Arkasına büyük bir kamuoyu desteğini alan 55. Hükümet, ilk icraatlarında acı reçetelerine rağmen acımasız eleştirilere maruz
kalmadı. Ancak bu hafta içerisinde ortaya çıkan iki hadise kamuoyunun tepkisine neden oldu. rnrnBunlardan birincisi Rekabet
Kanunu'nu değiştirerek Kurul'a siyaseti sokma iradesidir. Henüz bu yönde resmi bir hazırlık bulunmazken, DSP ve ANAP içerisinde
konuya ilişkin gayrı-resmi çalışma gruplarının kurulduğu üzerine duyumlar geldi. CHP Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal, 4054 sayılı
yasanın ruhunun özerklik olduğu ve bu özerkliğe el sürdürtmeyeceğini bildirdi. Hatta Sanayi Bakanı Sayın Yalım Erez'in de bu yönde
yüreklere su serpen demeçleri oldu. rnrnİKV Başkanı Sayın Meral Eriş de Kurul'un özerk yapısının bozulmaması gerektiğini özel
sektör adına vurguladı. rnrnKurul'un içerisine siyasetin sokulmasından özel sektör korkuyor. İktidarı eleştiren özel kesimin
cezalandırılacağı, destek verenlerin eksik rekabet şampiyonluğuna soyunacağı ve tüm piyasaların darmadağan olmasından endişe
duyuyor Türk Özel Sektörü. Açıkçası haklılar da bu kaygılarında. Türkiye'nin çok önemli iç ve dış meseleleri varken, tüm Dünya'nın
beğenisini kazanan bir yasa ile uğraşmanın anlamı kavranmakta güçlük çekildi. rnrnDiğer ikinci mesele öğrenci harçları meselesi.
rnrnŞimdi bu kabinenin içerisinde bir çok profesör var. Hem de naylon insanlar değil. Hepsi gerçekten de fakültelerinde büyük
hizmetler vermiş, çok insan yetiştirmiş, akademik icraatın içinden gelen isimler. Özetle üniversite hayatını çok iyi bilen
insanlar. rnrnBasından takip edildiği kadarı ile üniversite harçlarının böylesine arttırılmasının sonucu ne olur sorusu geliyor
akla. rnrnProfesör Bakanlarımız çok iyi bilirler. Üniversitelerde oldum olası harçlar meselesi anarşiye çanak tutmuştur. Özellikle
büyük kentlerde üniversite öğrencileri büyük maddi sıkıntılar yaşamaktalar. Harç yükü bellerini kırıyor. Geçtiğimiz yıllarda bu
konuda çok olaylar çıkmıştır. rnrnŞimdi tutup bu harçlara zam yaparsanız, Ekim ayında boykotla yeni ders yılına girersiniz.
Üniversite açıldığında bazı mihraklar bi işi tahrik ederler, çoçuklar derse girmez, Beyazıt Meydanın da toplanır, iki provokatör
Devlet alehine slogan atar, polis bunları elbette görevi gereği kovalar, çocuklar da Fakültelerin içerisine kaçar. Rektörler belki
polise izin verir, belki vermez ama öğrenciler korku ve tahrik sonucu Fakülteleri işgal eder, yine iki anarşist binayı ateşe
verir. rnrnVe akademik huzurumuz biter. rnrnSonra failleri yakalanır, mahkemeye sevkedilir. Bu sefer de arkadaşlarımızı
kurtaracağız diye yeniden boykota başlarlar. rnrnÇocuklarımızı suça teşvik etmeyelim. Hükümetin o harç zamlarından toplayacağı
para ile bütçe açığını kapatmasını düşünmek hayalcilikten öteye bir şey değildir. Yeni kaynak yaratacak o kadar çok alan var ki.
rnrnTürkiye Cumhuriyeti sosyal bir Devlettir. Yüksek Eğitim, Devlet tarafından eşitlik ilkesi içerisinde devam eylenir. Tekel
zammı yerindedir. Ama eğitime zam yersizdir. rnrnHükümet, yüksek öğrenim gençliğinin ve üniversitelerin desteğini kaybetmemelidir.
rnrnBu hafta içerisindeki işte bu iki olay kamuoyundan büyük tepki gördü. Doğal olarak insanın aklına geliyor, acaba Hükümet
miyoplaşıyor mu diye... rnrnAnacak sanıyorum ki, bu iki olumsuzluk kamuoyunun büyük tepkisi sonucu Hükümet'in gündeminden
çıkıyor. rnrnİşte bu noktada sivil toplum görevini yerine getirdi. Milletvekillerimiz Yüce Meclis'te dövüşürken, sivil toplum
yapıcı muhalefet görevini birden üstleniverdi. Ne komik.