• Fikri Mülkiyet Hukuku / Yayınlarımız

  • SINAİ HAKLARIN KORUNMASI HAKKINDAKİ KANUN İLE YAPILAN YENİ DÜZENLEMELER

    • Sayfa : 1/4
      1234>

    SINAİ HAKLARIN KORUNMASI HAKKINDAKİ KANUN İLE YAPILAN YENİ DÃœZENLEMELER


    Prof.Dr.Arif Esin


    6 Mart 1995 tarih ve 1/95 Sayılı Ortaklık Konseyi Kararı ile Gümrük Birliği'nin son dönemine girilmesi hükme bağlandı. Gümrük Birliği'nin en önemli hususlarının başında, Türkiye'nin GATT taahhütlerini de kapsayan, Sınai Hakların Korunması ile ilgili daha etkin önlemler alınmasının sağlanması ve gerekli hukuki düzenlemelerin hız kazanarak yapılması gelmektedir.


    Sınai Hakların temel ilkesi; buluşların, özgün tasarımların, markaların ve coğrafi işaretlerin en iyi şekilde korunması, haksız rekabetin etkin biçimde önlenmesi, korsan ve taklit üretim ve pazarlamanın ortadan kaldırılmasıdır.


    Türkiye'deki Fikri ve Sınai Hakları, dünya standartlarında güvence altına alan hukuki düzenlemeler yapılmıştır. Buna göre:


    Sınai Hakların Korunması Hakkındaki Kanunu

    • Patent,

    • Endüstriyel Tasarım,

    • Markalar

    • ve Coğrafi İşaretler,

    olmak üzere 4 ana başlıkta incelemek mümkündür.


    Yukarıda belirtilen kavramlar arasında belirgin farklılıklar mevcuttur.


    Patent kavramında esas olan Buluş'tur. Buluş: yenilik unsurunu kapsayan, bulma ve yaratma ile ilgili bir kavram olup, sanayide uygulanabilir nitelikte ve bilinen tekniği aşan teknik gelişmedir.


    Yeni buluşlara verilen belge ise Patent'tir Ancak buluşlara patent verilerek korunabilmesi için sanayiye uygulanabilir olma, yeni olma ve tekniğin bilinen durumunu aşma kriterlerinin varlığı aranır.


    Yeni buluşları korumak için verilen bir başka belge de, Faydalı Model belgesidir. Faydalı Model belgesi ile Patent arasındaki başlıca farklılıklar yenilik kriteri, koruma süresi, inceleme ve değerlendirme şekli olarak özetlenebilir. Faydalı Model belgesi verilerek sağlanan koruma, patente kıyasla daha kısa sürelidir.


    Endüstriyel Tasarım; bir ürünün tümü veya bir parçası veya üzerindeki süslemenin, çizgi, şekil, biçim, renk, doku, malzeme veya esneklik gibi insan duyularıyla algılanan çeşitli unsur veya özelliklerinin oluşturduğu bütünü ifade eder. Yeni ve ayırt edici niteliğe sahip tasarımla belge verilerek korunur.


    Benzer ürünleri ya da hizmetleri birbirinden ayırt etmek üzere ürün ya da ambalajı üzerine konulan ya da belirli bir hizmetin sunulması sırasında kullanılan tanıtıcı işaret ise Marka'dır. Ãœrün ya da ambalaj üzerinde kullanılan markalar ticaret markası, belirli bir hizmetin sunulması amacıyla kullanılan markalar, hizmet markasıdır.


    Coğrafi işaretler ile bir ürünün belirli bir ülke, yöre ya da bölge ile bağlantısı ifade edilmektedir. Bu işaretler o yöreye özgü, doğal ya da insan faktörlerinden oluşan, özellikle söz konusu ürüne kazandırdığı nitelik ve kalite itibariyle söz konusu bölge ürünlerinin benzer ürünlerden ayırt edilebilmesini sağlar.



    TÃœRKİYE'DE YÃœRÃœRLÃœĞE GİREN YENİ PATENT

    MEVZUATININ GETİRDİKLERİ



    1/95 Sayılı Ortaklık Konseyi Kararı'nın "Fikri, Sınai ve Ticari Hakların Korunması" ile ilgili 8 No'lu Ek'inin 4. ve 5. Maddeleri'nde Patent Korunmasını sağlayan Kanun'un ve Mevzuat'ın çıkarılması öngörülmektedir. Mükerrer 5. Madde'sinde ise; " Türkiye bu Karar'ın yürürlüğe girmesinden itibaren iki yıldan geç olmamak üzere, 1 Ocak 1999 tarihinden önce eczacılık ürünleri ve proseslerin patent edilebilirliğini teminat altına almak amacıyla, yeni bir mevzuatı yürürlüğe koyar veya mevcut mevzuatta gerekli değişiklikleri yapar." hükmü yeralmaktadır.


    27 Haziran 1995 tarihinde; 551 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle "Patent Haklarının Korunması", 554 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle "Endüstriyel Tasarımların Korunması", 555 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle "Coğrafi İşaretlerin Korunması", 556 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle "Markaların Korunması" ile ilgili düzenlemeler yapılmıştır. Bunların yanısıra, 22 Eylül 1995 tarih ve 556 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 551 Sayılı KHK'nın geçici 4. maddesinde bir değişiklik yapılarak "Tıbbi ve veteriner ilaç üretim usullerine ve ürünlerine" 1 Ocak 1996 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere patent koruması sağlanacağı hükme bağlanmıştır.


    Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı (WIPO) 14 Haziran 1967'de Stockholm'de imzalanan bir antlaşma ile kuruldu.


    Türkiye'de 24 Haziran 1995 tarih ve 554 Sayılı KHK ile Türk Patent Enstitüsü'nün kurulması ve faaliyete geçmesini düzenleyen kanun çıktı. 25 Ekim 1994 tarihinde Türkiye Paris Konvansiyonu'na, 7 Temmuz 1995'te 4115 Sayılı Kanun'la Patent Antlaşması'na taraf oldu. 12 Temmuz 1995 tarihinde Nis, Viyana ve Strasburg anlaşmaları kabul edildi.


    Türkiye'deki yabancı sermaye sorunlarının başında, fikri ve sınai hakların özellikle, patent hakkının dünya standartlarında güvence altına alan kanuni düzenlemelerin yapılmamış olması gelmekteydi. Türkiye'de "Sınai Hakların Korunması Hakkındaki Kanun" sayesinde yabancı sermayeyi caydırıcı ve Türkiye'nin ticari ilişkilerini bozma potansiyeli taşıyan etkenlerden biri ortadan kalkmıştır.


    Türkiye, buluşların teşvik edilmesi, patentler veya faydalı model belgesi verilerek korunması konusunda çok önemli çalışmalar yürütmüş ve 1995 yılında uluslararası antlaşmalar ile değişik ülkelerdeki uygulamalarla tam uyumlu bir patent mevzuatını yürürlüğe koymuş ve patentle ilgili uluslararası antlaşmalara katılmıştır.


    27 Haziran 1995 tarih ve 551 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile hükme bağlanan, Türkiye'de yürürlüğe giren yeni patent mevzuatı, Avrupa Topluluğu ve diğer ülkelerin patent sistemleri ile harmonize edilerek oluşturulmuştur. Böylece sadece Avrupa Patent Sözleşmesi, Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Anlaşması ve AB mevzuatı ile getirilen çözümler değil, bunların yanısıra Patent İşbirliği Anlaşması, Almanya, Japonya, İsviçre, Fransa, Belçika ve İspanya patent sistemleri ile ortaya koyulan yenilikleri kapsayan bir Patent Kanunu ortaya çıkarılmıştır.


    Patent Kanunu'nun amacı, buluş yapma faaliyetini özendirmek, buluşların sanayiye uygulanması ile teknik, ekonomik ve sosyal ilerlemenin gerçekleştirilmesini sağlamak için, buluşlara patent veya faydalı model belgesi vererek korumaktır.


    Bir buluşa patent verilebilmesi için gerekli üç ana kural vardır: Yeni olma, tekniğin bilinen durumunu aşma, sanayiye uygulanabilir olma... Bu üç kuralı içeren buluşlar, patent verilerek korunur.


    Keşifler, bilimsel teoriler, matematik metodları; zihni, ticari ve oyun faaliyetlerine ilişkin plan, usul ve kurallar; edebiyat ve sanat eserleri, bilim eserleri, estetik niteliği olan yaratmalar, bilgisayar yazılımları; bilginin derlenmesi, düzenlenmesi, sunulması ve iletilmesi ile ilgili teknik yönü bulunmayan usuller; insan veya hayvan vücuduna uygulanacak cerrahi ve tedavi usulleriyle insan, hayvan vücuduyla ilgili teşhis usulleri, patent verilemeyecek konular ve buluşlardır. Bunların yanı sıra, konusu kamu düzenine ve genel ahlaka aykırı olan buluşlarla, bitki ve hayvan türleri veya önemli ölçüde biyolojik esaslara dayanan bitki veya hayvan yetiştirilmesi usullerine de, patent belgesi verilerek korumaya alınamaz.


    Patent Kanunu'nun getirdiği yeni düzenlemelere göre, koruma süreleri şu şekilde tespit edilmektedir: İncelemesiz sistemin tercih edildiği patentler 7 yıl, faydalı modeller 10 yıl, incelemeli sistemin tercih edildiği patentler ise 20 yıl süreyle korumaya alınmıştır. İncelemesiz sisteme göre korunan bir patent için 7 yıllık koruma süresi bitmeden önce, inceleme başvurusu yapılması gerekmekte ve incelemenin olumlu sonuçlanması durumunda koruma süresi 20 yıla uzatılmaktadır.


    Patent sisteminde ayrıntılı olarak yer alan konulardan biri de, işÃ§i buluşlarıdır. Mevzuat kapsamında, işÃ§iler tarafından gerçekleştirilen buluşlar;


    • hizmet buluşları

    • serbest buluşlar

    olmak üzere iki ayrı kısımda değerlendirilmektedir. Hizmet buluşları, işÃ§inin yükümlü olduğu faaliyeti gereği gerçekleştirdiği veya işletme ya da kamu idaresinin büyük ölçüde deneyim ve çalışmalarına dayanan, işÃ§inin iş ilişkisi sırasında yaptığı buluşlardır. Hizmet buluşları dışında kalan tüm buluşlar, serbest işÃ§i buluşları olarak kabul edilir.


    Patent Hakları Kanunu'nun 94. Madde'sinde belirtilen esas, lisans verme teklifidir. Buna göre patent sahibi, patent konusu buluşu kullanmıyorsa, Enstitü'ye yapacağı bir başvuru ile, patent konusu buluşu kullanmak isteyen herkese lisans vereceğini bildirir. Lisans verme teklifi üzerine, lisans alan olarak, buluşu kullanmaya yetkili olan herkes, inhisari olmayan lisans sahibi sayılır. Lisans alan, her üç ayın bitiminde, patent sahibine buluşu kullandığına dair bilgi vermek ve lisans bedelini ödemekle yükümlüdür.


    Ayrıca Patent Hakları Kanunu'nun 96. Madde'si zorunlu lisansın verilme şartlarını hükme bağlamıştır. Buna göre; patent sahibi patent aldığı buluş için lisans vereceğini teklif etmezse 3 yıllık bir süre sonunda, Mahkeme Kararı ile buluş konusunun kullanılması için zorunlu lisans verilmektedir. Zorunlu lisans verilebilmesi için; patent konusu buluşun kullanılmaması, kamu yararının ve patent konularının bağımlılığının söz konusu olması şartları aranmaktadır. Yeni mevzuat hükümlerine göre, zorunlu lisans talep edilmeden önce, sözleşmeye dayalı lisansın yapılabilmesi için Enstitü'den arabuluculuk talep edilmesi gerekir. Enstitü'nün arabuluculuğu sonucunda, sözleşmeye dayalı lisans verilmesi mümkün olmazsa, zorunlu lisans talep edilebilir. Zorunlu lisansın verilebilmesi için de Mahkeme Kararı veya Bakanlar Kurulu Kararı alınması zorunludur.


    Patent hakkının sona ermesi için, koruma süresinin dolması, patent sahibinin patent haklarından vazgeçmesi, yıllık ücretlerin ve ek ücretlerin ön görülen sürelerde ödenmemesi sebeplerinden biri gerçekleşmelidir.


    Kanun'un 136. Maddesi'nde hükme bağlanan esaslara göre, patentten doğan hakka tecavüz sayılan fiiller: Patent sahibinin izni olmaksızın buluş konusu ürünü kısmen veya tamamen üretme sonucu taklit etmek; tecavüz yoluyla üretilen ürünleri satmak, dağıtmak veya bir başka şekilde ticaret alanına çıkartmak, bu amaçlar için ithal etmek, patent sahibi tarafından sözleşmeye dayalı lisans veya zorunlu lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek; kendisinde bulunan ve haksız olarak üretilen veya ticaret alanına çıkartılan eşyanın nereden alındığını veya nasıl sağlandığını bildirmekten kaçınmak gibi fiiller, patentten doğan hakka tecavüz sayılan fiillerdir.

    Patent sahibinin izni olmaksızın patentle korunan ürünü üreten, satan, dağıtan veya başka bir şekilde ticaret alanı dışına çıkartan, kısaca yukarıda sayılan haksız fiilleri gerçekleştiren kişiler, hukuka aykırılığı gidermek ve sebep olduğu zararı tazmin etmekle yükümlü olur.


      Sayfa : 1/4
      1234>