Adalet Divanı, son yıllarda aldığı kararlar ile Devletlerin bazı teşebbüslere özel haklar vermeleri ile rekabet kuralları arasında
bir dengenin sağlanmasına çalışmaktadır. Bu kararların bazıları incelendiğinde; Rekabet Hukuku bakımından, hakim durum halinde
kamunun konumunun ve bu halin kötüye kullanılması eyleminin anlaşılması bakımından yararlı olacağı kuşkusuzdur. rnrnNitekim Höfner
ve Elser k. Macrotron vakası, ulusal mevzuatların ne şekilde kamu tekeli oluşturmak suretiyle, hakim durumun kötüye kullanılmasına
yol açtıklarını göstermektedir. Anılan bu vakada Yüce Divan, Alman iş ve işçi bulma kurumunu bir teşebbüs olarak kabul ederek;
kurumun, işgücü arzını mevcut işlere yerleştirme konusunda yetersiz kalması ve bununla birlikte sözkonusu hizmeti başka
teşebbüslerin vermesine -yasalardan aldığı haklara dayanarak- olanak tanımaması meselesini; kurumun hakim durumunu kötüye
kullanıldığını karara bağlamıştır. rnrnÖte yandan Komisyon'un Zaventem Kararı'nda, Belçika yasalarına göre Brüksel Havalimanı kamu
tarafından işletilmekte olup, uçakların kalkışlarında alınan vergiler üzerinde bazı teşebbüslere tanınan indirimlerin eksik
rekabete neden olduğu görülmüş ve bu durumda da alan işletmesinin yasalara dayanarak hakim durumunu kötüye kullandığı sonucu hasıl
olmuştur. rnrnBuna benzer bir diğer sonuç da, ATAD'ın Porto di Genoa II Kararı'nda görülmektedir. Yüce Divan, bir Üye Devlet'in
bir kamu teşebbüsüne tanıdığı imtiyazlar sonucu, ilgili teşebbüsün hakim durumunu kötüye kullanmasına neden olduğu kararını
vermiştir. rnrnÖte yandan ERT k. Dimotiki vakasında, Yüce Divan, Üye Ülkelerin bazı kurumlarını kar amacı gütmemeleri ve kamu
yararını gözetmeleri kaydı ile tekel haklarına mahzar eylemelerine izin vermektedir. Yunan Televizyonu, sadece ulusal programları
yayınlamakta ve yabancı programların yayın hakkına sahip değildir. Böylelikle de kendi programlarını yabancı programların aleyhine
ön plana çıkartması mümkün görülmemektedir. rnrnSonuç olarak yukarıda anılan Höfner ve ERT Kararları'nda Yüce Divan, kamunun
konumunu hakim durumun kötüye kullanılması açısından değerlendirirken; kamu iktisadi teşebbüslerine özel bir ayrıcalık tanımadığı
sonucu hasıl olmaktadır. Hatta kamu teşebbüslerine karşı daha sert bir tavır takındığı söylenebilir. Nitekim Yüce Divan, özel
teşebbüslerin hakim durumunu kötüye kullanmaları üzerine aldığı kararlarda, ilgili ürün ya da coğrafi pazarda hakim durumda
bulunmak ile ilgili pazarlarda bunun kötüye kullanılmasını birbirinden çok açık bir şekilde ayırmaktadır. Halbuki kamu tekellerine
bu ayırım -örneğin Höfner ve ERT vakalarında- yapılmamaktadır. Nitekim iki vakanın, Yüce Divan tarafından değerlendirilmesinde,
her nekadar ikinci vakada sonuç ERT'nin lehine sonuçlanmış olsa da, hakim durumda bulunma ile kötüye kullanma fiili
ayırtedilememektedir. Höfner vakasında Alman iş ve işçi bulma kurumunun rekabetin gelişmesini önleyici hiçbir teşabbüste
bulunmamasına rağmen, sadece hakim durumda olması rekabeti engelleyici olarak değerlendirilmiştir. ERT vakasında ise, kötüye
kullanma hali mevcut olmasa dahi, ulusal programlar ve yabancı programların yayın hakkının tekel konumundaki bir kanalda bulunması
durumunda hakim durumun ipso facto ortaya çıkacağı şeklinde bir görüşe yer verilerek sonuçlandırılmıştır. rnrnRekabet Hukuku'nda
temel kolaylıklar meselesine başka yazılarımızda da devam edeceğiz.