Bu yıl sonu Tek Para Birimi'ne heyecanlı bir geçiş yaşayan Avrupa Birliği, tarihinin en radikal evrimini yaşıyor. Bu sözler
EURO'nun geleceğine ilişkin kapsamlı bir rapor hazırlayan Fransız Ekonomik Konjonktürleri İnceleme Merkezi başkanı Jean-Paul
Fitoussi'ye ait. Merkez bünyesindeki iktisatçıların hazırladığı rapor EURO'nun geleceğine ilişkin dört ana senaryo çizmekte. Bu
senaryolar, giderlerini borçlanma yoluyla finanse etme yoluna giden hükümetleri en çok zorlayacak olan Dünya'nın en bağımsız mali
otoritesi ve istikrar paktı EURO'nun, AB üye ülkelerinin hükümetleri üzerindeki olası etkileri göz önünde bulundurularak
oluşturulmuş.rnBu günkü yazımızda "Ayrılma Modeli" olarak adlandırılan ilk senaryoya yer vereceğiz.rnBu model, ekonominin
toplumdan uzaklaşacağı savı ve toplumsal politikaların da milli yetkiler kapsamında oluşturulduğu gerçeğinden yola çıkarak
toplumun Avrupa konsepti dışında ve ekonominin de toplum dışında kalacağı fikrini işlemekte.rnYukarıdaki senaryoyu desteklemek
üzere Lüksemburg'da gerçekleştirilen son Avrupa çalışma ve işgücü zirvesinden çıkan sonuçlara değinilmekte. Zirve, işgücü ve
ekonominin ayrı tutulması gerektiğine ve her birinin iki ayrı zirvede ele alınmasının kararlaştırılmasına sahne olmuştu. Bunun
anlamı çok basit: işgücü ve çalışma tamamen toplumsal bir sorun olarak görülürken finans ve iktisadi faaliyetler ise yönetimi
toplumdan bağımsız olarak yapılması gereken teknik konular olarak görülmektedir.rnTabii ki de Lüksemburg zirvesinden çıkan en
önemli sonuç 20 yıldır Avrupa'da giderek artan işsizlik sorununa yönelik bir zirve yapılmasına karar verilmesi olmayıp, işsizliğin
ilk defa makro ekonomik politikalardan ayrı tutulması yönünde somut bir adım atılmasıdır. İşsizliğin artık teknik olarak sosyal
mühendislik alanında çözüme kavuşturulması gerekmekte. Bu sorunun kaynaklarının artık iktisadi temellere dayandırılması pek de
gerçekçi karşılanmıyor. İşsizliğin bir sosyal adaptasyon eksikliği olarak kabul edildiğine ilişkin en gerçekçi yaklaşım olarak da
Hollanda'nın işsizleri nüfusunun özürlüler kesimine dahil etmesi ve bu oranı % 7.5 olarak açıklaması olarak vurgulanıyor.