Türkiye'de özelleştirme bir türlü gerçek hukuki zeminine oturamıyor. Geçtiğimiz günlerde Rekabet Kurulu Başkanı'nın basına ihsas-ı
rey biçimide verdiği bir demeç (20.01.2006) piyasaları tedirgin edecek nitelikte. Ülkemizde Anayasa'nın 167nci maddesi gereği
Devlet kartelleri önlemekle yükümlüdür ayrıca Kurul yasa gereği özelleştirme sürecinde Dünya'nın hiçbir yerinde olmadığı biçimde
etkin. Bunun olumlu yanları da var ancak bazı olumsuz gelişmeleri de beraberinde getiriyor. Zira bu yetkinin kullanılması için
gerekli derinlikte ve bilimsellikte bir yapılanma henüz mevcut değil. Özellikle çimento özelleştirmeleri sürecinde kanımca yanlış
alınmış bazı kararlar, geçmişteki gübre, ilk POAŞ ve TÜPRAŞ özelleştirmeleri üzerine verilen hatalı kararlar kamuoyunda çokça
eleştirilen meseleler oldular. Ancak bu kez bence sorun daha ciddi. Basına yansıdığı kadarı ile piyasalarda rekabetin önemli
ölçüde bozulması ya da hakim durumun güçlenmesi bakımından Arcelor'un Erdemir'e ortak olması sorun yaratırken, Vadofone'ın
arkasından ihalede en yüksek teklifi veren firmanın da ortağı olmasının sorun yaratmayacağı beyan buyuruluyor. Şimdi elma ile
armutu birbirine karıştırmamak lazım, rekabet bakımından bir özelleştirme işleminin diğer bir özelleştirme işlemine örnek
gösterilmesi hukuken doğru olmadığı gibi, ticari bakımdan da etik bir iş değildir. Burada kimin kime hizmet ettiği belli değildir,
çarşı karışsın da bize ne düşer mantığı ile hareket edilmektedir. Bürokratlarımızın da özellikle basında yer almak pahasına
piyasaları bozacak demeçlerden kaçınmaları gerekmektedir. rnrnGelelim meseleye: Vadafone'un Telsim'i almasında hiçbir sakınca
yoktur. Vadafone'un beleş telefon dağıtması meselesi ise ayrı bir konudur. 31.12.2005 tarihli Forum Gazetesi'nde yazdığım yazıda
belirttiğim gibi zamanı geldiğinde verebilir mi veremez mi, yoksa hangi şartlar dairesinde verebilir bunları inceleyeceğiz.
Vadafone'un Dünya'nın pekçok ülkesinde güçlü olması Türkiye'de rekabeti bozacak güce sahip olduğu anlamını çıkartmaz. Kaldı ki
uluslararası piyasalarda Türkiye'de mukim diğer operatörler de en az Vadafone kadar güçlüdürler.rnrnErdemir Arcelor meselesine
gelince; Arcelor'un bu ihaleye müştereken girmek girmek için çalmadığı kapı kalmadı. Burada sıkıntılı konsorsiyum Borusan ile
yapacağı ortak girişim grubu olabilirdi zira Borusan aynı zamanda Erdemir ile de ortaklıklar tesis etmiştir. Ancak pazar payları,
ürün segmentleri göz önünde bulundurulduğunda bana kalırsa bu ortak girişim grubu kurulsa da Erdemir'i almasında bir sakınca
yoktu. Arcelor'un ise Erdemir'de OYAK ile kuracağı ortaklık konusunda da hiçbir sakınca yoktur. Zira 4054 Sayılı Rekabetin
Korunması Hakkında Kanun'un amir olduğu ilgili coğrafi pazar Türkiye Cumhuriyeti sınırlarıdır. Arcelor'un Avrupa'daki ortaklık
yapısı, Dünya pazarlarındaki konumu bizi ilgilendirmez, şayet pazarları Dünya pazarları diye tanımlamaya kalkarsak o zaman bu
yasayı rafa kaldırırız. Kaldı ki Kanun bunu öyle öngörmemektedir. Geçmişte yapılan büyük hataların ceremesi bugün çekilmektedir.
Bazı verilmemesi gereken izinlerin verilmesi uğruna pazarlar yanlış tanımlanmıştır.rnrnGeçmişte Derviş yasaları olarak
adlandırılan düzenlemeler marifetiyle bugün için bankaların özelleştirme ya devralma işlemlerinde Rekabet Kurulu'nun iznine gerek
yoktur. Sonuç olarak da finans sektörü ağır krizlerden sonra hızla ve yalın bir biçimde kendi göbek bağını kendi kesmiştir. Bu
örnek çok çarpıcıdır. Bana göre özelleştirme ve TMSF işlemleri 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun kapsamından
çıkartılmalıdır. Zira malı alanların rekabeti kısıtlamaları durumunda Rekabet Kurulu'nun her zaman rekabeti yeniden tesis etmek
için yasal dayanağı bulunmaktadır. Kaldı ki Anayasa'nın 167inci maddesi de bunu öngörmektedir. Tekelleşme ile mücadele bu yolla
olmalıdır.