Dünya'da nüfus patlamasının beraberinde getirdiği ekonomik sorunların temelinde yatan önemli olguların başında sağlıksız ve
plansız kentleşme meselesi gelmektedir. İkinci Dünya Savaşı ertesi Dünya nüfusunun % 20'si büyük kentlerde yaşarken, 2000
yıllarında bu oran % 51'e ulaşacaktır. Artık 21. yy. dünyası bir kentliler dünyasıdır.rnMetropoller sıralamasında 80'li yıllarda
gelişmiş ülke kentleri ön sırada yer alırken, 2000'li yıllarda Tokyo ve New York hariç hiç bir gelişmiş ülke metropolü ilk on en
kalabalık kent klasmanı içerisinde yer almayacaktır. O halde önümüzdeki yüzyıl fakir kentliler alemidir. Yapılan tahminler en
kalabalık on kentin l5 milyonun üzerindeki yerleşim merkezlerinden oluşacağını göstermektedir.rnİstanbul'un bu sıralama içerisine
gireceği sanılmamakla birlikte, kentimizin nüfusunun mevcut koşullar değiştirilemediği takdirde on milyonu rahatça geçmesi
beklenmektedir. Bu da her altı Türk vatardaşından birinin İstanbul'da yaşayacağı anlamını taşımaktadır.rnİstanbul'un mevcut bina
ve alt-yapı stokunun bu nüfusu kaldırması mümkün değildir. Gündemde bulunan mega alt-yapı projeleri de zamanında bitirilebilse
dahi bu nüfus büyüklüğünü kaldırması beklenmemelidir. Ayrıca 779.500 km2'lik bir ülkenin 1/6 'sının aynı kentte üretim ve tüketime
katılması, ülkenin varolan kaynaklarını etkin ve verimli kullanımını imkansız kılar. Bu bakımdan :rnİstanbul'un ıslahı Türkiye'nin
geleceğiyle eş anlamlı bir meseledir.rnBöylesine büyük bir nüfus büyüklüğü, varolan ekonomik faaliyetler dışında, hatta kayıt dışı
ekonominin dahi haricinde, bir dizi ağır suç odaklarıyla bağlantılı yeni iştigal alanlarını doğuracaktır.rnÖte yandan çarpık
kentleşme ve gecekondu olgusu çok uzun yıllar yanlış tespit ve öneriler sonucu kontrol altına alınamaz bir hal almıştır.rnTüm
kentsel sorunların kaynağı ise:rnGelişmiş sanayi ötesi toplumlar için sanayi istihdamının hızla erimesi gösterilmektedir. Bunun
sonucunda ortaya çıkan işsizlik, fakirleşme ve dışlanma olgusuyla mücadele ise mesleki eğitim marifetiyle bireyleri hizmet
sektöründe açılacak yeni istihdam alanlarına kaydırmak şeklinde düşünülmektedir. Bu işlem gerçekleştirilirken; yeni beceriler
kazanacağı umulan insanlara kent çevresinde kamu tarafından inşaası üstlenilen sosyal konutlar üretmek yaygın bir görüş ve
icraattır.rnrnGelişmekte olan toplumlar için, sanayileşmenin büyük kentlere göçü hızlandırdığı, kırsal alandaki mevcut işsizliğin
bu göçün temel nedeni oldugu ve herşeyin ötesinde geri kalmışlıktan çıkış aşamasında makro dengelerdeki olumsuzluk yükünün büyük
kentleri etkilediği düşünülmektedir. Bunun çözümü ise sanayi ötesi toplumlarda terk edilmiş bir model olan kitle üretimi ilkesiyle
hareket eden büyük işletmeler kurmak ve kente göçen el emeğini buralarda istihdam etmek ve bu el emeği için sosyal konutlar
hazırlamaktır .rnİşte bu iki şemada da gelişmiş olsun, gelişmekte olsun ülkelerin büyük kentlerinin sorunları aynıdır: Sürekli
büyüyen bir alt-yapı gereksinimi ve gelişen alt-yapının sürekli büyüttüğü bir kent. rnYukarıda sunulan stratejiler Büyük Şehir
idealinin dramatik bir biçimde sonuçlandığını göstermektedir. Nitekim çevreye kaydırılan sanayi dokuları kentteki sanayi
istihdamını çevreye taşırken, merkezle sanayinin yöneltiği bölgeler arasında yeni cazibe merkezleri oluşmuş ve buraların yeni
sakinleri kent merkezi üzerine yığılmıştır. Öte yandan kent merkezinin yeniden yapılanması sırasında ortaya çıkan gecikmeler
kentte iyi durumdaki ve iyi semtlerdeki gayri-menkullerin aşırı değerlenmesine neden olmuştur. Buraların sakinleri kenti zorunlu
olarak terk etmişlerdir. Kent merkezinin meskun alan dengesinin bozulması mütevazi semtleri de oturulamaz, çöküntü bölgeleri
haline dönüştürmüştür.rnBüyük kentlerin sanayiden arındırılması yerinde bir karar iken sanayinin çevreye taşınması kent için
ölümcül bir karar olmuştur. Burada izlenmesi gereken yol taşınan sanayi dokusunun yeni sanayi sitlerine götürülmesidir. Böylelikle
kent tümüyle kendini korurken sadece sakinlerinin bir kısmı sosyal hareketliliğe tabi tutulabilecektir. Hizmet sektörüyle gelen
ihtisas yeni kentlileri getirirken, mevcut bina parkı renove edilerek gelir düzeyi daha yüksek işgörenlerin meskenleri olacaktır.
Böylelikle de metropol olgusu gibi yanlış politikalar sonucu kontrol altına alınamaz bir oluşum bertaraf edilmiş olacaktır.