Küreselleşen Dünya ekonomisinde ticaretin gerek iç piyasada gerekse dış piyasalarda eksik rekabetten uzak ve rekabetin tesis
edildiği bir ortamda gerçekleşmesi gerekmektedir. Ulusal rekabet kanunları iç piyasa düzenlerini rekabeti kısıtlayıcı unsurlardan
temizleyerek uluslararası ticarette rekabetin gelişimine katkı sağlamaktadır. Türkiye de parlementer demokrasiyi ve serbest piyasa
ekonomisini benimsemiş modern Dünya'nın üyesi bir ülke olarak, ekonomisini geliştirecek ve Dünya ile bütünleştirecek bir kanunu
milli mevzuatına adapte etmiştir. Ayrıca Anayasa'nın 177. Maddesi'nin birinci fıkrası hükmü ile Devletin piyasalarda fiili ya da
anlaşmalar sonucu ortaya çıkabilecek tekelleşmeyi önleyeceği öngörülmektedir.rnrnTürkiye Avrupa Birliği ilişkilerinde ise Rekabet
Hukuku konumu itibariyle Türkiye Cumhuriyeti, AET - Türkiye arasındaki Ankara Anlaşması (1963) ve Katma Protokol (1971) ile Kurucu
Roma Antlaşması'nın 85, 86 ve 90. maddelerine uyumlu bir rekabet kanununu yürürlüğe almayı taahhüt etmiştir. Ayrıca Türkiye
Cumhuriyeti, 6 Mart 1995 tarihli ve 1/95 sayılı 36. Dönem Ortaklık Konseyi Kararı'nın 32, 33 ve 39 maddeleri ile ikincil rekabet
mevzuatını kabul etmiştir. Böylelikle AB içtihat hukuku ve muafiyet rejimi Türkiye'de geçerli kılınmıştır.rnrnAB ile Türkiye
arasında rekabet mevzuatının uyumlaştırılmasının temel amaçlarının; Türkiye'nin AB'ne tam üyelik yolunda mevzuat uyumunun
sağlanması ve malların serbest dolaşımı hedefine yönelik olarak Ortak Pazar'daki mevzuat ortamının Türkiye'de de tesisi, AB ve
Türkiye'nin uyguladıkları antidamping uygulamalarının durdurulması, Türkiye'nin rekabetçi özellik kazanmasıyla sanayi
verimliliğinin arttırılması olduğu düşünülmektedir.rnrnAvrupa Birliği Rekabet Hukuku'na uyum kapsamında, Türkiye Cumhuriyeti 4054
sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'u 13 Aralık 1994 tarihinde yürürlüğe koymuştur.rnrn4054 sayılı Rekabetin Korunması
Hakkında Kanun çerçevesinde Rekabet Kurulu, Kanun'un yürürlüğe girmesinden 27 ay sonra, 1997 yılının Mart ayında faaliyete
geçmiştir.rnrnRekabet Kurulu hızlı bir yapılanma ile Rekabet Kurumu'nu oluşturmuş, uzman personel yapılanmasını sağlamış ve 5
Kasım 1997 itibarıyla etkin olarak faaliyete başlamıştır. rnrn4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun bazı temel yasaklar
getirmektedir. Rekabet Kanunu -kamu teşebbüsleri dahil olmak üzere- mal ve hizmet piyasalarındaki tüm üreticilere ve tüm yeniden
satıcılara, rnrn Rekabeti engelleyici, bozucu, kısıtlayıcı etkisi olan teşebbüsler arasındaki anlaşmaları, kararları ve uyumlu
eylemleri,rn Hakim durumun kötüye kullanılmasını,rn Hakim durum yaratan ya da mevcut hakim durumu güçlendiren ve rekabeti
sınırlandıran birleşme ve devralmalarırnrnyasaklamaktadır.rnrnrnRekabet Kanunu çerçevesinde üç temel yasak alanı
bulunmaktadır:rnrnBirinci yasak alanı, rekabeti engelleyici, bozucu, kısıtlayıcı etkisi olan teşebbüsler arasındaki anlaşmalar
kararlar ve uyumlu eylemleri kapsamaktadır. Bunlar özellikle;rnrn Alım ya da satım fiyatı ile her türlü alım ya da satım şartının
tespit edilmesi,rn Piyasaların ya da piyasa kaynaklarının bölüşülmesi ya da kontrolü,rn Arz ya da talep miktarının kontrol
edilmesi,rn Rakiplerin faaliyetlerinin zorlaştırılması ya da piyasaya yeni gireceklerin engellenmesi,rn Eşit şartlardaki alıcılara
ayrımcı uygulamalar yapılması,rn Şartlı satış yapılması, olarak tanımlanmaktadır.rnrnİkinci yasak alanı, mal ya da hizmet
piyasalarının bir bölümünde ya da tamamında hakim durumun kötüye kullanılmasıdır Bu haller özellikle;rnrn Faaliyet alanına başka
bir teşebbüsün girmesine engel olma,rn Eşit şartlardaki alıcılara ayırımcı uygulamalar yapma,rn Şartlı satış yapma,rn Finansal,
teknolojik ve ticari avantajlar ile başka bir alanda rekabeti bozma,rn Üretimi, pazarlamayı ya da teknik gelişmeyi kısıtlama,
olarak tanımlanmaktadır.rnrnÜçüncü yasak alan ise, piyasaların tamamında veya bir bölümünde rekabetin önemli ölçüde azaltılması
sonucunu doğuracak şekilde, hakim durum yaratan ya da mevcut hakim durumu güçlendiren Birleşmeler ve Devralmaların hukuka aykırı
kabul edilmesi üzerinedir. Buna göre: İki ya da daha çok sayıda bağımsız teşebbüsün toplam pazar paylarının % 25'i geçmesi ya da
toplam cirolarının 25 trilyon lirayı aşması halinde birleşmelerinin veya devralmalarının bildirimi zorunludur. Bu tür birleşmeler
ve devralmalar rekabeti sınırladığı ve hakim durum yarattığı ölçüde yasaktır.rnrnÖte yandan Rekabet Kanunu çerçevesinde bir
muafiyet rejimi yeralmaktadır. 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun, birinci temel yasak alanı olarak tanımlanan,
teşebbüsler arasında rekabeti kısıtlayıcı nitelikteki anlaşma karar ve uyumlu eylemlere; grup muafiyetleri ya da bireysel
muafiyetler ile tüketici yararına olması kaydıyla ve süreleri ile şartları sınırlı olarak üretimde ve dağıtımda ekonomik ve
teknolojik iyileşmeyi hedefleyerek, muafiyetin geri alınması hakkını saklı tutarak, muafiyet tanınmaktadır.rnrnrnGrup muafiyeti
tebliğleri ile kısıtlanmasına müsade edilen sınırları aşmayan unsurları içeren anlaşmalar Kanun'un 4. maddesi ile getirilen
yasaklardan doğrudan muaf tutulmaktadır. Grup Muafiyeti Tebliğleri kapsamında faaliyet gösteren işletmelerin bireysel muafiyet
talebiyle Rekabet Kurulu'na başvurması gerekmemektedir. Ancak bazı özel durumlar için bu hak daima saklı tutulmaktadır.rnrnAyrıca
rekabeti kısıtlayıcı unsurları grup muafiyeti tüzüklerinde belirtilen sınırları aşan anlaşmalara ya da karar ve uyumlu eylemlere
anlaşmanın etkisiyle tüketici yararına olarak üretimde/dağıtımda ekonomik ve teknolojik iyileşmeyi sağlayan/sağlayacak etkileri
oluşturması kaydıyla; Bireysel Muafiyet tespiti talep edilebilir. Ancak hakim durumun kötüye kullanılması yasağına ilişkin bir
muafiyet edinilemez. rnrn4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki bütünleşme
sürecinde, Kanun'un Türkiye ile Avrupa Topluluğu arasında yürürlükte bulunan Gümrük Birliği'nin getirdiği mevzuat uyum paketinin
en önemli unsurlarından biri olduğu görülmektedir. rnrnBu açıdan bakıldığında, Birliğin Rekabet Politikasının oluşumunun otuz yılı
aşkın bir zaman sürecinde gerçekleştiği ve Türkiye'nin Birlik deneyimini kendi milli mevzuatına Gümrük Birliği ile aktardığı
görülmektedir.rnrn4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un etkin işleyişinin Türkiye'de makro dengelerin kurulması
açısından büyük önem taşıdığı tartışılmaz olgular arasındadır. Bu nedenle yasanın özel kesim tarafından bilinmesinde ve büyük bir
ciddiyet ile uygulanmasında sayısız faydalar mevcut olduğu gibi, Rekabet Kurumu'nun da tarafsız, ilkeli ve teşebbüsleri koruyucu
nitelikteki kararların hasıl olmasını sağlayacak biçimde çalışması büyük önem arzetmektedir.