Spor Müsabakalarının Yayınlanmasına İlişkin AB İçtahatları
Özlem Eraksoy ÖKSÜN
Â
Giriş
İlk bakışta spor yayın haklarının tek bir teşebbüs tarafından toplu olarak (söz konusu spor dalının bulunduğu ligdeki tüm
takımların spor yayın haklarının toplu olarak) satılmasının rekabet hukuku açısından herhangi bir sakınca doğurmadığı
düşÃ¼nülmektedir. Bununla beraber takımların devrettikleri yayın haklarına ilişkin akdettikleri sözleşmelerin uzun süreli
olması, kapsamlı münhasırlıklar içermesi ve yeni yayın hizmetlerine ilişkin olarak kısıtlayıcı etkiler taşıması bu
sözleşmelerin rekabete aykırı unsurlar içerdiği izlenimini de yaratmaktadır. Söz konusu bu olası rekabet ihlallerinin ise ancak
içtahatların incelenmesi marifetiyle irdelenmesi mümkündür.
Avrupa Komisyonu son yıllar içerisinde bildirim veya şikayetlere dayanarak profesyonel spor sektörüne veya spor yayın hakları
gibi bağlantılı olaylara ilişkin olarak 81. ve 82. maddeler kapsamında 60'a yakın soruşturma başlatmıştır.[1]
İlgili Pazar
Rekabet hukuku kapsamında spor yayın haklarının pazarlanması konusu ile ilgili olarak karşılaşılan en büyük problem ilgili
ürün pazarının belirlenmesi esnasında ortaya çıkmaktadır. Rekabet hukuku esas olarak rekabete aykırı anlaşmalar ve bu
anlaşmaların piyasadaki etkileri ile ilgilenmektedir. Kısıtlayıcı anlaşmalara ilişkin ilgili pazarda oluşması muhtemel bir etkinin
incelenmesi esnasında ise taraflardan her birinin pazardaki etkisi ayrı ayrı sorgulanmaktadır.
İlgili pazarın incelenmesi esnasında, anlaşma taraflarından talepte bulunan tarafın ihtiyacını karşılayabilmek amacıyla, fiyat ve
kalite gibi arz alternatiflerinin bulunup bulunmaması olarak tanımlanabilecek arzın ikame edilebilirliği ile ilgili muhtemel
rekabet ihlalleri ele alınmaktadır. Toplu alımlar ile ilgili rekabet ihlallerinin incelenmesi esnasında ise arz tarafının
anlaşmanın diğer tarafı olan teşebbüsten başkaca bir teşebbüse dönebilmesi veya ilgili teklifi değiştirebilme gücü
incelenmektedir. Bu iki değerlendirmenin birbirinden farklı olmasının sebebi ise sağlayıcıların talep kısıtlaması ile
karşılaştıklarında sundukları ürünün veya hizmetin doğasını değiştiremeyecek olmalarıdır.
İlk bakışta kolay gibi görünse de spor yayın hakları ile ilgili pazarın belirlenmesi esnasında çeşitli güçlükler ile
karşılaşılmaktadır.
Bunların birincisi, bir ligde mücadele eden tüm kulüplere ilişkin yayın haklarının toplu olarak alınması esnasında ortaya
çıkmaktadır. Bu durumda en önemli iki faktör, bu yayın haklarının elde edilmesi ve elde edilen bu hakların yayınlanması
pazarlarıdır. Daha sonra doğurabileceği rekabete aykırı şartlardan ötürü rekabet otoritelerinin en çok üzerinde durduğu ise
elde edilen yayın haklarının kullanılması pazarıdır. Bu konu üzerinde durulmasının başlıca sebebi ise, toplu yayın haklarına
sahip olan yayıncının tüketiciye veya müşteriye karşı durumunu haksız yere güçlendirmesi olasılığıdır. Buna örnek olarak
açık yayın yapan televizyonlar pazarında reklam acentalarının durumu, paralı televizyonlar pazarında ise izleyicilerin konumu
veya diğer bir değişle rekabet eden yayıncıların yukarıda belirtilen tüketicilere karşı durumlarıdır.
İkincisi, bireysel yayıncıların spor müsabakalarının yayınlanması ile ilgili tekliflerinin yerine başkaca teşebbüslerin
önerilerinin değerlendirilebilme olasılığının çok düşÃ¼k olmasıdır. Bu konu ile ilgili olarak verilebilecek en iyi örnek ise
reklamcılar ele alındığında önemli olananın televizyon yayınları yerine televizyon yerinin tüketilmesi olmasıdır. Bu ise
reklamcılar için reklam verirken önemli olanın mevcut yayının değeri ve bu yayının izleyici gözünde başkaca bir yayın ile
ikame edilebilir olup olmaması ve programın içeriğindense programın izleyici açısından ne kadar ilgi çektiğidir.
Yukarıda sayılan sebeplerden ötürü reklamcılar için ilgili programlar izleyicinin ilgisini çektikten sonra bu programların
içeriğinin ne olduğu fazlaca bir önem teşkil etmemekte ve birbirlerinin ikamesi olarak görülebilmektedirler. Aynı şekilde
televizyon reklam yerinin ilgisini çekmeyi (yeterli oranda reklam alabildiği sürece) garanti ettikten sonra çok farklı
dallardaki spor müsabakaları da birbirlerinin yerine konulabilir.
Üçüncü önemli nokta, spor müsabakalarının kısa süreli tabiatlarından ötürü yayın esnasında farklı şekillerde
kullanılmasıdır. Her spor müsabakası olay bittiği anda (neredeyse) tamamen sona eren canlı değerine göre değerlendirilir. Bir
hafta sonra yayınlanan bir spor yayını veya Avrupa Futbol Şampiyonası finali yeni bir James Bond filmi ile aynı kefeye konamaz.
Başkaca bir televizyon kanalının da aynı anda yayın haklarına sahip olması durumunda ilgili spor müsabakasının yayınlanmasının
herhangi bir çekiciliği bulunmamaktadır. Bu sebepten ötürü, bu tür spor yayınlarının canlı olarak yayınlanması yayıncılar
için yalnızca münhasır alanda çekicidir.
Dördüncüsü ise, ilgili ürün veya hizmetler göz önüne alındığında coğrafi pazar kadar ilgili zaman diliminin
belirlenmesinin de önemidir. Piyasadaki rekabet ilişkilerinin doğru olarak incelenmesi ile ilgili olarak en önemli hususlardan
birisi ilgili pazarların doğru olarak belirlenmesidir. İlgili ürün ya da hizmetlere ilişkin pazarın coğrafi sınırlarının
çizilmesi kadar zaman faktörü de büyük bir önem teşkil etmektedir. Burada rekabetin bir süreç olduğu ve hizmetlerin zaman
içerisinde gerçekleştiği gerçeği göz önüne alınmalıdır. Yayıncılar arasındaki rekabet genellikle programlar arasındaki
farklılıklarla belirlenmektedir. Dolayısıyla yayıncıların yayın süresi boyunca izleyicilere sundukları program paketi ve sunulan
yayınların zaman dilimi verilen hizmetleri belirlemektedir.
Genel olarak bir branştaki spor bir başkasının yerini dolduramamaktadır (futbol, motor sporları, güreş, kayak, boks gibi) ve en
popüler spor branşının seçiminin dahi o topluluğun kültürel geçmişi ile bağlantılı olduğu görülmektedir. Böylece paralı
kanalların müşterileri göz önüne alındığında, her spor müsabakasının kendisine has karakteri ve dolayısıyla izleyici
gözünde farklılıklar gösterdiği görülmektedir.
Her bir spor müsabakasının kendine has özellikler taşımasının mantığını kavrayabilmek amacıyla, kısa süreli rekabet
kısıtlamalarının etkisine bakan klasik rekabet hukuku mantığından uzaklaşıp, rekabet kısıtlamalarının pazardaki uzun süreli
analizini yapmak gerekmektedir.
Dolayısıyla yayıncılar için önemli olan futbol karşılaşmaları gibi belirli bir yayın ürünü ile ilgili olarak en çok izleyici
payına sahip olmaktansa (en az) tüm bir yayın dönemi için izleyici payına (yeterince çok) sahip olmaktır. Kendini pazarda
kabul ettirsin ettirmesin herhangi bir yayıncı, potansiyel izleyicilerin ilgisini çekebilmek amacıyla izleyicilere düzenli
olarak çeşitli promosyonlar çerçevesinde özel imkanlar' sunmalıdır. Buradan da anlaşılabileceği üzere yayıncılar için
önemli olan, yayınladıkları tüm program paketi için toplam izleyicilerin daha çoğu veya azı farketmeksizin izleyicilerin
düzenli payına sahip olmaktır.
Farklı alanlardaki spor dalları gibi, aynı spor dalındaki ya da aynı turnuva içerisinde yapılan her bir karşılaşmanın, hatta
milli takımın her bir maçının farklı oranlarda izleyici çekmesinden ötürü, spor müsabakalarının yayın hakları ile ilgili
pazar, mevcut ya da potansiyel izleyiciler marifeti ile hesaplanamaz.
Bir Disney filminin bir James Bond (kahramanın farklı aktörler tarafından oynanmasından ötürü, James Bond filmleri arasında
dahi farklı bir izleyici grubu oluşmaktadır) filmi ile çok farklı bir izleyici grubuna sahip olduğu gerçeğinden yola
çıkıldığında, spor müsabakalarının yayınlanması ile ilgili pazarın incelenmesi esnasında önemin potansiyel izleyiciye verilmesi
ile ilgili pazarın sağlıklı olarak analiz edilemeyeceği görülmektedir.
Spor müsabakalarının ve yayınlarının kendilerine özgü bu karakterleri sebebiyle hiç bir yayıncı (tematik olmayan) toplam yayın
paketi içerisinden dünya kupası veya başkaca kupa müsabakaları gibi en çok yılda bir kere oynanan maçlar dışında potansiyel
müşterilerin ilgisini çeken en büyük kalem olan spor müsabakalarını yayından kaldırmayı göze alamaz. Yayın dönemi
süresince izleyicinin yeterli oranda ilgisini çekmek için yayıncılar, her hafta oynanan lig maçları gibi önemli olayları
yayınlamak durumundadırlar. Fakat yayıncılar için belli başlı spor müsabakalarının diğerleri ile ikame edilebilirliği de büyük
bir önem taşımaktadır. Bizde futbolun diğer bir sporla ikamesi her ne kadar zor da olsa özellikle Avrupalı izleyici göz önüne
alındığında, futbol ile tenisin izleyicilerinin birbirinden farklı olmasına rağmen, yayıncılar ve yayın hakları pazarlama
acentaları için belli başlı tenis turnuvaları, Avrupa Futbol Şampiyonası maçlarının yerine geçebilmektedir. Daha az popüler
olan spor dalları dikkate alındığında ise bu spor dallarının ikame edilebilirlik oranı çok daha geniş bir yelpazeye
yayılmaktadır.
Spor müsabakalarının yayınlanması pazarında izleyicilerin farklı müsabakaları seçebilmesi ve dolayısıyla belirli bir oranda
seçeneğe sahip olmalarından ötürü, yayıncılar ya da bu yayınları pazarlayan acentaların ilgili spor müsabakalarının canlı
yayın haklarını tedariği bir mecburiyet olmaktan çıkmaktadır.
Spor Yayın Haklarına İlişkin Milli İçtahatlar[2]
Spor kulüplerinin oynadıkları maçlara ilişkin yayın haklarının pazarlanması hakkını elinde bulunduran federasyonların, elde
edilen gelirleri bölüştürmek amacıyla kurduğu havuz sisteminin genel anlamda AB Rekabet Hukuku ile çeliştiği söylenemez.
Fakat, milli rekabet hukukları marifetiyle karara bağlanan bir çok dava, televizyon yayın haklarının milli futbol federasyonları
tarafından toplu ve münhasır olarak satılmasını kapsamaktadır.
1. TürkiyeÂ
Rekabet Kurumu Türkiye 1. Profesyonel Futbol Ligi karşılaşmalarının televizyon kanallarından yayınına ilişkin olarak Türkiye
Futbol Federasyonu ile bir teşebbüs arasında akdedilen sözleşmenin ve bu sözleşmeye dayalı uygulamaların 4054 Sayılı Rekabetin
Korunması Hakkında Kanun'un 4. ve 6. maddelerine aykırı olduğu yönündeki şikayet üzerine açmış olduğu soruşturma neticesinde
ilgili teşebbüse idari para cezası verilmesini öngörmüştür. Fakat, soruşturma konularından bazılarının yargı denetiminde
bulunması ve nihai karar ile ilgili idari para cezasının verildiği karara ilişkin olarak soruşturmanın gerekçeli kararının henüz
yayınlanmaması ve danıştay yolunun açık olması sebebiyle spor yayın haklarına ilişkin olarak Türkiye'de henüz herhangi bir
içtihat oluşmamıştır.
2. Fransa
Fransa'da, futbol federasyonu tarafından organize edilen lig maçlarına ilişkin yayın haklarının tüm yetkisinin yine federasyonda
toplanması kanun marifetiyle düzenlenmiştir. Her ne kadar Fransa'da futbol federasyonu kendine özgü bir haktan yararlansa da
bunun orjinal hali haksız rekabet kanununda bulunmaktadır.[3]
Fransa'da spor federasyonlarının kendine özgü durumu 1992 yılında kanunda yapılan bir değişiklik ile daha da kuvvetlendirilmiş
ve 1994 yılında Anayasa Mahkemesi kararıyla yapılan bu değişiklikler kabul edilmiştir. Bu karara göre Fransa Futbol Federasyonu,
kamu yararı ile ilgili imtiyazını kullanarak spor ile ilgili kamu hizmetini yerine getirmektedir. Federasyon ve yayıncı arasındaki
anlaşmalar her ne kadar özel kanun kapsamında olsa da, bu anlaşmaların münhasırlığının ayırımcı olmadığına inanılmaktadır. Fakat
kanun münhasır yayıncılık anlaşmalarının beş yıldan uzun süreli olmasını yasaklamıştır.
3. Hollanda
Hollanda'da ise Fransa'nın tam aksi bir durum söz konusudur. Hollanda'da futbol federasyonunun ligdeki maçları toplu olarak
satması aleyhine yapılan itirazlar, futbol kanalı olan Sport 7nin maçların yayınlanması ile ilgili teklifini geri çekmesine
sebep olmuştur.
Hollanda futbol federasyonu 1. lig futbol müsabakalarının yayın haklarını federasyonun da ana ortaklarından biri olduğu bir
kanala satmak istemiştir. Yargıtay'ın kulüplerin kendi stadlarında oynadıkları maçlara seyircinin girişini kontrol
edebilmelerinden ötürü, kulüplerin maçlar ile ilgili tüm haklara sahip olduğunu ve Federasyon'un statüsünde yapılacak bir
değişiklik ile bu hakların federasyon tarafından münhasır olarak elde edilemeyeceğine karar vermesinden sonra ilgili öneri iptal
edilmiştir.[4]
Rekabet Kanunu'nun yürürlüğe girmesinden kısa bir süre önce ülkedeki en popüler kulüplerin kendi evlerinde oynadıkları
maçların naklen yayın haklarını bireysel olarak Canal+'a sattığı Hollanda'da, Futbol Federasyonu, eski kanunlar çerçevesinde
lig maçlarından alınan özet görüntülerinin yayın haklarının paket halinde satılmasıyla ilgili olarak muafiyet talebinde
bulunmuştu. Bu muafiyet talebine göre, Futbol Federasyonu'nun münhasır durumu, maçların çoğunun oynandığı gün en son oynanan
maçın bitiminden sonraki 24 saat ile sınırlıydı ve bu süreden sonra kulüpler yayın haklarını kendileri satma hakkına sahipti.
Ekonomi'den sorumlu bakanlık, futbol müsabakalarına ilişkin tüm görüntülerin tek bir yayıncı tarafından sabit bir zamanda
gösterilmesinin halk yararına olduğunu göz önüne almış fakat yayıncıların aksinin olması durumunda ligin tamamının riske
gireceği ile ilgili öne sürdükleri argümanların muafiyet almak için yeterli olduğuna ikna olmamıştır. Hollanda'da kulüpler
arasındaki mali eşitsizliğin, kulüplerin bireysel olarak elde ettikleri gelirin bir kısmının toplanacağı bir havuz sistemi'
yaratılarak azaltılabileceği görüşÃ¼ ağırlıktadır. Yukarıda bahsedilen muafiyet talebi ile ilgili işleme ekonomiden sorumlu
bakanlık muafiyet vermekle beraber muafiyeti makul süre' ile sınırlandırmıştır.
4. Almanya
Aralık 1997'deki bir kararla Alman Yargıtay'ı Federal Kartel Kurumu'nun vermiş olduğu iki kararı onamıştır. Federal Kartel Kurumu,
milli rekabet hukuku kapsamında aldığı bir kararla Alman Futbol Federasyonu'nun Alman kulüplerinin kendi sahalarında oynadıkları
UEFA Kupası ve Kupa Galipleri Kupası futbol karşılaşmalarıyla ilgili olarak, maçların yayın haklarının toplu olarak pazarlamasına
izin vermemiştir.
Mahkeme, Avrupa kupası maçlarının kulüp takımlarının kendi sahalarında oynanması durumunda, ilgili kulüplerin futbolcular,
maçın oynandığı saha gibi izleyicilerin ilgilendiği ürünlerin birçoğunu barındırmalarından ötürü maçın gerçek
organizatörü konumunda olduklarına karar vermiştir. UEFA ile ilgili rekabet yönetmelikleri kapsamında ev sahibi takımlar,
yalnızca organizasyon ve masraflardan sorumlu olmayıp bu maçlardan ayrıca bir gelir elde etme haklarına da sahiptirler.
Yukarıda bahsedilen gerçekler ışığında mahkeme, kulüplerin en azından yayın haklarının kullanılması ile ilgili haklara sahip
oldukları kararına varmıştır.
Yayın hakları ile ilgili olarak UEFA'nın durumu göz önüne alındığında mahkeme, UEFA'nın ilgili maçların organizatörü
olmasından ötürü yayın haklarından elde edilen geliri paylaşma hakkının olabileceğini düşÃ¼nmüş fakat UEFA'nın ilgili davanın
tarafı olmamasından ötürü UEFA'nın bu dava ile ilgili olarak durumunun ne olacağı hakkında herhangi bir karar alınmamıştır.
UEFA ve Avrupa Kupaları maçlarının yayın hakları her ne kadar ayrı ayrı ele alınabilse de bu maçları oynamaya hak kazanan tüm
kulüplerin maçlarının yayın haklarının topluca bir paket halinde satılmasının gereği yoktur. Bu gibi durumlarda yayın haklarının
milli federasyonlar tarafından toplu olarak pazarlanması durumunda kulüplerin bu hakları bireysel olarak pazarlaması esnasında
yayıncı kuruluşlar arasında ortaya çıkabilecek olan potansiyel rekabet engellenmektedir.
Alman Futbol Federasyonu'nun maçların yayın haklarının merkezi olarak işletilmesinin, yalnızca yayın haklarından elde edilecek
gelirlerin artmasına yol açması ve maliyet-kar ilişkisinde herhangi bir gelişimi sağlayamamasından ötürü Rasyonalizasyon
Karteli için istenilen muafiyeti reddedilmiştir. Aynı sebepten ötürü kulüpler arasındaki dayanışmaya dayanan ve yayın
haklarının toplu olarak pazarlanması olan havuz sistemi de haklı görülmemiştir.
Avrupa Komisyonu, futbol federasyonu gibi birlikler tarafından organize edilen lig maçlarının yayın haklarının yine aynı
birlikler tarafından toplu olarak satılması yönünde olumlu uygulamalar içeren Alman Rekabet Kanunu doğrultusunda bir muafiyet
uygulamasına gidilebileceğini belirtmektedir. Yayın haklarının yukarıda anlatıldığı gibi toplu olarak satılmasının Avrupa
Şampiyonası maçlarına uygulanması durumunda, bu konu milli rekabet kurumlarının işi olmaktan çıkıp AB rekabet hukuku kapsamına
girmektedir. Bu sebepten ötürü Alman Futbol Federasyonu birinci ve ikinci ligdeki maçların ve Almanya'daki kupa maçlarının
televizyon ve radyo yayın haklarının toplu olarak satılmasına ilişkin olarak menfi tespit veya bireysel muafiyet başvurusu yapmaya
zorlanmıştır.[5]
5. İspanya
1998 yılında Audiencia Nacional, İspanyol Rekabet Kurulu'nun 1993 yılında Federasyon ve bazı İspanyol yayıncıların maçların
naklen yayınına ilişkin olarak aralarında gerçekleştirmiş oldukları sözleşmelerin hukuka aykırı olduğu kararını onamıştır. Bu
kararın başlıca sebebi ilgili anlaşmalarda varolan münhasırlık kapsamının çok geniş olmasıdır.
Yayına ilişkin bu sözleşmelere bakıldığında sekiz yıl süreli olduğu ve federasyon tarafından düzenlenen tüm müsabakalarla
ilgili özetler ve ticari videoları da içine alacak şekilde dünya çapındaki tüm yayın haklarını kapsamakta olduğu
görülmektedir. Ayrıca Federasyon, yayın haklarını başka bir yayıncıya satmama kararı vermiştir.
Audiencia Nacional'in bu kararı Anayasa Mahkemesine intikal etmiş ve henüz sonuçlanmamıştır.
6. İtalya (ve İngiltere)
İtalyan Rekabet Kurulu, Serie A (1. Lig) ve Serie B'deki (2. Lig) maçların naklen yayınının Lega Calcio (futbol federasyonu)
tarafından toplu olarak satışını yasaklamış ve yalnızca maçların özet görüntülerinin yayınlanmasına izin vermiştir. İtalyan
Rekabet Kurulu ayrıca, İtalya Kupası maçlarının eleme safhasına ilişkin muafiyet vermiştir. Bunun aksine İngiltere'de Kısıtlayıcı
Uygulamalar Mahkemesi yayın haklarının toplu satışının halk yararı ile çelişmediğine karar vermiştir.
Kurum, Lega Calcio'nun her bir maçın organizasyonu ile ilgili herhangi bir müteşebbis riski oluşturmadığına ve fakat Lega
Calcio'nun kurumsal görevinin genel olarak teknik ve idari konulara katılmak olduğuna karar vermiştir. Lega Calcio ilgili yayın
haklarına ortak olma hakkına sahip değildir.
Kurum, kurulma amacı kulüplerin arasındaki mali eşitliğin sağlanması ve spor müsabakalarına en çok oranda izleyici çekilmesi
olan havuz sisteminin Lega Calcio'nun maçlara ilişkin olarak tüm yayın haklarını toplu olarak satması için yeterli gerekçe
olmadığına karar vermiştir.
Kurum, kulüplerin arasındaki rekabetin devam ettirilebilmesinin ve yayın hakları gelirlerinin büyük ve küçük kulüpler
arasında adil bir şekilde bölüşÃ¼lmesinin ancak daha etkili ve daha az rekabet kısıtlayıcı etkiler içeren sistemler marifetiyle
mümkün olabileceğini öngörmüştür.
Serie A ve Serie B'de mücadele eden takımların kulüp bazında kendi maçlarının özet görültülerinin gösterimi ile ilgili
hakları satmaları durumunda bir karışıklık meydana gelebileceği, böyle bir durum neticesinde izleyicilerin beklenen ilgisinin
olmayacağı ve tek bir futbol takımının maçının özet görüntülerinin değerinin olabilmesi için maçların tümünün özet
görüntülerini tek bir paket olarak satılması gerekmesinden ötürü özet yayınların topu satışı ile ilgili olarak herhangi bir
sakınca görülmemiştir.
Kurum son olarak, Coppa Italia (İtalya Kupası) maçlarının teknik olarak ayrı ayrı satılmasının mümkün olduğunu belirtmiştir.
Fakat, Lega Calcio'nun Mart 1999'da gerçekleştirdiği değişikliklere dayanarak, eleme turlarındaki maçların toplu satışının
sınırlandırılmasıyla muafiyetin mümkün olacağı yargısına varmıştır. Üç yıl süreli olan bu muafiyetin verilmesindeki en
önemli nedenler bu kupaya katılan kulüplerin fazlalığından (48) dolayı ortaya çıkabilecek maliyet artışıdır. Kupa maçlarının
yayın hakkını alan yayıncılar, bu kupada mücadele eden takımların yalnızca % 10 ile % 12 arasındaki oranını temsil eden yayın
haklarını kapsamaktadır. Bu sebepten ötürü muafiyet verilmesinde herhangi bir sakınca görülmemiştir.
Genel Tespitler
İlgiltere'de yürürlükte bulunan anlaşmalardaki maddeler diğer ülkelerde toplu satışın engellenmesi ile sonuçlanan maddelerden
çok mu farklıdır Yoksa, İngiltere'deki rekabet otoriteleri futbolun spor olarak yapısını korumaya diğerlerinden daha mı fazla
önem veriyorlar (BSkyB ve Manchester United arasındaki birleşmenin iki tarafında içerisinde bulunduğu farklı ilgili ürün
pazarlarında hakim durumda olmalarından ötürü engellendiği de göz önünde buundurulmalı) Eğer bu sorumuzun cevabı olumlu ise
bunun sebebi İngiliz rekabet hukukunun henüz AT mevzuatı ile aynı doğrultuda modernleşmemiş olması mıdır Veya İngiltere'nin
kültürünün de içerisinde bulunanan futbol ile tarihi bağın bir sebebi mi Sözgelimi kayak ile ilgili olarak böyle bir
anlaşmanın incelenmesi esnasında ortaya çıkacak sonuç yine aynı olur muydu
İngiltere mahkemesi için anlaşmanın ilgili maddelerinde bulunan münhasırlık maçın oynanmasının da dahil olduğu tüm
organizasyonu kendi yararı için kullanmadan yararlanarak belirlenen bölge içerisinde yapılan yayının Sky veya BBC dışındaki
herhangi bir yayıncıya verilmemesi ile sınırlıdır. Bu yaklaşımla bu müsabakaların yayın hakları, genel olarak maçın oynanmasına
şahit olunması şeklindeki hizmetin sağlanmasına dayanmaktadır. Bu, daha önce bahsettiğimiz gibi ev sahibi kulübün tesislerine
girişlere izin vermek veya vermemek hakkına dayanarak saha haklarına sahip olmasından daha farklı bir olguyu ortaya
çıkarmaktadır.
İtalyan Rekabet Kurumu'nun aldığı bir karar ev sahibi kulübün stadyuma girişler ile ilgili hakların sahibi olduğunu söylemekte
ve haksız rekabet yasasına göre, reklam gelirlerinden faydalanabilinmesi için organizatörünün hakları da kapsamakta olduğunu
öngörmektedir. Ekonomik açıdan bakıldığında Kurum, rakip takıma elde edilen gelirlere ilişkin olarak müşterek ortaklık
haklarını vermemektedir. İngiltere Mahkemesi ise, bir maçın seyir değerinin en azından iki takıma bağlı olduğuna ve her bir
maçın televizyon haklarının ise Ligdeki rekabete bağlı olduğuna karar vermiş ve bundan ötürü rakip takımın maçlarda elde
edilen gelirleri bölüşmesinin gerekliliğini işaret etmiştir.
Yayın haklarına ilişkin olarak farklı bakış açıları Alman Anayasa Mahkemesi'nin kararını açıklamaktadır. Bu karara göre farklı
liglerin takımları arasında gerçekleştirilen Avrupa kupası maçları, yayın haklarının müşterek ortaklığı için yeterli değildir
ve UEFA'nın konumu bu durum ile ilintili değildir. Kupa maçlarının değerleri ilgili kulüplerin milli liglerdeki başarıları ile
doğru orantılıdır ve bu, organizatörlerin her iki mübasaka ile ilgilenmelerini sağlar.
Maç Yayınlarının Toplu Satışına Getirilebilecek Yenilikler
Popüler spor dalları ie ilgili yayın hakları piyasasında pastanın büyümesiyle kendi dallarında başarılı olan kulüplerin kendi
yayın hakları için müzakere etmesi, yurtiçi ve yurtdışı kulvarda başarılı olmayan kulüplerin bu pastadan aldıkları payları
riske sokmaktadır. Dolayısıyla yalnızca bu dallardaki en başarılı kulüpler yüksek gelir elde etmeyi başarabilirler. Bunların
doğurabileceği sonuçlar göz önünde bulundurularak bireysel satış marifetiyle gerçekleştirilen satışlar sonucunda kulüpler
arasındaki rekabetin sağlıklı olarak sağlanması amacıyla bu tipteki anlaşmalarda kısıtlayıcı bazı şartlar bulunmalıdır.
Kulüplerin yayın hakları ile ilgili olarak birbirleriyle mücadele edebilmeleri için milli federasyonlardan kulüplerin
maçlarının topu olarak yayınlanması hakkının alınması piyasadaki rekabetin yayıncılar arasına kaymasına sebep olmaktadır. Spor
yayınları pazarının çoğunlukla münhasırlık içermesinden ötürü bu tarz gelişmeler spor programlarında bir artışa sebebiyet
vermemektedir. Maçların yayın haklarının tek bir yayıncıya münhasır olmayan bir şekilde verilmesi de bu konunun çözümlenmesi
için bir adım olabilir. Bu şekildeki bir çözüme ilişkin olarak İngiliz Mahkemesi'nin verimlilik ile ilgili olarak çeşitli
tereddütleri bulunmaktadır. Bu tereddüt ile ilgili olarak verilebilecek en iyi örnek ise Rekabet Kurumu'nun İtalya'daki belli
başlı yayıncıların milli liglerdeki futbol maçlarının yayın haklarını bölüşmeleri ile ilgili olarak verdiği para cezası
gösterilebilir.[6]
Yayın Gelirlerinin BölüşÃ¼lmesine İlişkin YeniliklerÂ
Maç yayınlarından elde edilecek gelirlerin bölüşÃ¼lmesi ile ilgili en kritik nokta, televizyon haklarının satışı ile elde
edilen gelirin milli federasyonlar tarafından toplanması ve paylaştırılması için uygulanılacak yöntemdir.
İtalyan Rekabet Kurumu'na göre, milli liglerdeki mevcut durumun korunabilmesi ve kulüpler arasındaki mali eşitliğin
olabildiğince sağlanabilmesi amacıyla İngiliz Mahkemesi tarafından gerçekleştirilen inceleme şeklinden çok daha farklı bir
yöntem kullanılmalıdır. Yayın haklarından pay alan kulüplerin elde ettikleri gelirlerin az bir oranının küçük kulüplere
fayda sağlaması açısından bir havuz sistemi içerisinde toplanması rekabet hukuku açısından daha az kısıtlayıcı etkiler
içermekte ve kabul edilebilir gibi görülmektedir.
Örnek olarak, 1994 yılında Avusturya Yüce Divan'ı, büyük oranda reklam geliri elde edilen uluslararası kayak şampiyonasının
kayak federasyonu tarafından gerçekleştirilecek organizasyonun maliyetlerini karşılanmasını garanti ederek, münhasır olarak
mahalli komiteler ile anlaşma yapmasına izin vermiştir.
Premier League'in (1. Lig) gelecekteki yayın haklarının satışı ile ilgili olarak, şu anda mevcut bulunan anlaşmaların 2001 yılında
sona ermesiyle, benzer anlaşmalar imzalansa dahi yeni İngiltere Rekabet Kanunu çerçevesinde incelendiğinde bu anlaşmaların daha
öncekilerle aynı sonucu doğurması çok uzak bir ihtimal gibi görülmektedir. İngiliz Hükümeti, İngiliz Rekabet Kurumu'nun yeni
Rekabet Kanunu ile ilgili olarak yayınladığı Beyaz Kitap'ta rekabete aykırı fiillere karşı takipçi olmak konusunda söz
vermiştir.
Sonuç
Dijital devrimin sonucu olarak artan tematik kanallar için özellikle spor yayın haklarının elde edilmesinin önemi çok daha
fazla artmıştır. Bu ise federasyonların ve spor kulüplerinin karlı çıktığı bir fiyat patlamasına sebebiyet vermekle beraber konu
ile ilgili olarak rekabet hukuku kapsamındaki tartışmaları da alevlendirmiştir.
Spor müsabakalarının yayın haklarının toplu olarak milli futbol federasyonları tarafından satılması, bu uygulamaların meşruluğu
ile ilgili olarak çeşitli soru işaretleri barındırmaktadır. Spor yayın haklarına ilişkin olarak Avrupa Birliği üyesi ülkelerin
rekabet otoritelerinin birbirlerinden farklı sonuçlara varması bu konunun henüz tam bir netlik kazanamadığının en büyük
göstergesidir.
Avrupa Komisyonu'nun halihazırda incelediği davaların ve Türkiye'de henüz yasal süreci henüz tamamlanmamış olan ilgili davanın
sonuçlarının bu olaya açıklık getireceğini umuyoruz.
Â