Rekabet Kurulu Başkanı Tamer Müftüoğlu geçenlerde basına beyanda bulunmuştu, Kurulumuz yakında Avrupa'dakine benzer biçimde de
minimis kuralına ilişkin bir tebliğ çıkartacak. Bunun anlamı şudur: Bazı rekabet ihlalleri ile ilgilenmem. Temel soru ise şudur:
Acaba 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun Rekabet Kurulu'na böyle bir yetki vermiş midir Bu hususu gazete köşesinde
tartışacak değiliz. Zamanı geldiğinde gerekli platformlarda tartışılır. Ama ben sizlere önce de minimis kuralının ne anlama
geldiğini anlatayım.rnrnRoma Antlaşması'nın 85 (1) maddesinin uygulanabilmesi için rakabetin ancak hissedilir bir biçimde
kısıtlanması, engellenmesi ya da bozulması gerekmektedir. Bu temel prensip Völk k. Vervaecke vakasında ortaya çıkmıştır. Sözkonusu
davada Yüce Divan'a göre; bir anlaşmanın 85 (1) madde kapsamında mütalaa edilmemesi için Ortak Pazar'da hissedilir bir etkisinin
olmaması gerekmektedir. Bu Karar ile, Ortak Pazar'da faaliyet gösteren zayıf konumdaki teşebbüslerin olağan şartlar altında ihlal
olarak değerlendirilebilecek uyumlu eylemlerinin 85 (1) madde kapsamından çıkması sözkonusu olmuştur. Yukarıda anılan vakada
Völk'ün Almanya'daki pazar payı sadece % 0.5'tir.rnrnAncak ATAD, Distillers Company ile Komisyon arasındaki davada bu kez de nicel
bir yaklaşımın, bu türdeki vakalar için yeterli olmadığına karar kılmıştır. Yüce Divan, bu vakaya ilişkin gerekçeli kararında,
bazı özel nitelikteki alköllü içeceklerin pazar paylarının düşük olmasına rağmen toplam pazarı ciddi boyutlarda ve hissedilebilir
bir şekilde etkiledikleri görüşüne yer vermiştir.rnrnBu gelişmeler üzerine Komisyon'un Azımsanabilir Nitelikteki Anlaşmalar
Üzerine Duyurusu yayımlamıştır. Sözkonusu Duyuru'ya göre yukarıda sözü edilen Ortak Pazar'da hissedilebilir etki kavramına
niceliksel bir tanım getirilmekteydi. Buna göre; anlaşmaların 85 (1) madde kapsamına girmemesi için tarafların anlaşmaya konu mal
ve hizmetlerinin Topluluk'taki ilgili mal ve hizmet pazarı içerisindeki payının % 5'den küçük olması ve anlaşmaya taraf olan
teşebbüslerin yıllık cirolarının 200 milyon ECU'den az olması gerekmekteydi.rnrnKomisyon'un sözkonusu Azımsanabilir Nitelikteki
Anlaşmalar Üzerine Duyurusu 1986 yılında yayımlanmıştır. Ancak, yukarıda belirtilen 200 milyon ECU ciro eşiği, uzun tartışmalardan
sonra, 1994 yılında 300 milyon ECU'ye taşınmıştır.rnrn rnrnÖte yandan, tarafların 300 milyon ECU'lük ciro eşiğini aşmaları
halinde de, bir önceki mali yıl ciro toplamlarının mevcut dönem ile karşılaştırıldığında % 10'dan daha yüksek oranda artış
göstermemiş olması durumunda, anlaşmanın azımsanabilir nitelikte olduğuna hükmedilmekte ve 85 (1)'e ilişkin Komisyon uygulaması
kapsamına girmemekteydi.rnrnBurada cirodan anlaşılması gereken husus; ilgili ürün ya da hizmet pazarındaki cironun değil,
anlaşmaya taraf teşebbüslerin toplam cirolarıdır. Teşebbüs kavramından ise, anlaşmaya taraf teşebbüsler, onlara bağlı ve şayet
varsa onların bağlı olduğu diğer şirketler anlaşılmalıdır. İşte bu ekonomik bütünlüklerin toplam ciroları sözkonusu hesaplamalarda
esas alınmaktaydı.rnrnYukarıda da belirtildiği üzere, Komisyon'un ciro kavramına ilişkin uygulamaları, teşebbüsler açısından çoğu
kez karmaşalar doğurmaktaydı. Bunun üzerine, uzun tartışmalardan sonra, yeni düzenlemeler içeren Azımsanabilir Nitelikteki
Anlaşmalar Üzerine Komisyon Duyurusu, 12 Aralık 1997 tarihinde yayımlandı. Yeni düzenlemede artık de minimis kuralının
uygulanmasında ciro kriteri ortadan kaldırıldı.rnrnCuma günkü yazımda bugün için Avrupa'da yürürlükte bulunan uygulamayı
anlatacağım.