Dün, Avrupa Birliği'nde spor sektörüne Rekabet Hukuku çerçevesinde nasıl yaklaşıldığını inceliyorduk.rnrnMeşhur bir Bosman kararı
vardır. Adalet Divanı'nın verdiği bu karara göre FIFA'nın takımların yabancı oyuncu transferine kısıtlama getirmesi Ortak Pazar'a
aykırı bulunmuştu. Biliyorsunuz Ortak Pazar içerisinde istihdamın serbest dolaşımı mevcut. Gerçi federasyonlar bu kararı pek
yerinde bulmuyor ve oyuncu altyapısı yetişmesinin engellediğini savunuyorlar.rnrnKeyfi bonservis bedeli belirleme üzerine kurulu
transfer sisteminin değişmesi gerektiği ve sezon içi-sezon sonu ayrımı yapılmaksızın transferlerin maliyet hesapları üzerine
kurulan bir sistemle gerçekleşmesi gerektiği savunulan bir diğer husus. Bu konuda FIFA ve diğer federasyonlarla görüşmeler
sürüyor.rnrnRekabeti engelleyici özelliği olan ancak sporun sosyal ve kültürel boyutu açısından izin verilen eylemlerde, güdülen
amaca uygunluk ilkesi aranıyor; yani bu amacın ötesine geçilmemesi isteniyor.rnrnYayın hakları ise en önemli konu olarak
görülüyor. Spor müsabakalarının bu açıdan üç önemli özelliği var: naklen yayının önemi, ikame olanağının olmaması ve
federasyonların münhasır yetkilerden kaynaklanan gücü.rnrnKomisyon ancak üye ülkeler arasındaki ticareti etkileyen bir durum söz
konusu olduğunda müdahale ediyor. Yayın haklarının münhasıran satılması rekabeti engelliyor, izleyicilerin tercih hakkı
kısıtlanıyor. Bu şekilde fiyatlar sabitleniyor, yayın hakları paket halinde satıldığından yayıncıların pazar konumları güçleniyor.
Ulusal rekabet kurumları giderek bu hakların toptan değil bireysel olarak satılmasından yana tavır alıyor.rnrnAncak yayın
haklarının alınabilmesi güç olduğunda yayıncıların ortak girişimlerde bulunmasına müsaade ediliyor. Kamu yararının korunması
açısından tekelciliğin önlenmesi amaçlanıyor, üye ülkeler kimi müsabakaların ücretsiz yayınlanmasını talep
edebiliyorlar.rnrnTürkiye bu konuların hiçbirisine yabancı değil. Yakında transfer sezonu açılacak, bizde de aynı tartışmalar
olacak. Efes Pilsen, Galatasaray gibi takımlarımızın başarıları sürdükçe yayın hakları ücretli televizyonların en önemli silahı
olarak önemini korumaya devam edecek. Avrupa'dan öğrenmemiz gereken ise kamu yararı ilkesini benimsemek.