Özelleştirme işlemlerinin evrensel olarak kabul gören temel prensipleri vardır. Doğal olarak fiyat çok mühimdir; ama sermayenin
tabana yayılması da bir o kadar önemlidir. İşi ihtisas sahibine yaptırmak çok önemlidir; ama rekabet piyasalarındaki etkiler de
göz ardı edilemez. Bu tip kriterler çoğaltılabilir; ama hiç birinden sarf-ı nazar edilemez. Hukuk devleti ise en iyi olasılığı
bulur. Bulamazsa da ihaleyi iptal eder. rnrn rnrnŞimdi gelelim bize... Yumurta kapıda. Bu gün (şu saatlerde) ÖYK'da POAŞ'ın göbek
bağı kesilmekte. Üç tane esaslı aday var. İlk ikisi finansçı, üçüncüsü benzinci. Fiyat aralığı birbirine yakın. Sermayenin tabana
yayılması ilkesine dayanarak, ÖYK takdiriyle binlerce ortaklı PÜİS'e verilebilir POAŞ. Sonra Hayyam Garipoğlu haykırır; kolay mı
milyar doları bir araya getirmek! Parayı bir araya getiremedi diye Sabri Doğan'ı alaşağı eden süreç, ÖYK takdiri ile parayı
biraraya getireni de kesecek... Bu iş mi rnrn rnrnİhale ikincisine verilse, muvazaanın katmerlisi olacak. Neyi eksikti
Garipoğlu'nun da Doğuş-Garanti'ye tahsis edildi koskoca POAŞ denecek. rnrn rnrnYani ÖYK ne derse desin, süksesi bol özelleştirme
işleminin vebali altından kalkamayacak. Peki niye bu iş böyle oldu diye sormak lazım. Cevabı basit. Çünkü hukuk devletinin
kurumları çalıştırılmadı, şaibeye -istenmese de- davetiye çıkarıldı. Bu mega özelleştirmenin rekabet piyasalarına etkisi tahlil
edilmedi. Rekabet Hukuku hafife alındı, sonuçlarının ağırlığı düşünülmeden. rnrn rnrnÖİB Rekabet Kurumu'na görüş sorsaydı, belki
Kurul işi pompacılık olmayanların POAŞ'ı alması halinde "bazı şartlar ileri sürerek" Rekabet mevzuatına uyumun tesis
edilebileceğini bildirecekti, sermaye yapısı ve kontrol unsurlarına ilişkin tedbirler isteyecekti. Öte yandan kontrol hisselerinin
dağıldığı çok ortaklı bir sistemin bu işlemi gerçekleştirmesinin "dikey piyasa yapılanmalarındaki rekabet kısıtlama olanaklarının
ve/veya koordinasyon unsurlarının ortadan kaldırılması suretiyle" uygun olacağını belirleyebilecekti. Shell'i BP'yi ve diğerlerini
göz ardı etmeyecekti. Belki başkaca görüşler iletecekti, bilemiyoruz... rnrn rnrnBu durumda ihaleye katılanlar tekliflerini yine
bildikleri gibi verecekti, yarışacaktı. Böylece ihale kapanınca ÖYK'nın başvuracağı bir "temel görüş" olacaktı elinde. ÖYK yine
kendi kriterlerine göre karar alacaktı ve ister belirlenen şartları kabul eden birinci veya ikinciye, isterse konumu uygun görülen
üçüncüye verecekti. Hukuk Devletini çalıştırarak sıfır şaibeyle işlemi tamamlayabilecek, ayağındaki prangadan kurtulabilecekti.
rnrn rnrnAlan ise ÖYK kararı akabinde Rekabet Kurulu'na resmi izin müracaatını yapacaktı. ÖYK ilk görüşte yer alan kriterlere
uygun karar aldıysa, kısa sürede işleme Rekabet Kurulu'ndan "uygundur" izni çıkacaktı. ÖYK Rekabet Kurulu'nun görüşündeki
ilkelerin dışında bir karara varırsa, alan bunun muafiyete mazhar kamu yararını açıklayacaktı. Bu durumda Kurul ilave tedbirler
öne sürerek yine işleme izin verebilecekti, ya da hukuki geçerlilik tanımayacaktı. Kimse de kimseye küsmeyecekti. rnrn rnrnBu
yazının bu güne isabet etmesi tesadüfi değil. Nasılsa her şeyi bilenler bu yazıyı okumadan, bildiğini okuyacaklar şu saatlerde.
Sonra da dönüp "ya hoca bunları neden daha önce söylemedin" diyecekler, altı aydır bunları yazdığımdan bihaber... Bu yazıyı bu
açıklığı ile dün yazsaydım, taraf olduğum da söylenebilirdi, yalnızca kurallara taraf olduğum göz ardı edilerek. rnrn rnrnDevlet
pompacılık yapmasın derken, pompacı gibi özelleştirme yapsın demedik; unutmayın ki daha iki ay öncesine kadar "özelleştirme
işlemlerinin Rekabet Kanunu'nun kapsamına girip girmeyeceği" tartışılıyordu Ankara'da. Bu umarsızlık hakim "ben yaptım
olduculukla" daha ne Hayyamlar kırılır, ne PÜİS'ler küstürülür. Biz ise yazmaya devam ederiz, okuyana...