Alman Federal Yüksek Mahkemesi 16 Aralık 1997 tarihinde almış olduğu kararla, Alman Futbol Federasyonu'nun Avrupa kupaları
maçlarının yayın haklarını havuz sistemi kapsamında pazarlamasının, Alman Futbol Federasyonu'nun bu yayın hakları uzerinde hak
iddia edemeyeceği ve havuz sisteminin rekabeti bozucu ve dolayısıyla Alman Rekabet Kanunu'nu ihlal ettiği gerekçeleriyle hukuka
aykırı olduğu hükmüne vardı. Yüksek Mahkeme ayrıca, bu yayın haklarının sahiplerinin futbol takımları olduğuna ve yayın haklarını
pazarlama yetkisinin futbol takımlarında olduğuna karar verdi. rnrnKarar, bir taraftan Almanya'da futbol karşılaşmalarının yayın
haklarının pazarlanmasına ilişkin köklü değişikliklerin yaşanacağını gösterirken; diğer taraftan da bu kararın sadece Avrupa
kupalarındaki karşılaşmalarla sınırlı kalmayıp futbol kulüplerinin lig maçlarına ilişkin yayın haklarını da kendilerinin
pazarlamaları yolunu açmaktadır. rnrnAlman Rekabet Hukuku'na göre bir etkinliğin yayın haklarının gerçek sahibi o etkinliğin
"düzenleyicisi"dir. Alman içtihat hukukuna göre ise; bir etkinliğin düzenleyicisi o etkinliğin organizasyon ve finansal açılardan
sorumlusu olan özel ya da tüzel kişidir. Bu kişi etkinliğin finansal risklerini de üzerinde taşımaktadır. Alman Rekabet Hukuku,
Avrupa Birliği Rekabet Hukuku'nun bir uzantısıdır. Her ne şartta olursa olsun Üye Devletler'in ulusal mevzuatları Kurucu
Antlaşma'nın rekabet kurallarına ilişkin 85, 86 ve 90. maddeleri ile çelişmesi mümkün olamamaktadır. Nitekim Topluluk Rekabet
Hukuku kaynakları kapsamında Üye Ülke ulusal mevzuatlarının ve içtihatlarının Topluluk rekabet kuralları ile ilişkisine
bakıldığında; Kurucu Antlaşma'nın tüm Topluluk sınırları içerisinde bağımsız bir hukuk düzeni oluşturduğu ve bu düzene Üye
Devletler'in uyma zorunluluğu getirildiği görülmektedir. Bu durumda da, ulusal mevzuatlar ve içtihatların Topluluk Rekabet Hukuku
ve içtihatları hilafına gelişmesi mümkün değildir. Böyle bir durumun ortaya çıkması halinde Topluluk içtihatları geçerli
kılınmıştır. rnrnBu durumda da Almanya Yüksek Mahkemesi'nin aldığı Karar'ın Topluluk Rekabet Hukuku'na da uyumlu olduğu
kuşkusuzdur. rnrnAlmanya'da olayların gelişimini özetlenemek gerekirse; Avrupa kupa müsabakaları organizasyonları Avrupa'da milli
bazdaki bütün futbol federasyonlarının üyesi olduğu UEFA tarafından başlatılmıştır. UEFA Yönetmeliği'nin 14. maddesinin 1.
paragrafı uyarınca UEFA ve üyesi milli federasyonlar futbol müsabakalarının yayın haklarına inhisari olarak sahiplerdir. 14.
maddenin uygulama hükümleri uyarınca da, milli federasyonlar kendi ülkelerindeki Avrupa kupası müsabakalarının yayın haklarını
pazarlama yetkisine sahiptirler. Alman Futbol Federasyonu da, Almanya'da oynanan Avrupa kupası maçlarının yayın haklarını 1986
yılından beri pazarlamaktaydı. Alman Futbol Federasyonu, 1989 yılında, Profesyonel Futbol Yönetmeliği'ne 3. Bölüm başlığı altında
bir bölüm ekleyerek kendisine ulusal ve uluslararası futbol karşılaşmalarının yayın haklarına ilişkin anlaşma yapma yetkisi veren
inhisari haklar sağlamıştır. Bu haklara istinaden de Alman Futbol Federasyonu 1992-1998 yıllarına ilişkin yayın haklarını inhisari
olarak satmıştır. Bu satış anlaşmalarından elde edilen gelirlerin büyük bir kısmı müsabakaları yapan futbol takımlarına, buradan
kalan miktar da Alman birinci ve ikinci lig takımlarına verilmekteydi. rnrnBu arada Eylül 1992'de Alman Rekabet Kurumu
(Bundeskartellamt), Profesyonel Futbol Yönetmeliği'nin 3. Bölümü uyarınca gerçekleştirilen havuz sistemi yoluyla yayın haklarının
pazarlanmasının rekabet kanunlarına aykırı olduğu gerekçesiyle bir soruşturma başlatmıştır. Soruşturma sonucunda Alman Rekabet
Kurumu havuz sistemi yoluyla yayın haklarının pazarlanmasının rekabeti engellediğini ve geçersiz bir uygulama olduğu kararına
varmıştır. Bu karar üzerine Alman Futbol Federasyonu, Berlin Temyiz Mahkemesi'ne gitmiştir ancak Temyiz Mahkemesi de Alman Futbol
Federasyonu'nun bu maçların düzenleyicisi olmadığı hükmüne varmıştır. Temyiz Mahkemesi, Alman Futbol Federasyonu'nun futbol
maçlarının organizasyon ve finansal açılardan sorumlusu olmadığı ve finansal risklerini de üzerinde taşımadığı görüşünü de
kararına eklemiştir. rnrnBurada, gerek Alman Rekabet Kurumu, gerekse de Berlin Temyiz Mahkemesi futbol karşılaşmalarının
düzenleyicilerinin futbol takımları olduğunun altını çizmiştir ve Alman Futbol Federasyonu'nun UEFA ile olan bağlarının veya maç
tarih ve saatlerini düzenlemesinin bu kurumu "futbol müsabakalarının düzenleyicisi" statüsüne çıkaramayacağı görüşünde
birleşmişlerdir. Alman Rekabet Kurumu ve Berlin Temyiz Mahkemesi'nin Alman Futbol Federasyonu'nun futbol karşılaşmalarının yayın
haklarının gerçek sahibi olmadığını tescil etmesi üzerine bu yargı organları, Profesyonel Futbol Yönetmeliği'nin havuz sistemi
yoluyla yayın haklarının pazarlanmasına zemin hazırlayan 3. Bölümü'nün Alman Rekabet Kanunu'nun 1. bölüm hükümleri uyarınca
rekabeti kısıtladığına ve bu bölümün geçersiz olduğuna karar vermişlerdir. Alman Futbol Federasyonu'nun avukatlarının, spor
etkinliklerinin rekabet kanunu hükümlerinden muaf tutulması gerektiği ve ayrıca futbol liginin tek bir iktisadi bütünlük olarak
değerlendirilmesi gerektiği doğrultusundaki görüşleri de reddedilince Alman Futbol Federasyonu, Alman Federal Yüksek Mahkemesine
başvurmuştur. rnrnYarınki yazımızda Yüksek Mahkemenin Kararı'nı ve Türkiye'ye olası etkilerini inceleyeceğiz. rnrnProf.Dr.Arif
ESİN