AVRUPA REKABET HUKUKUÂ
SON GELİŞMELER ve KOBİ'LER
Prof.Dr.Arif ESİN
Avrupa
Topluluğu Rekabet Hukuku'nun esasları, kurucu Roma Antlaşması'nın hazırlanmasına ilişkin 1956 yılındaki Messine çalışmaları
sırasında gündeme geldi. Kurucu Antlaşma'nın hazırlıyıcıları Avrupa'nın hür teşebbüs ve serbest piyasa ekonomisi üzerine
kurulmasını düşÃ¼nüyorlardı. Bu bağlamda da, Topluluğun rekabet politikasının teşebbüs hürriyetini güvence altına alan
kurallar manzumesi ile oluşturulması gerekliliği tartışılmaz olguların başında geliyordu.Â
Teşebbüs
hürriyetinin güvence altına alınmasındaki siyasi yaklaşımların ötesinde en önemli koşulun antitröst kavramıyla
geliştirilebileceği düşÃ¼nülüyordu. O dönemde görünen en ciddi birikim 1889 yılından kalan bir Kanada yasası ve 1890 yılına
ilişkin A.B.D'deki Sherman Act olarak kabul edilmekteydi. Ancak Sherman Act, oldukça popülist (bugün ki anlamıyla sosyal
demokrat) bir yaklaşım ile tasarlanmıştı; hatta sonradan görülecektir ki, 1970 yılına kadar Amerikan antitröst kuralları daima
Demokrat Partinin yönetiminde geliştirilmiştir.Â
Messine çalışma grubunda Topluluk rekabet politikasına
ilişkin tezler tartışılırken, diğer ilginç bir olgu da o dönemde İngiltere'de iktidarda olan İşÃ§i Partisi'nin Avrupa'nın
oldukça liberal bir bakış açısı ile kurulmaya çalışıldığını ileri sürerek çalışma grubunu terk etmesidir. Böylelikle bir
yanda esinlenilmesi düşÃ¼nülen bir hayli sosyal söylemi olan Sherman Act ve öte yanda Avrupa'nın daha liberal bir yapılanma
ihtiyacı, Topluluk rekabet kurallarının tartışma odağını oluşturmaktaydı. Nitekim Kurucu Antlaşma'nın tasarlayıcıları Amerikan
rekabet hukukunun kaygılarını taşımamış ve Avrupa'ya özgün ve Avrupa'nın ihtiyaçları doğrultusunda bir sistemi ortaya
koymuşlardır. İşte bu nokta da rekabet hukukuna ilişkin üç sistem yaklaşımından söz etmek mükündür: Harvard ve Chicago
Öğretileri ve bunların arasında kalan Brüksel Öğretisi.
Topluluk rekabet sistemine yön veren Brüksel
Öğretisi'nin diğer yaklaşımlar ile karşılaştırıldığında üç temel özelliği içerdiği görülmektedir.Â
Birinci özellik, Topluluk Rekabet Hukuku'nun siyasi bir yaklaşıma dayandırılmasıdır. Nitekim Topluluk Rekabet Hukuku, Ãœye
Devletler'e kısmi bir egemenlik devrini zorunlu kılmaktadır. Buradaki temel amaç, tek bir pazarın tesis edilmesine yardımcı
olmaktır. İşte bu noktada Amerikan Rekabet Hukuku ile Topluluk hukukunun temel farklılığı ortaya çıkmaktadır: Toplulukta temel
kaygının tek pazarı entegrasyon marifetiyle kurmak ve bu anlamda da sermayeye daha rahat hareket serbestisi sağlamak amacıyla
eksik rekabetin önlenmesi olduğu gözlemlenirken; Amerikan hukukunda federal ekonomik alanlarda zaten 19. yy sonlarından itibaren
varolan kartellerin ve büyük tröstlerin monopolistik eğilimleri ile mücadele etmenin temel kaygıyı oluşturduğu
gözlemlenmektedir.