DTÖ çatısı altında gerçekleştirilme şansı en yüksek olan Uluslararası Rekabet Kurulu veya benzer adlı, aynı işlevli bir kurumun
kısa veya orta vadede tüm işlevleriyle hayata geçirilmesi pek de olası görülmüyor. Çünkü, böylesine bir oluşumun önünde Ulusal
Egemenlik gibi iki ucu keskin bir bıçak bulunmakta.rnrnHer egemen ülkenin kendi kaderini kendinin tayin etmesi olarak da
algılanabilen bu kavram gereği, ülkeler başka ülkelerin istekleri ya da çıkarları doğrultusunda Rekabet Hukuku konusunda dışarıdan
kaynaklanan olası hükümler veya istekler konusunda kendi çıkarlarına müdahale edilmesini, iç işlerine karışılması olarak
algıladıklarından, böylesi uygulamaların önüne geçilmesi ve bu konularda işbirliği yapılması şimdilik üzerinde anlaşma sağlanan
birkaç ana başlık dışında pek de olası gözükmemektedir. Katılacak ülkelerin ortak kararlarıyla işletilmesi şart olan yeni kurumun,
ilk olarak oluşturulacak bir çalışma grubu yoluyla temel konularda bir rapor hazırlaması ve DTÖ Genel Kurulu'nda kabul görmesiyle
uygulamanın ilk aşamasının başlaması öngörülmektedir. Bu çalışmaların dayandırılması gereken dört nokta
bulunmaktadır:rnrnÖncelikle her ülkenin kendi iç mevzuatlarında Rekabet Kanunu'na yer vermeleri ve de bu kanunun etkin bir şekilde
uygulanması için gerekli tedbirlerin alınmasını sağlamaları gerekmektedir. Bu kanunun şirketlerin işleyişinin haksız rekabete
yolaçmadan gerçekleşmesi yolunda, Hakim durumun kötüye kullanılmasına karşı, gerektiğinde uygun soruşturma ve yaptırım
mekanizmalarının kullanılmasını mümkün kıldıran hükümler içermesi başlangıç için oldukça faydalı olacaktır. Dikkat edilmesi
gereken husus, ihtisas mahkemelerinin işlerliğini sağlamak ve kanunları eşit, saydam ve de ayrımcı olmayan bir yapıya
kavuşturulması gerekliliğidir.rnrnMevzuatlarda yer alacak rekabeti düzenleyici hükümlerin, ülkeden ülkeye büyük farklılıklar
göstermemesi, tersine paralel bir çizgide ilerlemesi tercih edilmelidir. Oluşturulacak benzer kanunlar sayesinde, her şirket
Dünya'nın her yerinde benzer uygulamayla karşılaşacağından ve yapısını bu çerçevede şekillendireceğinden, haksız uygulamaların
Dünya'da izlenmesi ve bu çeşit etkinliklerin önüne geçilmesi kolaylaşacaktır. Dolayısıyla ticarette daha da hızlı bir gelişme
gözlenmesi sürpriz olmayacaktır.rnrnBir başka önemli husus ise, Rekabet Hukuku'nun işlemesinden sorumlu yetkili merciler arası
uluslararası işbirliği ve yardımlaşmanın sağlanması gerekmektedir. Çokuluslu şirketlerin Dünya ekonomisindeki çok önemli yeri ve
üretimin ana kalemlerini oluşturan işgücü, hammadde, enerji, teknoloji, know-how gibi konular gözönüne alındığında, Dünya'daki
üretimin nekadar yayıldığı ve bunun sonucunda yapılması düşünülen soruşturmaların ve anketlerin bir ülkenin sınırlarıyla
kısıtlanmasının getireceği etkisizlik ve sonuçsuzluk durumu gayet açıktır. Bu yüzden, yetkili mercilerin beraber çalışmaları,
gerekli konularda bilgi alışverişi ve ortak soruşturmaya gitme gibi işbirliği önlemlerin de hayata geçirilmesi gerekmektedir. Daha
önceleri ülkeler arasında yapılan ikili anlaşmalar ve OECD çalışmaları bu konuda başlangıç için gerekli olan altyapıyı
oluşturmaktadır.rnrnSon olarak da, İhtilafların çözümü konusunda, DTÖ'nün sahip olduğu doğal işleve ek olarak, bir de rekabet
nedeniyle doğacak ihtilafların çözümü içinde bir organ oluşturulması gerekmektedir. Önceleri ülke mevzuatlarının içeriğini ve
yapılan soruşturmalarla uğraşacak bu organ zamanla bir üst kurum yapısına büründürülecektir. Bu organa özel kişilerin başvurmasına
raporda yer verilmemektedir. Buradaki anafikir çalışmaların düzenli olarak ilerlemesine ve geriye dönüşün olmamasına
dayanmaktadır.rnrnTicaretle uğraşan her ülke için -yaklaşık olarak bütün Dünya-, yararlı olacağı açık olan bu uygulamaya katılmak,
bir ülkenin kendi çıkarlarını savunmanın en uygun yolu olduğu açıktır. Ama bazı konularda altyapının tamamlanması bunun ön
koşuludur. Çünkü soruşturmalar sırasında gereken sektörel veya firma yapılarına ilişkin bilgiler ve bunun gibi birçok konuda, elde
başvurulunabilecek kuruluşların, bilgi bankalarının veya araştırma kuruluşlarının bulunması gerekmektedir. Yoksa yapılan
soruşturma bir varsayımdan öteye gidemeyeceği için hiç beklenmeyen etkiler doğurabilir.rnrnGörüldüğü üzere ilk zamanlar yalnızca
gelişmiş ve bazı gelişmekte olan ülkeler uygulamada yer alabileceklerdir.rnrnGelişmekte olan ülkeler açısından bakıldığında, kendi
şirketlerinin maruz kaldığı, bazı çokuluslu şirketler tarafından uygulanan haksız rekabet ülke ekonomilerinde çok derin yaralar
açmaktadır, işte bu yüzden gelişmekte olan ülkeler, rekabet konusunda artan bir ilgi göstermektedirler. 1980 yılında bu amaçla
UNCTAD tarafından çıkartılan Rekabetle ilgili hükümler daha önce sözü edilen nedenlerden dolayı etkili olamamıştı. Adı geçen
çalışmanın eksikliklerini de tamamlama şansına sahip olan yeni uygulama, gelişmekte olan ülkelerin en çok yakındıkları ihracat
kısıtlamaları, kotalar, tarife dışı engeller gibi konularda kendi lehlerine bazı sonuçlar ortaya koyabilir. Gelişmekte olan
ülkeler, çeşitli teknik imkansızlıklar nedeniyle hemen uygulamaya dahil olamasalar da, küresel boyutta gerçekleşecek etkin kontrol
mekanizması ve ticaret hacminin artması sayesinde gelirlerinde artış yaşayacaktırlar. Fakat onları bekleyen sorun, iç pazarlarını
yüksek korumayla güvence altına almaya çalışan ülkelerin bu uygulamalardan vazgeçmeleri sonucu ortaya çıkacak pazar dengelerinin
bozulması olacaktır.