• Gazete Makaleleri / Finansal Forum Gazetesi

  • Rekabet Kanunlarında Milli Uygulama Farklılıkları

  • Rekabet Kanunu ve Rekabet Kurulu'nun ağırlığı ve işin ciddiyeti artık tüm kesimlerce kabul edildi. Bu yasa yürümez diyenler, direnenler şimdi yasadan yararlanmanın yollarını arıyorlar. Kanun'un kendilerine tanıdığı güvenceleri kullanmaya çalışıyorlar. Ancak ilginç bir tartışma başlatmaya çalışan bazı çevreler de mevcut. Acaba 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun AT Rekabet Hukuku'na uyumlu mu rnrnCevabı basit, elma ile armudu toplayamazsınız. Buradaki temel prensip, milli mevzuatlara Kurucu Antlaşma'nın rekabete ilişkin ana esaslarına uyumlu olması kaydı ile uygulamalarda -Topluluk boyutuna ulaşmadığı sürece- milli mevzuatlara serbesti tanınmasıdır. rnrnTürkiye Cumhuriyeti, Roma Antlaşması'nın 85, 86 ve 90. maddelerine "yapı itibariyle" uyumlu bir Rekabet Kanunu'nu diğer AB üye ülkeleriyle benzer bir çerçevede milli mevzuatına aktarmıştır. rnrnTürkiye'nin, gerek 6 Mart 1995 tarihli ve 1/95 sayılı 36. Dönem Ortaklık Konseyi Kararı'nın 32, 33 ve 39 maddeleri ile ikincil rekabet mevzuatını kabul etme vasıtasıyla AT içtihat hukuku ve muafiyet rejimini Türkiye'de geçerli kılmış olması, gerekse de Topluluk Rekabet Hukuku'na uyum kapsamında 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'u yürürlüğe koymuş olması, sözkonusu mevzuatların, uygulama alanlarının farklı yapıları gözardı edilerek bire bir aktarılması gerektiği anlamını taşımamaktadır. Böyle bir uygulama "mevzuat uyumu" kavramına da ters düşecekti. rnrnAvrupa Birliği'ne üye ülkeler "Topluluk Boyutu"na ulaşmayan rekabeti engelleyici veya kısıtlayıcı ihlalleri kendi milli kurumları vasıtasıyla tespit etmekte ve çeşitli cezai müeyyideler uygulamaktadır. Çok doğaldır ki, her Üye Ülke kendi rekabet mevzuatını Kurucu Antlaşma'daki rekabete ilişkin hükümlerle belirlenmiş çerçevede oluşturmaktadır. Hatta, Topluluk Rekabet Mevzuatı'nın, üye ülkelerin kendi ticari teammüllerini yansıtan rekabet mevzuatlarının asgari müştereklerinden ortaya çıktığını söylemek daha doğru olur. Bu durumda da, Almanya, Fransa gibi köklü rekabet yasalarına sahip Üye Ülkeler ortaya çıkan ortak Topluluk mevzuatına kendi mevzuatlarını uyumlaştırmış veya İtalya gibi rekabet mevzuatı bulunmayan ülkeler de, Topluluk mevzuatını örnek alarak yepyeni bir milli mevzuat oluşturmuştur. rnrnRekabet Kurumu bu doğrultuda rekabet mevzuatını oluşturmakta olup soruşturma prosedürlerini, para cezalarını ve muafiyet uygulamalarını kendi hukuki ve iktisadi yapısına göre şekillendirmektedir. rnrnAB'de ve birçok AB Üyesi Ülke'de ihlale konu rekabeti kısıtlayıcı anlaşma ya da kararların ortaya çıkması genelde bildirimlere dayanmaktadır. Birleşmelerin bildirimi ise AB sisteminde ve aynı zamanda Üye Ülkelerde zorunludur ve zaten bu ülkelerin de birleşmelerin ve devralmaların denetimine ilişkin yasaları vardır. rnrnOnbeş Üye Ülkenin onbirinde, rekabeti kısıtlayıcı anlaşmalara ilişkin bildirim sistemi vardır. Rekabeti kısıtlayıcı anlaşmaların bildirimini sadece menfi tespitin veya muafiyetin arandığı durumlarda gerekli gören AB sistemi, yedi Üye Ülke tarafından (Belçika, Finlandiya, Yunanistan, İrlanda, Portekiz, İspanya ve İsveç) kapsamlı bir şekilde izlenmiştir ve bu ülkelerin altısı (İspanya hariç) AB'ye uyumlu bir rekabet kanununu 1989'dan sonra kabul etmiş veya mevcut kanunlarını AB'ye uyumlaştırmışlardır. Almanya ise, sadece muafiyete konu olabilecek belirli kategorilerdeki anlaşmaların bildirimini zorunlu kılmıştır. rnrnÜye ülkelerdeki bildirim zorunlulukları, bu ülkelerin rekabet kanunlarının ya "kötüye kullanımın denetimi" ilkesine ya da "yasaklama" ilkesine dayanmasına göre belirlenir. Kanunları, kötüye kullanımın denetimine dayanan dört Üye Ülke (Avusturya, Danimarka, Hollanda ve İngiltere), rekabeti kısıtlayıcı anlaşmalar için muafiyet veya menfi tespit aranıyor olsun olmasın yine de sözkonusu anlaşmaların bildirimini zorunlu kılmaktadır. Üç Üye Ülke (Fransa, İtalya ve Lüksemburg) ise rekabeti kısıtlayıcı anlaşmaların bildirimini zorunlu kılmamaktadır. rnrnSonuç olarak 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un Avrupa normalarına uyumlu olarak ve Türkiye'nin özgün şartları gözönüne alınarak yürütülmektedir; bu bağlamda Rekabet Kurulu aldığı kararlarda ülkenin gereksinimlerini bügüne kadar hep ön planda tutmaktadır.