• Gazete Makaleleri / Ekonomik Çözüm Gazetesi

  • Çin'in Dünya Ticaret Örgütü Üyeliği Meselesi

  • İşçiliğin küreselleşmesi kapitalin işçilik üzerinde büyük etki yaratmasına dayanıyor. Bunun da en büyük örneği Çin. Dünya nüfusunun dörtte birini oluşturan Çin, sunduğu ucuz işçilikle kapitalin hareketlerini yönlendiriyor. Bu açıdan bakıldığında, Çin'in Dünya Ticaret Örgütüne üyeliği en çok gelişmekte olan ülkeleri etkileyecek gibi gözüküyor.rnÇin Halk Cumhuriyeti ekonomisi 1970'lerin sonuna doğru dünyaya açıldı. Büyüme, Tayland'ın IMF ve Dünya Bankası'na üye olmasıyla başlayıp, Çin'in GATT'a tekrar yaptığı başvurusuyla devam etti. Bilindiği üzere Çin Halk Cumhuriyeti GATT üyeliğinden 1968 yılında feragat etti.rnÇin Halk Cumhuriyeti'nin Dünya Ticaret Örgütü'ne yaptığı başvurunun en önemli sebebi, uluslararası ilişkilerde ekonomik ve politik gücünü arttırmak amacıyla yapacağı reformlara destek bulmak idi. Bu şekilde Çin Halk Cumhuriyeti, ekonomik ve politik olarak yalnızlıktan kurtulacak ve büyüme sağlayacaktı.rnReformlardan önce Çin'in ticaret politikası, on-onbeş tane monopol özellik gösteren şirketin ticarette hakim durumda oldukları yarı kapalı pazar görünümünde idi. Ticaret ve üretimdeki hacimler devletin kontrolü altında bulunuyordu. Fiyatlar ise monopol şirketler tarafından belirlenip, dünya standartlarının çok altında bulunmakta idi. Bu nedenle de ithalat ihracattan daha karlı bir trend izliyordu. Ancak 1978 ile 1995 yılları arasında arz talep dengesinin belirlediği fiyatlar sebebiyle ucuz ürünlerin pazara girmesi sonucunda Çin malları pazar payını kaybetti.rnBunun üzerine Çin Halk Cumhuriyeti Dünya Ticaret Örgütü'ne üye olmasıyla birlikte, bir geçiş dönemi sonrasında açık Pazar ekonomisine geçeceğini de açıkladı. Ticaret kotalarını kaldırarak, vergilerini düşürerek iç pazarını yabancı sermayeye açtı.rnÇin'in Dünya Ticaret Örgütü'ne üye olması, çevresinde bulunan ülkeler açısından da büyük önem taşıyor. Çin'in üyeliği sonrasında, çevresinde bulunan ülkeler de reform sürecine girerek Çin Halk Cumhuriyet'inin geçirdiği evrimleri geçirecekler. Bu bölgede bulunan ülkeler tarım ve otomotiv gibi işçilik gerektiren sektörlerde ise kötü bir şekilde etkilenecekler. Ancak uzun vadede Çin'in başlattığı bu reform süreciyle çevresindeki ülkeler de kalkınacak ve hem ekonomik hem de politik anlamda gelişmeye başlayacaklar.rnTürkiye ise bu durum karşısında öncelikle dünya pazarındaki yerini, gücünü artılarını ve eksilerini tartmalı, kendi özel konumuna uygun olarak Pazar paylarını arttıracak bir plan yapmalıdır. Türkiye de pek çok ülke gibi Çin'le başedebilme kapasitesine sahip değildir. Bu nedenle, her sektör kendine özel bir plan yapmalı ve Çin'le rekabet edebilmenin yolunu bulmalıdır.