• Rekabet Hukuku / Yayınlarımız

  • Türkiye'de Telekomünikasyon Zirvesi

    • Sayfa : 3/6
      <123456>

     



    1998'den bugüne kadar olan son iki yılda Avrupa telekom pazarında rekabetin gelişmesini özetleyecek olursak, Avrupa'daki eski telekomünikasyon tekel şirketlerinin hemen hepsi büyük ölçüde özelleşti, uluslararası telefon görüşmeleri pazarında rekabet çok büyük bir hızla arttı (Bir örnek verecek olursak, Deutsche Telekom, 98'in ilk altı ayında uluslararası görüşme pazarında % 30 pazar payı kaybetti). İş telekom pazarı aynı şekilde rekabetin çok yaşandığı bir pazardır. Şehirlerarası görüşme pazarı nispeten daha az rekabetin yaşandığı ama hızla gelişen bir pazardır, ama Avrupa'nın hemen her yerinde sabit yerel görüşmeler rekabetin çok az olduğu ve çok yavaş geliştiği bir pazar konumundadır. Rekabeti arttırmak için AB yeni önlemler almaktadır. Ãœlkelerin kendi telekom kurumları da bu doğrultuda yeni düzenlemelere geçmektedirler. 



    Telekom pazarı, kamu yararını gözeten yapısından dolayı, çapraz yardımların yapıldığı pazarlardır. Şehir içi konuşmaların ve telefon aboneliğinin fiyatlarını düşÃ¼k tutabilmek için, bu görüşmeler maliyetin altında fiyatlandırılmaktadır. Buna karşılık, uluslararası fiyatlar (gelir düzeyi yüksek kesimin daha çok kullandığı bir hizmet olarak algılandığından) daha yüksek tutularak, yani maliyetlerinin ve normal olması gereken fiyatlarının çok üstünde tutularak, bu zarar karşılanmaktadır. 



    Liberalleşme ile birlikte devlet yardımı sorunu ortadan kalkmaktadır. Çapraz yardım sorunu da liberalleşmiş pazarlarda rekabete aykırı bir uygulama olarak görüldüğünden, fiyatların yeniden-düzenlemesi daha yavaş bir trend izlemektedir. 



    Öte yandan Türk telekom pazarının rekabete açıldığını ve başka telekom operatörlerinin de pazara girdiği farz edilirse, bu yeni operatörler büyük ihtimalle, nüfus yoğunluğunun çok olduğu, yani çok daha az yatırımla çok daha fazla müşteri kazanabilecekleri büyük şehirlere gireceklerdir. Nüfus yoğunluğunun çok daha az olduğu, ve bir telefon şebekesini döşemenin çok daha pahalıya mal olacağı kırsal alana girmeyeceklerdir. Dolayısı ile Türk Telekom ikame olasılığından dolayı büyük şehirlerdeki müşterilerine fiyat artışı yapamayacak, ama kırsal kesimdeki müşterilerine istediği fiyatı verebilecektir. Dolayısı ile pazar tanımı yönünden bakıldığında, bu iki pazar (şehirler ve kırsal kesim) ayrı pazarlar olarak görülebilir. Ama, Türk Telekom denetim altında bir şirket olduğundan buna büyük bir olasılıkla izin verilmeyecektir. 



    3.Tüketicinin çıkarlarını korumak amacıyla alınabilecek olası tedbirler 



    Tüketicinin çıkarlarını korumak amacıyla alınabilecek olası tedbirler meselesi oldukça göreceli bir konudur. Zira bir tek tüketici kategorisinden söz etmek mümkün değildir, bir çok tüketici kategorileri mevcuttur. Her tüketicinin beklentisi başkadır. Örneğin metropollerde oturanlar sabit ücrete karşı çıkarlar, kırsal kesimde yapılacak yatırmlar yerine tarifelerin ucuzlamasını isterler. Buna benzer örnekleri çoğaltmak mümkündür. 



    Ancak unutulmamalıdır ki; Rekabet Hukuku'nun temel ilkelerinden birisi de tüketicinin yararını gözetmektir. AB Komisyonu ve Ãœye Devletlerin Rekabet Otoriteleri tüm diğer sektörlerde olduğu gibi telekomünikasyon sektöründe de rekabetin sağlıklı işlemesini sağlamakla yükümlü olan kuruluşlardır. Diğer bir deyişle telekomünikasyon kurumları düzenleyici görevler de üstlenseler rekabet ihlallerini denetlemekle yükümlü olan kurumlar yine rekabet otoriteleridir. Rekabet otoriteleri bu görevlerini taraflardan gelen şikayetler üstüne ya da re'sen yapabilmektedirler. Avrupa Komisyonu sektörde tüketicinin yararını korumak açısından fiyat uygulamalarına çok dikkat etmektedir. Telekomünikasyon sektöründe fiyata dair rekabet ihlalleri genelde diğer teşebbüslere doğrudan ya da dolaylı olarak fahiş alım ya da satım fiyatı uygulamak olarak tanımlanıyor. Fahiş fiyatın belirlenmesi ise özellikle telekomünikasyon sektöründe zor, çünkü, yakın zaman kadar devletin kontrolünde olan sektörün maliyet hesapları tam olarak yapılamıyordu. Ancak, zamanla, verilen hizmetlerin maliyetleri daha net hesaplanabilecektir. 



    AB'nin Komisyon içtihatlarına baktığımızda Belçika Telekomu'na bağlı fihrist hizmeti veren bir iştirakin şikayet üzerine Komisyon tarafından uyarıldığı ve maliyete bağlı olarak hesaplanarak yeniden düzenlenen tarifenin öncekinden % 90 daha ucuz hale geldiği gözlenmiştir. Diğer bir davada Alman Telekomu'nun sabit telefon ağına giriş konusunda rakiplerine kabul edilemez fiyatlar uyguladığı tespit edilmiş ve Alman Telekomu yerel telefon ağlarına girişlerde % 38 ve uluslararası telefon ağlarına girişlerde % 78 indirime gitmek zorunda kalmıştır. Komisyon bu davalarda maliyet/fiyat analizi ve pazar araştırmaları yöntemlerini kullanmıştır. Buradan anlıyoruz ki; teşebbüsler fiyatlarının yüksekliğini geçerli sebeplerle kanıtlamak zorundadır. Sonuç olarak, her ne kadar fiyat belirlemek ulusal telekomünikasyon otoritelerinin görevi olsa da fiyatların belirlenmesindeki ve fahiş fiyat uygulamalarındaki rekabete aykırı unsurları değerlendirmek rekabet otoritelerinin yetkisi dahilindedir. 

     

      Sayfa : 3/6
      <123456>