5.5. Yasanın 6. Maddesi'nin e bendi, tüketicinin zararına olarak, üretimin, pazarlamanın
ya da teknik gelişmenin kısıtlanmasının kanuna aykırı ve yasak olduğunu ifade etmektedir.Â
Rekabet Kanunları'nın piyasalardaki serbest rekabet şartlarının muhafaza edilmesi için ulusal mevzuatlara aktarıldığı açıktır.
Bu noktadaki anahtar sözcük serbest rekabettir. Serbest rekabet, mal ve hizmet piyasalarındaki teşebbüsler arasında özgürce
ekonomik kararlar verilebilmesini sağlayan yarışı ifade etmektedir. Bu yarış neticesinde daima tüketicinin yarar sağlayacağı
açıkça görülmektedir. Bir diğer ifade ile, rekabet mevzuatları tüketici leyhine piyasa mekanizmalarının denetlenmesidir.
Rekabet Kanunu, bir mal veya hizmet üretimine ilişkin hammadde ve sair girdiler dahil olmak üzere başlayan, üretim, dağıtım,
yeniden satış ile perakende noktasına intikal etmesi dahil olmak üzere sona eren sürecin kurallarını belirlemektedir. Bu
süreçte tüm yatay ve dikey örgütlenme ve davranışlar Kanun'un konusudur. Perakende noktasından ürünün tüketiciye intikal
etmesi (mülkiyetin tüketiciye geçmesi) ile Tüketici Kanunu devreye girer. Tüketici Kanunu ürünün mülkiyeti tüketicide
kaldığı sürece, kendisine ürünün intikal etmesinden önceki üretici, satıcı gibi tüm piyasa aktörlerinin sahip olduğu mala
karşı sorumluluklarını düzenlemektedir. Rekabet Kanunu'ndan Tüketici Kanunu'nun ayrıldığı nokta, perakende satış
aşamasıdır.Â
Fakat bilinmelidir ki, Rekabet Kanunu da, bizzat tüketici yararı ve kamu çıkarı hedeflerine ulaşılması için alınan piyasa
önlemleri bütünüdür.Â
İlgili maddede ifade edilen, hakim durumdaki işletmelerin talep eksi bir eşittir üretim hedefi gibi denklemlerle, arz miktarının
kontrol edilmesi ile oluşturulan kar maksimizasyonu ile tüketici aleyhine faaliyetlerde bulunulmasının yasaklanmasıdır. Bu tip
mekanizmaların teknolojik gelişmeyi de kontrol altında tutarak sınırlandırdığı bilinmektedir. Öte yandan arzın kontrol altında
tutulması ile üretilen mal ve hizmetlerin Türkiye sathında penetrasyon olanakları kısıtlanabilmektedir. Bu da bölgesel kalkınma
ve kamu çıkarına aykırıdır.Â
6. Birleşme veya Devralmaların Rekabet Kanunu Çerçevesinde KonumuÂ
Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un 7. Maddesi, bir teşebbüsün bir diğer teşebbüsü bünyesine alması ya da birleşerek yeni
bir tüzel kişiliğe ulaşmaları ile Kanun'un 4. ve 6. Maddelerinde tanımlanan piyasalardaki serbest rekabetin kısıtlanması veya
bozulması ile rekabetin aksaması tehditinin oluşması fiillerini kontrol altına almaktadır.Â
İlgili maddenin açık ifadesi, bir ya da birden fazla teşebbüsün hakim durum yaratmaya veya hakim durumlarını daha da
güçlendirmeye yönelik olarak, ülkenin bütünü yahut bir kısmında herhangi bir mal veya hizmet piyasasındaki rekabetin
önemli ölçüde azaltılması sonucunu doğuracak şekilde birleşmeleri veya herhangi bir teşebbüsün ya da kişinin diğer bir
teşebbüsün mal varlığını yahut ortaklık paylarını tümünü veya bir kısmını ya da kendisine yönetimde hak sahibi olma yetkisi
veren araçları devralmasını hukuka aykırı ve yasak sayar.Â
Bu itibarla herhangi bir birleşme veya devralmaların hukuki geçerlilik kazanabilmesi için Rekabet Kurul'una bildirilerek izin
alınması şartı getirilmiştir. Diğer bir ifadeyle, Rekabet Kurulu'nun inceleyerek rekabetin kısıtlanması ya da bozulması tehdidini
arz etmediği kararına vararak müsade ettiği birleşme veya devralmalar haricinde, her türlü birleşme ve devralmalar geçersiz
kalacaktır.Â
Bu Madde'nin beraberinde getirdiği soru, gerçekleşen özelleştirmeler başta olmak üzere, Kanun'un yürürlüğe girdiği Aralık
1994'ten itibaren gerçekleşen birleşme ve devralmaların hukuki niteliklerinin ne olacağıdır.Â
Öte yandan Avrupa Topluluğu'nun rekabet mevzuatı ile içtihat hukukunun Türkiye tarafından benimsenmesi neticesinde oluşan
durumda, KOBİ nitelikli işletmelerin birleşme ve devralmalarının ilgili maddenin ilgi sahasının dışında bulunduğu söylenebilir.
Bu noktada belirleyici olan parametre, birleşme veya devralma ile bölgesel ya da pazarların genelinde hakim durumun yaratılıp
yaratılamayacağı ölçütüdür. Genel kanı olarak söylenebilecek olan, KOBİ karakterli iki işletmenin birleşmelerinde veya
devralmalarında, yine Kurula bildirim mükellefiyetleri bulunması ile birlikte, bu birleşme veya devralmalara herhangi bir
müşkülata yol açmadan Kurul tarafından izin verileceği yönündedir.Â
7. Kanun'un Avrupa Topluluğu-Türkiye entegrasyon sürecindeki konumuÂ
Rekabet Kanunu'nun, Türkiye ile Avrupa Topluluğu arasında yürürlükte bulunan Gümrük Birliği'nin getirdiği mevzuat uyum
paketinin en önemli unsurlarından biri olduğu bilinmektedir.Â
Gümrük Birliği'nin temel kavramı, Türkiye ile Topluluk arasında serbest ticaretin (malların serbest dolaşımının)
önlenebileceği her türlü verginin, eş etkili uygulamaların, miktar kısıtlamalarının ve piyasa dinamikleri ile oluşturulabilecek
her türlü müdahelenin ortadan kaldırılması ve ticaretin serbestleştirilmesidir.Â
Topluluk Türkiye'ye ihraç ettiği rekabet politikasını, kendi içerisinde sağladığı Tek Pazar'ın hazırlık dönemlerinde, 15 üye
ülke mevzuatlarına aktardığı kurallar ile oluşturmuştur. Zira, Türkiye ile geliştirdiği gümrük birliğine benzer bir
uygulamayı, 15 üye ülke arasında ticarete getirilen her türlü kısıtlamayı ortadan kaldırmak gayesi ile Tek Pazar oluşturulma
sürecinde yaşamıştır. Topluluğu kuran Antlaşma'nın 85, 86 ve 90 ıncı maddeleri bu hedef ile donatılmış, Tek Pazar hedefine ulaşma
sürecinde ikincil mevzuat ve içtihat hukuku geliştirilmiştir.Â
Bu açıdan bakıldığında, Topluluğun Rekabet Politikasının oluşumunun otuz yılı aşkın bir zaman zarfında, peyder pey ve
değişimlerin yansıtıldığı bir organizma olarak oluşturulduğu görülmektedir.Â
Fakat Türkiye piyasalarının ve faaliyette bulunan işletmelerin Rekabet Kanunu'na Topluluktakine benzer, ya da deneme-yanılma
tecrübeleri ile bir hazırlık dönemine sahip bulunmadan, derhal tabi olduğu görülmektedir. Bu noktada özel sektöre çok
önemli bir yükün yüklendiği söylenebilir. Fakat daha önemli yük altına sokulmuş olan, Kanun gereğince oluşturulan Rekabet
Kurulu ve üyeleridir. Zira yüzyıllar boyunca Anadolu'da şekillenmiş ve kendi kurallarını ve teamüllerini oluşturmuş olan hür
teşebbüsün tüm birikimi bir yana bırakılarak, Avrupa Topluluğu'ndan yüzbinlerce sayfalık rekabet mevzuatı ithal edilmiş ve iki
yıllık bir dönem sonunda aynen riayet edilmesi karara bağlanmıştır.Â
Konu üç cepheden incelenebilir. Birinci cephe KOBİ nitelikteki teşebbüslerin bu oldu bitti karşısında konumları, ikinci cephe
büyük sermeyenin konumu ve üçüncü cephe Türkiye ekonomisinin konumudur.Â
Öncelikle söylenebilir ki, ilgili Kanun ve mevzuat uyumu, KOBİ nitelikli işletmelerin -bazı istisnalar haricinde- her şart ve
ahvalde çıkarlarına hitap eden maddelerle bezenmiştir. Bu itibarla Küçük ve Orta Boy işletmelerin ilgili mevzuatın arkasında
duracağı söylenebilir.Â
Büyük ölçekli işletmeler içinse, tam aksi söylenebilir. Zira Kanun'un tüm maddeleri, KOBİ rekabetine karşı büyük
işletmelerin uygulayabileceği haksız rekabet fiillerinin yasaklanması olarak özetlenebilir.