda vardır.

    Yukarıda sıralanan zorunlu uyum esaslarına bakıldığında bardağın boş kısmını irdelemek gerekiyor. Öncelikle tarife bazındaki uyumda bazı sıkıntılar var. Türkiye, AT'ye karşı gümrük vergilerini ve TKF'nu kaldırdı. Ancak bazı mal gruplarındaki "suspension" listeleri OGT'ye tam uyumun sağlanmasını engelliyor. AT menşeili sanayi ürünlerine karşı miktar kısıtlamaları devam ediyor. Özellikle ikinci el yatırım malları alanında bunu görüyoruz.
    Mevzuat bazındaki uyumda da sorunlar var. Özellikle teşvik kanunu; mevcut yasamız tümüyle AT normlarına aykırı, sadece AR-GE teşvikleri uyumlu gözüküyor. Onun da ihracat teşvikleri kapsamında çıkartılması nedeniyle yasanın belki biraz aykırılıklar taşıdığı söylenebilir. Türkiye'nin yeni teşvik yasasını hızla Komisyon'da görücüye çıkartması ve onay alması gerekiyor.
    Teknik mevzuat uyumu için yapılan hiçbir şey yok ortada. Gerçi Türkiye'nin 5 yıl süresi var önünde. Ancak TSE, 1/95 sayılı Karar'a göre geçerliliğini yitirmiş bir kurum. TSE'nin verdiği TS-ISO belgeleri Avrupa'da kabul edilmiyor.
    Tüketicinin korunması hakkındaki yasa (4077 sayılı kanun), çalışır gibi gözüküyor. Ancak mevzuatının tamamlanması gerekiyor.
    Çevre koruma yasalarımız Topluluğa uyumlu, ancak Komisyon, sözkonusu yasaların etkin uygulanmadığından sıkıntılı. Denetimsizliğin, sanayimize ciddi bir haksız rekabet avantajı sağladığını ileri sürüyor.
    Fikri mülkiyet haklarını güvence altına alan yasamızda bir sorun yok. Yaygın bir biçimde uygulanması gerekiyor. Öte yandan taklit mallarla mücadeleye etkinlik kazandırmak gerekiyor.
    Kamu ihalelerinde, pazarı iki yıl içerisinde AT menşeili firmalara açmak, ihlaleleri şeffaflaştırmak ve milli ayrıcalığı kaldırmak gerekiyor. Şayet Türkiye bunu uygulayabilirse enflasyon pekçok puan düşer diyorlar!
    Vergi mevzuatlarında yakınlaşmayı becerirken, yerli ve yabancı mallar arasındaki milli ayrıcalığı kaldırmayı beceremedik. Bazı sanayi mamülünden alınan dolaylı vergilerde milli ayrıcalık devam ediyor. Hatta bazı AT menşeili üreticiler, şikayetlerini Komisyon'a dahi ulaştırdılar.

    Tek doğru giden ve başarılı olununan konu 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un tam anlamı ile ve eksiksiz çalıştırılabilmesidir.

    Dış Ticaret Politikası'na uyumda ise bir çok alanda uyum sağlandı. Ama henüz tamamı bitirilmiş değil. Buradaki en önemli konu 1/95 Sayılı Ortaklık Konseyi Kararı'nda da emredildiği biçimde, Türkiye'nin tercihli ticaret anlaşmalarını imzalaması gerekiyor. Bu durumun sanayinin lehine ama yan sanayinin alehine olduğu ileri sürüldü. Ancak bu görüşe katılmak mümkün değil. Önceleri ağır aksak gelişen müzakereler DTM'nın büyük gayretleri ile bir hale yola konulabildi. Türkiye, bu anlaşmalara hız kazandıramadığı için, yerli üretici AT' ye yaptığı dış satışlarda kaçakcı durumuna düştü. Bazı sektörlerde soruşturmalar ile karşılaşıldı.
    Buna karşılık Topluluğun korumacı politikalarına ilişkin mevzuat yayımlandı. Bu modern mevzuat Türk pazarını ve Topluluk pazarını korumaya yönelik.

    Avrupa Topluluğu'nda güzel bir özdeyiş var: Hepsi yaralar, sonuncusu öldürür. İşte Gümrük Birliği'ne uyum kapsamında her şey ağır aksak ilerliyor, Komisyon zorluyor, vb. Ancak bir konu var ki, kimse henüz konuyu kavramış ve anlamış değil. Türkiye'nin Avrupa Topluluğu Gümrük Kodu'na uyumlu bir gümrük kanunu bir türlü yasalaşamıyor. Gümrük Birliği olmuş, ama uyumsuz bir Gümrük Kanunu ile olmuş. Sınırları güvence altına alan temel yasa uyumlaştırılamamış. Bunun nedeni yeni gümrük yasasının, kıyı sınır ticaretini, yolcu beraberi işlerini, dahilde ve hariçte işleme rejimlerini ve serbest bölgeler mevzuatlarını AT normlarına göre düzenlemesi gerekiyor. Sözkonusu işleri düzenleyen ayrı mevzuatlar yayımlandı ve bugün için yürürlükte ve uyumlu olduğu söyleniyor.

    Kime sorsanız Gümrük Birliği'nin yolunda gittiğini söylüyor. Buna karşılık Avrupa Topluluğu'nun mali yardımlarda geciktiğini belirtiyor. Mali yardım bahane edilerek, 'Gümrük Birliği'nden nasıl kaçınılabilir' lobileri örgütlenmeye devam ediyor. Ama kimileri de Gümrük Birliği'nin yolunda gittiğini söylüyor.
    Alan da veren de memnun. Baksanıza Avrupa Parlementosu'na sunulan rapora...

     

     

     

     


    Â