• Gazete Makaleleri / Ekonomik Çözüm Gazetesi

  • AB Rekabet Politikası ve Paris Olayları

  • AB ülkelerinin itici güçlerinin başında gelen Fransa'da ve özellikle başkent Paris'te bir aya yakın bir süredir Türkiye'yi de yakından ilgilendiren olaylar oluyor. Bir hafta süre ile Fransa'da yerinde incelemelerde bulundum. 1981 yılında benzer olaylar patlak verdiğinde o dönemde de Paris, Lyon ve diğer kentlerde öğrenci hareketlerine katılmış ve olayları canlı bir biçimde yaşamıştım. Türkiye'de Medya gelişmeleri pek iyi süzemedi. Siyasetçilerimiz de konuya uzak olduklarından bu gelişmelere bir anlam veremiyorlar. Özellikle bir takım medya meseleyi türban sıkıntısına indirgiyor, diğerleri de bu başkaldırının göçmenlerin ya da yabancıların banliyölerdeki kötü yaşam şartlarını protesto ettiğini sanarak allıya pulluya anlatıyor.rnMeselenin özünde yabancılar sorunu ya da göçmenler meselesi bulunmamaktadır. Paris banliyölerinde başlayan sonra tüm Fransa'ya yayılan protesto hareketini düzenleyenler Fransız vatandaşlarıdır ve oradanda tıpkı 1981 örneğinde olduğu gibi Hollanda, Belçika ve İspanya'ya sıçrayan ve muhtemelen İngiltere'ye sıçrayacak olan eylemleri düzenleyenler o ülkelerin vatandaşlarıdır. Konunun medyamızın algıladığı gibi yabancılar ile bir ilgisi yoktur.rnİsyanın altında bir toplumsal modelin iflası yatmaktadır. Bu model Avrupa Birliği'ni ne pahasına olursa olun rekabetçi bir yapıya kavuşturmak adına sosyal politikaların terk edilmesi üzerine kurulan sanayi stratejisidir. İşte bu model iflas etmiştir. Nitekim AB Anayasası'nın Fransa'da rededilmesinin arkasında yatan ana neden de bu değil miydi rnSözde bir katılımcılığı önplana çıkartarak toplumun çalışan katmalarını üretim dokusunun dışına iten bu politika, işsizlere ve gençlere sağladığı küçük katkılar ile sosyal devlet anlayışının gereklerini yerine getirdiği izlenimini vermekteydi. Ancak işsizliğin ve eşitsiz dağılımın neredeyse Türkiye boyutlarına ulaştığı Avrupa'da bir takım süslü sloganlar, sonu gelmez Avrupa Birliği strateji plan ve program toplantıları fakirlik sınırının altına inen sosyal katmanları bir küçük kıvılcım ile harekete geçirmiştir. Polisten kaçarken hayatını kaybeden iki gencin ya da acemi bir içişleri bakanının hakaret içeren sözleri bir Avrupa'yı yakmaya yetecek nitelikte şeyler değildir.rnÇatışmaların Fransa sınırlarının dışına taşması zaten olayın göçmen meselesi olmadığını gösteriyor. Nitekim Fransa Başbakanı de Villepin'in de açıkladığı ilk önlem önümüzdeki yıllarda kamu kesiminde açılacak olan 20.000 yeni istihdamın bu bölgelere kaydırılması olmuştur. Ayrıca özel sektör temsilcileri ile yapılan toplantılarda bazı vergi avantajları üzerinde durulmuş ve yeni yatırımların bu bölgelere kaydırılması planlanmıştır. Üç güne kadar rekabet edemiyoruz, hadi kalkın Çin'e, Tayvan'a, Meksika'ya gidelim diyen küreselleşme şampiyonları bir gecede yeniden Avrupa içine yatırımların yapılması gerektiğine, sosyal devletin yaratılan istihdam ile ancak güçleneceği fikrine dönmüşlerdir.rnÖnümüzdeki yazılarımızda Türkiye'ye etkilerini de inceleyece