Globalizasyon eğilimi gelişirken, uluslararası değişimlerin örgütlenişinde temel fonksiyonlar olarak kabul edilebilecek alanlarda
hedeflerin değiştiği ve bunların bazı spesifik sektörleri etkilediği görülmektedir. rnrnBu alanların başında Dünya Ticareti
gelmektedir. Globalizasyon sürecinde Dünya Ticaretinde yeni pazarların oluşturulması ve yatırımlarda verimliliğin arttırılması
hedeflenmektedir. rnrnYeni pazarlar kavramından yeni ihtiyaçlar ve buna bağlı yeni ürünlerin anlaşılması gerekmektedir. Bu
genelleme elbetteki tüm sektörlere yöneliktir. rnrnGlobalizasyonun en önemli aygıtlarından biri olan yabancı sermaye yatırımları
da ikinci alanı oluşturmaktadır. rnrnBurada hedeflenen olgu, dünya pazarlarında yabancı sermaye yatırımların kolaylaştırıcı
tedbirlerin ülkelerce alınması ve üretim dokularının yerel pazarlara taşınmasıdır. Bu hedefin en çok etkilediği sektörler gıda,
kimya ve otomobil sektörlerinin nihayi ürünleridir. rnrnÜçüncü alan uluslararası taşaronluktur. Globalizasyon sürecinde
uluslararası taşaronluk alanında "kit" mallarda ihtisaslaşmak ve esnekliği arttırmak hedeflenmektedir. Bu hedefin etkilediği
sektörler havacılık ve otomotiv sanayileridir. rnrnDördüncü alan uluslarüstü düzeyde lisans anlaşmalarıdır. Burada hedef pazarın
büyümesi ve AR-GE harcamalarının paylaşılmasıdır. Etkilenen sektörler kimya ve yarı-iletkenlerdir. rnrnBeşinci alan şirket
birleşmeleri olarak gösterilebilir. Globalizasyon sürecinde yerel pazarlara yönelik stratejilerin başında şirket birleşmeleri
gelmektedir. Burada hedef kısmen ölçek ekonomisinin geçerli olduğu sektörlerde üretimi arttırarak ve maliyetleri yerel avantajları
kullanarak düşürmektir. Bu hedeften en çok etkilenen sektör elektronik sanayidir. rnrnAltıncı alan şirket ortaklıklarıdır. Burada
hedef kaynakların ortak kullanımıdır. Etkili olduğu sektör madenciliktir. rnrnYedinci ve son alan işletmelerarası uluslarüstü
anlaşmalardır. Globalizasyonun getirdiği mali yükler ve risklerin paylaşılmasının hedeflendiği bu alanda rekabet halinde olan
işletmeler bu türde anlaşmalara giderek risk oranlarını düşürmeye çalışmaktadırlar. Globalizasyon sürecinde ortaya çıkan bu
oluşumların niteliğine bakıldığında göze çarpan en belirgin özellik globalleşmenin yükünün esas itibariyle işletmelerin üzerine
yığıldığıdır. Zaten tüm tedbirler de bu yükün işletmeler düzeyinde kurulacak sistemlerle ve işletmelerarası işbirliğiyle
karşılanması yönünde gelişmektedir. rnrnGloballeşme sürecinde işletmelerarası bütünleşmeler ortaya çıkarken diğer bir eğilim de
kendini göstermektedir: işletmelerarası rekabet. rnrn rnrnBurada bir ikilem sözkonusudur. Bir yanda Ulus-Devlet'in önüne geçen
uluslarüstü anlayıştaki işletmeler ve onların bütünleşmeleri, öte yanda da yine aynı işletmeler arası rekabet ortamları. O halde
işletme gruplaşmaları-arası bir rekabet ortamından söz etmek mümkündür. Böylelikle globalleşmenin temelde bir rekabet motorunun
sürükleyici etkisiyle hareket ettiğini düşünmek mümkündür. rnrnBu şemada bir ulusun sanayi rekabet gücü iki boyutta irdelemek
gerekir. rnrn"Birinci boyutta, işletmelerin tam dışa açık rekabet ortamında yerel ve ulusal pazarda rekabet güçleri. rnrnİkinci
boyutta, tüm işletmelerin beraberce ortaya koyduğu sanayi dokusunun bu şemaya kamunun dahil olmasıyla aldığı şekil." rnrnBu şemada
ulusal ve/veya yerel kaynaklı işletmelerin sağladığı rekabet üstünlüğü içi pazarda gündeme gelmekte ve kamunun dahil olmasıyla
kazandıkları uluslararası rekabet üstünlüğü sonucu Dünya pazarına girişleri varsayılmaktadır. Ancak globalleşme sürecinde ortaya
çıkan yeni eğilimlerin işletmeleri daha bir uluslarüstü yapıya kavuşturduğudur. rnrnYukarıda sayılan faktörlere paralel olarak,
devletlerin milli mevzuatları vasıtası ile korudukları rekabet ortamları uluslarüstü rekabet şartlarında daha kapsamlı bir koruma
ihtiyacını doğurmaktadır. Bu da Uluslararası Rekabet Kurumu gibi bir otoritenin yakın bir gelecekte ortaya çıkması demektir.