• Rekabet Hukuku / Yayınlarımız

  • Motorlu Taşıtlar Sektöründeki Dikey Anlaşmalar ve Uyumlu Eylemlere İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği (Tebliğ No:2005/4) Uygulama Esasları üzerine KILAVUZ

    • Sayfa : 4/15
      <123456...15>

     

    3.2. Türkiye Uygulamasının Ana Esasları

     

    Avrupa Birliği, motorlu taşıt araçları sektöründe teşebbüsler arasındaki dikey anlaşmalara Amsterdam Antlaşması'nın 81 (3) maddesi doğrultusunda yasalaşan yeni düzenlemesi ile Antlaşma'nın 81 (1) maddesi hükümlerinin uygulanmasından muaf tutmaktadır. Türkiye'de de Rekabet Kurulu Avrupa Birliği uygulamasına birebir benzerlik taşıyan bir anlayış ile dikey dağıtım anlaşmalarının kapsamını belirlemiştir.

     

    3.2.1 Yeni Düzenlemenin Kapsamı

     

    2005/4 Sayılı Motorlu Taşıtlar Sektöründeki Dikey Anlaşmalar ve Uyumlu Eylemlere İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği'nin 2nci maddesinde, tebliğin kapsamı çizilmektedir. Sözkonusu maddenin ilk iki fıkrası, konusu bakımından grup muafiyetinden yararlanabilecek olan anlaşmaları belirtmektedir.

     

    Tebliğin 2inci maddesinin ilk fıkrasına göre; Yeni motorlu taşıtların, bunların yedek parçalarının ya da tamir ve bakım hizmetlerinin alımı, satımı veya yeniden satımı konulu dikey anlaşmalar, dikey sınırlamalar içermeleri halinde bu Tebliğ'de düzenlenen koşullara uymak kaydıyla, Kanun'un 4üncü maddesindeki yasaklamadan Kanun'un 5inci maddesinin üçüncü fıkrasına dayanılarak grup olarak muaf tutulmuştur.

     

    Tebliğin sözkonusu fıkrası ile getirilen yeniliğin anlaşılabilmesi için yürürlükten kalkan 1998/3 Sayılı Motorlu Taşıtlar Sektöründeki Dikey Anlaşmalar ve Uyumlu Eylemlere İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği'nin kapsamından bahsetmek yararlı olacaktır.

     

    1998/3 sayılı eski tebliğ sadece dağıtım ve servisin birlikte olduğu anlaşmaları kapsamaktaydı. Bu nedenle sözkonusu tebliğ, motorlu taşıtların ve yedek parçaların dağıtımı ile satış sonrası hizmetlerin ayrı ayrı verildiği anlaşmalara uygulanmamaktaydı. Bu durum otomotiv sektöründeki ihtiyaçlar doğrultusunda ortaya çıkan yeni dağıtım tekniklerini kapsayan anlaşmaların, tebliğ muafiyetinden yararlanmasına engel oluşturmaktaydı. Tebliğ kapsamında yer almayan, başka bir deyişle dağıtım veya satış sonrası hizmetleri ayrı ayrı konu alan anlaşmaların muafiyetten yararlanmaları ancak Dikey Anlaşmalar Grup Muafiyeti Tebliği veya Bireysel Muafiyet kapsamında değerlendirilmeleri sonucunda mümkündü. Bu sebeple sözkonusu tebliğ, dağıtım sisteminin esnek bir biçimde yapılandırılması amacını gerçekleştirme aracı olmaktan çok uzaktı.

     

    2005/4 Sayılı Motorlu Taşıtlar Sektöründeki Dikey Anlaşmalar ve Uyumlu Eylemlere İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği ile ayrı ayrı yapılan dağıtım ve servis anlaşmalarının da tebliğ muafiyetinden yararlanabilmeleri sağlanmıştır. Sözkonusu tebliğ ile satış ve servis hizmetlerinin birbirinden bağımsız olarak yerine getirilebileceği düzenlenmiş, böylelikle aynı sektördeki anlaşmaların başka tebliğ kapsamında değerlendirilmesi sorunu da çözülmüştür.

     

    Buna göre; yetkili servis, faaliyetlerini sadece satış sonrası hizmetler ve yedek parça bayiliği ile sınırlayabilecektir. Aynı şekilde sadece araç satışı yapmak isteyen bayiler de faaliyetlerini araç satışıyla sınırlama hakkına sahiptir. Yetkili servis ve bayinin sahip olduğu bu hakkın sınırlandırılmasına yönelik doğrudan veya dolaylı uygulamalar, sözkonusu anlaşmayı tebliğ kapsamından çıkaracaktır.

     

    Sözkonusu düzenlemenin amacı; yetkili servis ve bayilerin, ticari açıdan başarılı olacaklarına inandıkları faaliyetlere yoğunlaşmaları için ortam yaratmak, böylece daha rasyonel maliyetlerle, ticari risklerden uzak bir satış şebekesinin kurulmasını sağlamaktır.

     

    Bu konuda son olarak şunu da belirtmek gerekir; yeni tebliğ ile dağıtım ve servis anlaşmalarının bir arada yapılmasını zorlamak muafiyet almaya engeldir ancak bu aşamaların ayrı ayrı sözleşme konusu yapılması şart değildir. Başka bir ifadeyle anlaşmanın tebliğ kapsamında yer alması için ayrı ayrı veya birlikte yapılması arasında fark yoktur.

     

    2005/4 Sayılı Motorlu Taşıtlar Sektöründeki Dikey Anlaşmalar ve Uyumlu Eylemlere İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği'nin kapsamını çizen 2nci maddesinin birinci fıkrası, tebliğ kapsamında değerlendirilecek olan dikey anlaşmaların konusunu motorlu taşıtlar, bunlara yönelik tamir ve bakım hizmetleri ve yedek parçalar olarak belirlemiştir.

     

    Tebliğ kavramlarını açıklamak amacıyla düzenlenmiş 3üncü maddede motorlu taşıt kavramı karayollarında kullanım amaçlı, üç veya daha fazla tekerlekli motorlu taşıt aracı olarak tanımlanmıştır. Tanımdan hareketle, motosikletler tebliğ kapsamında değildir. Keza, traktörler de dahil olmak üzere, tarımsal araçlar, ana kullanım alanlarının kamu yolları olmaması nedeniyle tebliğ kapsamı dışında tutulmuştur.

     

    Ancak Tebliğ, karayolarında kullanım amaçlı ve en az üç tekerlekli olsa bile tüm motorlu araçlara ilişkin anlaşmalara uygulanmamaktadır. Tebliğin kapsama alanı esas olarak yeni motorlu taşıtlardır. Dolayısıyla ikinci el araç satışını konu alan anlaşmanın tebliğde öngörülen muafiyetten yararlanabilmesi mümkün değildir. O bakımdan da yeniden satıcılık sözleşmelerinde ikinci el ve kullanılmış araç satışının sözleşmelerde yer alması ve yeni araç satışı ile rabıtalandırılması sözleşmenin muhafiyetten yararlanmasına engel teşkil etmektedir.

     

    Tebliğ, yeni motorlu taşıtları otomobiller, hafif ticari araçlar ve ağır vasıtalar olmak üzere üç kategoriye ayırmış ve ağır vasıtaları diğerlerinden farklı hükümlere bağlamıştır.

     

    Tebliğ'in 3üncü maddesine göre; Otomobil, sürücü hariç en fazla sekiz yolcu taşımak amacıyla kullanılan motorlu taşıttır. Aynı maddenin (o) bendine göre; Hafif ticari araç, azami yüklü ağırlığı 3,5 tonu aşmayan, malların veya yolcuların taşınması amacıyla kullanılan motorlu taşıttır. Belirli bir hafif ticari aracın 3,5 tonun üzerinde satılan bir modelinin bulunması durumunda söz konusu aracın tüm modelleri de hafif ticari araç olarak kabul edilir.

     

    Buradan hareketle, ağırlığı 3,5 tonu geçen otobüs, kamyon, tır gibi araçların ağır vasıta' olarak kabul edildiği sonucuna varılmaktadır.

     

    Bu durumda motorlu taşıtlar bakımından Tebliğ kapsamında değerlendirilebilecek anlaşmalar; karayollarında kullanım amaçlı, üç veya daha fazla tekerlekli ve yeni motorlu taşıtların alımı, satımı ve yeniden satımını konu alan dikey anlaşmalardır.

     

    Konusu yedek parça alımı, satımı veya yeniden satımı olan anlaşmalar da  tebliğ kapsamındadır. Tebliğ'in 3üncü maddesinde yedek parça kavramı şu şekilde tanımlanmaktadır; Yedek parça, bir aracın parçalarını değiştirmek amacıyla aracın üzerine veya içine takılabilen, yakıt hariç olmak üzere, motorlu taşıtın kullanımı için gerekli olan yağlar gibi ürünlerin de dahil olduğu mallardır.

     

    Tebliğ yedek parça tanımını genişletmiş, bir önceki 1998/3 sayılı tebliğden farklı olarak aracın kullanımı için gerekli olan madeni yağları da yedek parça kavramına dahil etmiştir. Ancak kullanım için gerekli olan yakıt, yedek parça kapsamında değerlendirilmemektedir.

     

    Tebliğ, ilgili parçaların taşıtın faaliyeti açısından gerekli olmasını aradığından, taşıtın faaliyetiyle ilgisi olmayan aksesuar niteliğindeki parçalar yedek parça olarak kabul edilmez. Bu sebeple radyo, CD çalar gibi parçalar kural olarak yedek parça kategorisine girmemektedir. Aksesuar ile yedek parça arasında ayrım yapmayı sağlayan kıstas, parçaların  araca üretim safhasında veya üretim safhasından sonra eklenmiş olup olmadığıdır. Buna göre, sözkonusu parçalar araca üretim safhasında eklenmiş, böylelikle araç ile parça arasında bir entegrasyon sağlanmışsa, bu parçalar bozulduğunda yerine konacak parçalar, yedek parça kapsamındadır. Ãœretim safhasından sonra eklenmeleri halinde ise aksesuar olarak kabul edilecek, dolayısıyla tebliğ kapsamında yer almayacaklardır.

     

    Tebliğ, bir önceki 1998/3 sayılı tebliğden farklı olarak orijinal yedek parça ile eşdeğer kalitede yedek parça' tanımını getirmiştir. Buna göre; motorlu taşıt üreticilerinin üretimde kullandığı parçaları üreten sağlayıcı firmanın piyasaya sunduğu tüm parçalar orjinal yedek parça, bağımsız teşebbüslerin aynı standartlarda ve ölçülerde ürettiği yedek parçalar eşdeğer kalitede yedek parça olarak kabul edilmiştir. Tebliğ, orijinal yedek parça ile eşdeğer yedek parçanın kullanımında rekabet unsurunu artırıcı düzenlemeler yaparak, parça üreticilerinin de rekabete dahil olmasını amaçlamıştır.

     

    Tebliğ, konusu tamir ve bakım hizmetlerinin alımı, satımı veya yeniden satımı olan anlaşmaları da  kapsamına almıştır. Yukarıda da belirtildiği gibi, 1998/3 sayılı eski tebliğe göre, motorlu taşıt dağıtımı ile motorlu taşıtların bakım ve onarım hizmetlerinin bir arada verilmesi zorunluydu. Yeni tebliğ ile bayilere bakım ve onarım hizmetlerini verip vermemeye ilişkin seçim yapabilme yetkisi getirilmiştir. Böylece motorlu taşıt sağlayıcıları ile motorlu taşıt bakım ve onarım hizmeti verenler (yetkili servisler) arasında sözkonusu hizmeti vermeye yönelik anlaşmalar yapılabilmesine imkan tanınmıştır.

     

    Tebliğ yetkili servis ve özel servis tanımını yine 3üncü maddede belirtmiştir. Buna göre; Yetkili servis, sağlayıcı tarafından kurulan bir dağıtım sistemi içerisinde, motorlu araçlar için bakım ve onarım hizmetleri sağlayan teşebbüstür. Özel servis, sağlayıcı tarafından kurulan bir dağıtım sistemi içerisinde yer almaksızın motorlu araçlar için bakım ve onarım hizmeti sağlayan teşebbüstür.

     

    Tebliğ kapsamı belirlenirken şu hususun da gözönünde bulundurulması gerekir; 2002/2 Sayılı Dikey Anlaşmalar ve Uyumlu Eylemlere İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği'nin 2nci maddesinin 4üncü fıkrası, Bu tebliğ, başka bir grup muafiyeti tebliği kapsamına giren dikey anlaşmalara uygulanmaz hükmünü içerir. Bu durumda belirli bir konuyu veya sektörü esas alan tebliğlerin varlığı halinde genel bir düzenleme olan 2002/2 sayılı tebliğ yerine daha ayrıntılı ve özel düzenlemeler içeren bu tebliğler uygulanacaktır. Dolayısıyla, konusunu yeni motorlu taşıt araçları, bunlara yönelik tamir ve bakım hizmetleri ile yedek parçaların oluşturduğu dikey anlaşmalar, genel düzenleme olan 2002/2 Sayılı Dikey Anlaşmalara İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği kapsamında değil, bu konular için özel olarak düzenlenmiş olan 2005/4 sayılı Motorlu Taşıtlar Sektöründeki Dikey Anlaşmalar ve Uyumlu Eylemlere İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği kapsamında değerlendirilecektir.

     

    Tebliğ'in 2nci maddesi tebliğ kapsamında değerlendirilecek olan anlaşmaları dikey anlaşmalar olarak belirlemiştir. Tebliğin 3üncü maddesine göre; Dikey anlaşmalar, anlaşmanın amacı bakımından üretim veya dağıtım zincirinin farklı seviyelerinde faaliyet gösteren iki veya daha fazla teşebbüsün taraf olduğu anlaşmalardır.

     

    Bu tanımdan hareketle bir anlaşmanın dikey anlaşma olarak değerlendirilebilmesi ve dolayısıyla tebliğ kapsamında yer alması için aşağıdaki unsurların varlığı aranmaktadır;

     

    İlk olarak anlaşma iki veya daha fazla teşebbüs arasında yapılmalıdır. Dolayısıyla, teşebbüs niteliğinde olmayan ve nihai tüketici konumunda bulunan gerçek kişiler arasında yapılan işlemler dikey anlaşma kapsamında değerlendirilemez.

     

    İkinci husus, anlaşma taraflarını oluşturan teşebbüslerin üretim ve dağıtım zincirinin farklı aşamasında faaliyet göstermeleridir. Örneğin, hammadde üreticisi bir teşebbüs ile bu hammaddeyi ara mamul olarak kullanıp yeniden satan teşebbüsler arasında yapılan anlaşmalar dikey anlaşma kapsamındadır.

     

    Son olarak teşebbüsler arasında yapılan anlaşmanın amacı, belirli mal veya hizmetlerin alımı, satımı veya yeniden satımına yönelik olmalıdır. Bu durumda 2005/4 sayılı tebliğ muafiyetinden yararlanabilecek olan dikey anlaşmalar; aracın üretici tarafından tedarik edildiği ilk safhadan son kullanıcıya ulaştırılmasına kadar ve yedek parçalar için de parçanın ilk üreticisi tarafından tedarik edilmesinden son kullanıcının bakım ve onarım hizmetini almasına kadar tüm aşamalarda yapılan dikey anlaşmalardır.

     

    Tebliğ, dikey anlaşmaların dikey sınırlamalar içermesi halinde muafiyet kapsamında değerlendirileceğini belirtmektedir. Dikey kısıtlamalar, üretim ve dağıtım zincirinde birbirinden farklı (üretici-distribütör gibi) yerlerde bulunan firmalar arasındaki uygulamaları konu alır. Tebliğin 3üncü maddesinin (d) bendinde dikey sınırlamalar şu şekilde tanımlanmıştır. Dikey sınırlamalar, bir dikey anlaşmada yer alan ve Kanun'un 4üncü maddesi kapsamına giren rekabet sınırlamalarıdır. Bu tanımdan hareketle; konusu motorlu taşıtların, bunların tamir ve bakım hizmetinin veya yedek parçaların alımı, satımı veya yeniden satımı olan dikey anlaşmaların rakipler arasında rekabeti sınırlayıcı düzenlemeler içermesi halinde anlaşmanın 2005/4 sayılı tebliğ kapsamında değerlendirilemeyeceği sonucuna varılmaktadır.

     

    Tebliğ'in 9uncu maddesinde vazedildiği üzere; Bu Tebliğ, 2nci maddenin kapsamına giren teşebbüsler arası uyumlu eylemlere de uygulanır. Dolayısıyla tebliğ muafiyeti sadece dikey anlaşmalara değil, dikey uyumlu eylemlere de uygulanacaktır.

     

    3.2.1.1. Pazar Payı Eşikleri Bakımından Tebliğ Kapsamı

     

    1998/3 Sayılı Tebliğ'de, pazar payı eşiklerine ilişkin bir düzenleme bulunmamaktaydı. 2005/4 Sayılı Tebliğ'de ise mehaz Avrupa Birliği Tüzüğü'nde olduğu gibi muafiyetten yararlanma şartı olarak kademeli pazar payı eşikleri getirilmiştir. Bu sebeple muafiyet tanınacak sözleşmeler bakımından ilgili pazarın doğru şekilde hesaplanması büyük önem arz etmektedir.

     

    Yeni Tebliğ'in Muafiyetin Genel Koşulları başlıklı 4üncü maddesinin birinci fıkrasına göre; Muafiyet hükümleri, dikey anlaşmanın aşağıdaki koşulları taşıması kaydıyla sağlayıcının motorlu taşıt veya yedek parça ya da bakım ve onarım hizmeti sağladığı ilgili pazardaki pazar payının % 30'u; motorlu taşıtların dağıtımı için niceliksel Seçici Dağıtımın tercih edildiği anlaşmalarda ise %40'ı geçmemesi durumunda uygulanır. Niteliksel Seçici Dağıtım sistemi oluşturan anlaşmalar için pazar payı eşiği bulunmamaktadır.

     

    Görüldüğü gibi pazar payı eşikleri, seçilebilecek dağıtım sistemini de etkilemektedir. Böylece, pazar payı eşikleri arttıkça, dağıtım sisteminin özelliklerine paralel olarak sağlayıcının dağıtım ağı üzerindeki kontrolü daha düşÃ¼k seviyede olmaktadır.

     

    Sözkonusu fıkradan hareketle, grup muafiyetinden yararlanabilmek için öngörülen pazar payı eşikleri şÃ¶yledir; Sağlayıcı, yetkili satıcı veya servisler için münhasır bölge veya müşteri grubu tahsis etmek istiyorsa ilgili pazardaki payının % 30'u aşmaması gerekir. Aksi halde, yani sağlayıcının ilgili pazardaki payı % 30'u aşıyorsa, yetkili satıcı ve servisler için tahsis edilebilecek dağıtım sistemi de değişecektir. Sağlayıcının ilgili pazardaki  payı, sözkonusu maddede düzenlenen eşiği aşmasına rağmen, münhasır bölge veya müşteri grubunun tahsis edilecek olursa, grup muafiyetinden yararlanmak sözkonusu olmayacaktır.

     

    Burada şunu da belirtmek gerekir; sağlayıcının pazar payının % 30'un altında olması durumunda, tebliğde düzenlenen üç tür dağıtım sisteminden her hangi biri seçilebilecektir. Ancak münhasır bölge veya müşteri grubu tahsisinin seçilmek istenmesi durumunda, sağlayıcı için belirlenen  azami pazar payı sınırı % 30'dur.

     

    Yukarıdaki hususlar bakımından Tebliğ, motorlu araç satışı, yedek parça ve servis hizmetleri bakımından bir ayrım yapmamıştır. Bir başka deyişle, ilgili pazar payı % 30'u aşan  motorlu araç satışı, yedek parça ya da bakım ve onarım hizmeti sağlayıcıları, münhasır bölge veya müşteri grubu tahsis edemeyecek, ilgili pazar payı bu oranın altında olan sağlayıcılar ise diğer sistemleri seçebileceği gibi, münhasır bölge sistemini de seçebilecektir.

     

    Sağlayıcının pazar payı eşiklerine göre seçebileceği diğer sistemler; niceliksel ve niteliksel Seçici Dağıtım sistemleridir. Ancak tebliğ, bu sistemlerin seçiminde, motorlu taşıt dağıtımı yapan sağlayıcılar ile yedek parça veya servis hizmeti sağlayıcıları için farklı pazar payı eşikleri öngörmüştür.

     

    Niceliksel Seçici Dağıtım sisteminin seçilmesinde sadece motorlu taşıt dağıtımı yapan sağlayıcı için azami pazar payı eşiği % 40'tır. Bir başka ifade ile, sağlayıcının ilgili pazar payı % 40'ı aşmıyorsa, motorlu araçların dağıtımı bakımından, niceliksel kriterlere göre bir dağıtım ağı oluşturabilecektir. Buradan hareketle, yedek parça veya servis hizmeti sağlayıcısının % 30'luk pazar payını aşmış olması halinde, Niceliksel Seçici Dağıtım sistemini tercih edemeyeceği sonucuna ulaşılmaktadır.

     

    2005/4 Sayılı Motorlu Taşıtlar Sektöründeki Dikey Anlaşmalar ve Uyumlu Eylemlere İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği'nin sözkonusu 4üncü maddesi, niteliksel Seçici Dağıtım sistemi için herhangi bir pazar payı eşiği öngörmemiştir. Ancak sağlayıcıların bu sistemi zorunlu veya ihtiyari olarak tercih etmeleri bakımından, yukarıda belirtilen pazar payı eşiklerinden şu sonuca varılmaktadır; Niteliksel Seçici Dağıtım Sistemi, yedek parça ve servis sağlayıcılarının ilgili pazarda % 30 pazar payını aşması durumunda seçilmesi zorunlu olan bir sistemdir. Aynı zorunluluk, % 40 pazar payını aşmış motorlu taşıt sağlayıcıları açısından da sözkonusudur. Diğer durumlarda ise, Niteliksel Seçici Dağıtımı veya paylarının izin verdiği diğer dağıtım sistemlerini (Niceliksel Seçici Dağıtım Sistemi ya da Münhasır Dağıtım Sistemi) seçebilirler.

     

    Pazar payları 2005/4 sayılı Tebliğ'de belirlenen eşiklerin üzerinde olan teşebbüsler, muafiyetten yararlanabilmek için, Niteliksel Seçici Dağıtım Sistemi'ne yöneleceklerdir. Böylelikle, motorlu taşıtların veya hizmetlerin gerektirdiği niteliksel kriterleri tamamlayan tüm dağıtıcılar yetkili satıcı' ya da yetkili servis' olabilecektir.

     

    Tebliğin sözkonusu maddesinin 2nci fıkrasına göre; Tek elden sağlama yükümlülüğü içeren dikey anlaşmalarda muafiyet, alıcının anlaşma konusu malları ve hizmetleri aldığı ilgili pazardaki payının %30'u aşmaması koşuluyla uygulanır.

     

    Yukarıda belirtilen tek elden sağlama yükümlülüğü, tebliğin 3üncü maddesinde tanımlanmıştır. Buna göre; e) Tek elden sağlama yükümlülüğü, sağlayıcının, anlaşma konusu malları veya hizmetleri, kendi kullanımı veya yeniden satışı amacıyla sadece bir alıcıya satmasına yönelik doğrudan veya dolaylı yükümlülüktür. Burada sağlayıcıya getirilen bir yükümlülük sözkonusudur. Sağlayıcının satışlarına sınırlama getirilmekte, alıcının sözleşme konusu mal veya hizmetleri kullanım amacıyla alması ile başkalarına satmak amacıyla alması arasında fark gözetilmemektedir. Ancak; sağlayıcıyı tek elden sağlama yükümlülüğü altına sokan böyle bir anlaşmanın muafiyetten yararlanabilmesi, alıcının anlaşma konusu malları aldığı ilgili pazardaki payının %30'u aşmamasına bağlıdır.

     

    Tebliğ'in 8inci maddesi pazar paylarının nasıl hesaplanacağı, hangi tarihteki payın esas alınacağı, düzenlemeyle getirilen eşiklerin aşılması halinde sağlayıcının muafiyetten yararlanabilme hakkının ne zaman sona ereceği gibi konuları düzenlemiştir. Sözkonusu maddeye göre;

     

    Bu Tebliğ'de geçen pazar payı,

    a) Yeni motorlu taşıtların dağıtımında, anlaşma konusu mallarla birlikte alıcı tarafından ürünlerin özellikleri, fiyatları ve kullanım amaçları bakımından ikame edilebilir olarak görülen ve yine sağlayıcı tarafından satılan diğer malların adedi üzerinden,

    b) Yedek parçaların dağıtımında, anlaşma konusu mallarla birlikte alıcı tarafından ürünlerin özellikleri, fiyatları ve kullanım amaçları bakımından ikame edilebilir olarak görülen ve yine sağlayıcı tarafından satılan diğer malların değeri üzerinden,

    c) Bakım ve onarım hizmetlerinin sunumunda, sağlayıcının dağıtım ağına mensup olan teşebbüslerin sattığı anlaşma konusu hizmetler ve alıcı tarafından ürünlerin özellikleri, fiyatları ve kullanım amaçları bakımından ikame edilebilir olarak görülen ve yine ağa mensup teşebbüsler tarafından satılan diğer hizmetlerin değeri üzerinden, hesaplanır.

     

    Maddeden anlaşıldığı üzere, yeni motorlu taşıtların dağıtımında, sağlayıcı tarafından satılan diğer malların adedi üzerinden; yedek parçaların dağıtımında, sağlayıcı tarafından satılan diğer malların değeri üzerinden pazar payı hesaplanır. Satış sonrası hizmetlerde ise, dağıtım sistemine dahil teşebbüsler tarafından satılan diğer hizmetlerin değeri üzerinden hesap yapılacaktır.

     

    Yukarıda belirtilen pazar payı hesaplamalarında ilgili pazarın tespiti önem arzettiğinden, ilgili pazarın unsurlarını birbirinden ayırarak ilgili coğrafi pazar ve ilgili ürün pazarı olarak  tanımlamak gerekir.

     

    İlgili coğrafi pazar, teşebbüslerin ilgili mal ve hizmetleri arz ettikleri, rekabet şartlarının makul bir ölçüde benzer bulunduğu ve rekabet şartlarının komşu pazarlardan belirli bir biçimde değişiklik gösterdiği ölçüde homojenlik arz eden pazarlar olarak tanımlanmaktadır. Rekabet Kurulu bugüne kadarki otomotiv sektörüne ilişkin kararlarında 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un da öngördüğü şekilde Türkiye Cumhuriyeti sınırlarını ilgili pazar olarak kabul etmiştir. 

     

    İlgili ürün pazarı ise, tüketici tarafından nitelikleri, fiyatı, kullanım amacı bakımından eş sayılan ve yüksek seviyede ikame edilebilirlikleri bulunan mal veya hizmetleri ifade eder. Bir başka deyişle, belirli bir ürün ve onunla yüksek ikame edilebilirliği olan diğer mallardan oluşan pazara, ilgili ürün pazarı denir.

     

    Rekabet Kurulu, AB Komisyonu uygulamasına paralel olarak, motorlu taşıtlar sektörünün kullandığı segmentleri motorlu taşıtlar bakımından ilgili pazarlar olarak kabul etmektedir. Burada dikkat edilecek husus; ithalatçının birden fazla markanın dağıtımını yapması halidir. Bu durumda, ithalatçının pazar payı hesaplanırken sözkonusu birden fazla markanın aynı segmentteki pazar paylarının toplanması gerekir. Daha sonraki işlem, 8inci maddenin birinci fıkrasından hareketle, bulunan sayının aynı yöntemle hesaplanacak olan ve tüm Türkiye'de satılan aynı segmentteki malların adetleri toplamına oranlanmasıdır.

     

    Rekabet Kurulu, belirli markanın yedek parçalarını ve belirli markanın servis hizmetlerini birbirinden ayrı pazarlar olarak kabul etmiştir.[21] Maddenin 2ci fıkrasına göre, servis ve yedek parçalarda pazar payı, toplam değer üzerinden hesaplanır. Ancak, birçok yedek parçanın birden fazla marka için kullanılması ve servis alanındaki kayıt dışı çalışma sebebiyle servis ve yedek parçalar alanında sağlam verilere ulaşmak zordur. Bu durumda, 8inci maddenin 2nci fıkrasından hareketle, tahmin yöntemine başvurmak gerekebilir. Sözkonusu fıkra, pazar payı hesaplamasında gerekli olan bilgiler hiç temin edilemiyorsa veya tam ve doğru bilgilere ulaşılamaması halinde,  izlenecek yolu belirtmiştir.

     

    Buna göre;

     

    Eğer bu hesaplamalar için gerekli olan adet verisi temin edilemiyorsa değer, değer verisi temin edilemiyor ise adet verisi kullanılabilir. Eğer böyle bir bilgi de elde edilemiyorsa, güvenilir pazar bilgilerinden yola çıkılarak yapılan tahminler kullanılabilir. 4 üncü maddenin ikinci fıkrasının uygulanması açısından sırasıyla pazardaki satın alım hacmi ya da pazardaki satın alış değeri, eğer bunlar bulunmuyorsa, güvenilir tahminler pazar payının hesaplanmasında kullanılır.

     

    Yukarıdaki hesaplama yöntemlerinin dikkate alınması esas olmakla birlikte, bu konuda her olayın kendine has özelliklerinin de bulunabileceği göz önünde tutulmalıdır.

     

    Tebliğ, aynı maddenin son fıkrasında, pazar payı eşiklerinin uygulanmasındaki  kuralları düzenlemiştir.

     

    Buna göre;

    Bu Tebliğ'de bulunan %30 ve %40'lık pazar payı eşiklerinin uygulanmasında aşağıdaki kurallar uygulanır:

                a) Pazar payı bir önceki yılın verisi kullanılarak hesaplanır.

                b) Pazar payı bağlı dağıtıcılara satış amacıyla sağlanan tüm mal ve hizmetleri içerir.

     

    Öncelikle belirtmek gerekir ki, grup muafiyetinden yararlanabilmek için, tarafların Kurul'a bildirim yükümlülüğü yoktur. Tebliğ'deki muafiyet koşullarını içeren anlaşma, başka bir resmi işleme gerek olmadan, sözkonusu muafiyetten yararlanır. Bu sebeple, pazar payları taraflarca  hesaplanır.

     

    Tarafların pazar payı hesabında bir önceki yılın verisini kullanmaları gerekir. Bir önceki yıl ifadesi için başlangıç tarihi dikey anlaşmanın yapıldığı tarih olarak kabul edilmelidir. Buna göre taraflar, dikey anlaşmanın yapıldığı tarihten bir önceki yılın verilerine dayanarak pazar paylarını hesaplayacaklardır. Hesaplamaya, teşebbüsün bağlı dağıtıcılara satış amacıyla sağladığı tüm mal ve hizmetler dahil edilmelidir.

     

    Tebliğ, pazar payı eşiklerinin sonradan aşılması durumunda tarafların muafiyetten ne kadar süre ile yararlanmaya devam edeceğini de düzenlemiştir.

     

    Buna göre;

    c) Pazar payı başlangıçta sırasıyla %30 ve %40'dan fazla olmayıp daha sonra sırasıyla %35 ve %45'i aşmayacak şekilde eşiklerin üzerine çıkarsa muafiyet, pazar payı eşiklerinin ilk aşıldığı yılı takip eden sonraki iki yıl boyunca da geçerli olmaya devam eder.

     

    Burada dikkat edilmesi gereken, pazar payının % 35 ve % 45'i geçmeyecek oranda eşiklerin üzerine çıkmasıdır. Bu durumda önceden sağlanmış olan muafiyet, eşiklerin ilk aşıldığı yılı takip eden sonraki iki yıl boyunca devam edecektir.

     

    Mezkur maddedeki takip eden yıl ifadesi önem arz ettiğinden bu konuyu bir örnekle açıklamak gerekir. Örneğin, muafiyetten yararlanabilmek için azami pazar payı eşiği % 40 olması gereken bir teşebbüs, dikey anlaşmanın yapıldığı tarihte (01.01.2007) % 9 pazar payına sahiptir. Sözkonusu teşebbüs 01.04.2008'de  pazar payını % 45'e çıkarmıştır. Bu durumda, teşebbüsün muafiyetten yararlanmaya devam edeceği iki yıllık sürenin başlangıcı 2008'i takip eden yıl, yani 01.01.2009'dur. Dolayısıyla teşebbüs 2009'dan itibaren iki yıl boyunca, yani 01.01.2011'e kadar muafiyetten yararlanmaya devam edecektir.

     

    d) Pazar payı başlangıçta sırasıyla %30 ve %40'dan fazla olmayıp daha sonra sırasıyla %35 ve %45'in üzerine çıkarsa muafiyet, pazar payı eşiklerinin ilk aşıldığı yılı takip eden yıl boyunca da geçerli olmaya devam eder.

    e) (c) ve (d) bentlerinin sağladığı haklar sürenin iki takvim yılını aşmasına neden olacak şekilde birleştirilemez.

     

    Yukarıdaki (d) bendine göre, teşebbüsün pazar payının, sonradan %35 ve % 45'in üzerine çıkması durumunda muafiyet, eşiklerin aşıldığı yılı takip eden yıl boyunca devam edecektir. Bu durumda, bir önceki örnekte belirtilen teşebbüsün muafiyeti, 01.04.2008'i takip eden 2009 yılı boyunca devam edecek ve 01.01.2010'da son bulacaktır.

     

    Tebliğ, (c) ve (d) bentlerinin sağladığı muafiyet hakkı sürelerinin, iki takvim yılını aşacak şekilde birleştirilemeyeceğini de belirtmiştir.

     

    3.2.1.2. Fikri Hakların Kullanımı ve Devrini İçeren Dikey Anlaşmalar

     

    2005/4 Sayılı Motorlu Taşıtlar Sektöründeki Dikey Anlaşmalar ve Uyumlu Eylemlere İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği'nin 3üncü maddesi, fikri hakları şu şekilde tanımlamıştır: Fikri haklar, eser sahibinin hakları ve komşu haklar dahil her türlü fikri ve sınai hakları ifade eder. Fikri mülkiyet hakları, sahibine hak üzerinde mutlak ve inhisari bir yetki sağlar. Bu hak, sahibine, münhasır kullanma, ve izinsiz kullanımlara müdahale etme yetkisiyle beraber hakkı başkasına devretmek veya başka bir kişiye kullanma hakkı vermek yetkisini de bahşeder.

     

    Rekabet Hukuku, fikri mülkiyet haklarının varlığını tanır, yani rekabeti korumak amacıyla fikri mülkiyet hakları bertaraf edilemez. Ancak bu hakların kullanılması rekabet kurallarına aykırılık teşkil ediyorsa, rekabet kuralları devreye girer. Bununla birlikte fikri hakların kullanımı ve devrine ilişkin hükümler içeren tüm dikey anlaşmalar, tebliğ kapsamında değerlendirilmemektedir.

     

    2005/4 sayılı Tebliğ'in 2nci maddesinin 2nci fıkrası, teşebbüsler arasında akdedilen dikey anlaşmalar kapsamında arz edilen hizmetler ve yeniden satışa sunulan malların üzerindeki fikri mülkiyet haklarına ilişkin her türlü hak ve yükümlülüğün kullanımı ve devri işleminin, hangi şartlar altında muafiyet kapsamında olduğunu düzenlemiştir.

     

    Buna göre;

     

    Mal veya hizmetlerin alımı, satımı veya yeniden satımına ilişkin düzenlemelerle birlikte fikri hakların alıcıya devri veya alıcı tarafından kullanımıyla ilgili hükümler içeren dikey anlaşmalar da, söz konusu fikri hakların anlaşmanın asli konusunu oluşturan mal veya hizmetlerin alıcı veya alıcının müşterileri tarafından kullanımı, satımı veya yeniden satımı ile doğrudan ilgili olması ve bu fikri hakların devri veya kullanımının anlaşmanın esas amacını oluşturmaması kaydıyla, bu Tebliğ'de öngörülen grup muafiyetinden yararlanır. Ancak bu muafiyet, anlaşma konusu mallarla veya hizmetlerle ilgili olarak, söz konusu haklara ilişkin hükümlerin bu Tebliğ ile muaf tutulmayan dikey sınırlamalarla aynı amaç veya etkilere sahip rekabet sınırlamaları içermemesi şartıyla uygulanır.

     

    Bu fıkradan fıkradan hareketle fikri mülkiyet haklarının devrini içeren bir dikey anlaşmanın tebliğ kapsamında değerlendirilebilmesi için aşağıdaki esasların varlığı aranır.[22] Öncelikle, mal ve hizmetlerin alımı, satımı veya yeniden satımına ilişkin bir anlaşma olmalı ve fikri mülkiyet haklarına ilişkin hükümler bu anlaşmanın bir parçası olmalıdır.

     

    İkincisi, fikri mülkiyet haklarının devri ya da kullanımına izin verilmesi sözleşmenin esas amacı olmamalı, sözleşme konusu mal ve hizmetlerin alımı, satımı veya yeniden satımına yardımcı nitelikte olmalıdır. Diğer bir anlatımla, sözleşmenin esas amacı mal ya da hizmetlerin alımı veya dağıtımı olmalı, fikri mülkiyet hakları ile ilgili hükümler dikey anlaşmanın uygulanmasında ikincil işlevi yerine getirmelidir. Bu sebeple konusu lisans devri olan bir anlaşma tebliğ kapsamında değerlendirilmeyecektir.

     

    Üçüncü olarak, fikri mülkiyet haklarının kullanımını ya da devrini içeren bir dikey anlaşmanın tebliğ kapsamında değerlendirilmesinde, bu hakların kimden kime verildiği de önem taşımaktadır. Fikri mülkiyet hakları mutlaka satın alıcıya tahsis edilmeli veya alıcı tarafından kullanılmasına yönelik izin verilmelidir. Aksi halde, yani sözkonusu hakların alıcı tarafından sağlayıcıya aktarılması sözleşmeyi grup muafiyetinden çıkaracaktır.

     

    Bir diğer esas, fikri hakların devri veya kullanımına ilişkin hükümlerin alıcının veya müşterinin mal ya da hizmetleri kullanımı, satışı veya yeniden satışı ile doğrudan ilgili olması gerekliliğidir. Bir diğer anlatımla, anlaşma konusu mal ve hizmetlerin istenen kalite düzeyinde verilebilmesi için fikri mülkiyet haklarının alıcıya devri veya alıcı tarafından kullanımına izin verilmesi gerekli olmalıdır.

     

    Bu esasa dayanarak sözkonusu motorlu taşıtlar tebliği kapsamında yer alan fikri mülkiyet haklarını içeren dikey anlaşmaları iki alanda incelemek gerekir.

     

    Marka hakkının kullanımının devri açısından; Sağlayıcının (üretici-distribütör) marka hakkının kullanım yetkisini alıcıya (bayi) devretmesi, mal ve hizmetlerin belli bir coğrafi alanda dağıtımı için gereklidir. Dolayısıyla, anlaşma konusu mal veya hizmetlerin kullanımı, satımı veya  yeniden satımı faaliyetini icra edebilmek için sözkonusu hakkın devri gerekli olduğundan, devri sağlayan hükmü içeren dikey anlaşma da grup muafiyetinden yararlanacaktır.

     

    Fikri hakların devrini içeren anlaşmalar açısından tebliğ kapsamında ele alınması gereken diğer alan, know-how'ın alıcıya aktarımıdır. Bu kavram, 2002/2 Sayılı Dikey Sınırlamalara İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği'nin 3üncü maddesinde şu şekilde tanımlanmıştır: Know-how, sağlayıcının tecrübe, denemeleri sonucu elde ettiği ve patentli olmayan, uygulamaya yönelik, gizli, esaslı ve belirlenmiş bilgi paketi anlamına gelir. Bu tanımdaki; Gizli' kavramı, know-how'ın bir bütün halinde veya parçaları tam olarak bir araya getirildiğinde ve birleştirildiğinde dahi herkes tarafından bilinmemesini ya da kolaylıkla erişilebilir olmamasını, Esaslı' kavramı; know-how'ın anlaşma konusu malların veya hizmetlerin kullanılması, satımı veya yeniden satımı bakımından alıcı için vazgeçilmez bilgiler içermesini, Belirlenmiş' kavramı ise, know-how'ın, gizli ve esaslı olmaşartlarını taşıdığını doğrulayabilmek için, yeterince geniş kapsamlı ve ayrıntılı bir şekilde tanımlanmış olmasını ifade eder.

     

    Know-how'ın alıcıya aktarımının en güzel örneği franchise anlaşmalarıdır. Franchise anlaşmalarında malların ve hizmetlerin dağıtımı için kullanılacak olan markalar, ticaret ünvanları ve know-how'a ilişkin fikri ve sınai mülkiyet hakları, alıcının ticari amacına yönelik olarak franchise alana devredilmektedir. Tebliğ, franchise veren tarafın, franchise alan tarafa yeniden satış amacıyla mal verdiği ve bununla birlikte malların pazarlanması için ticari marka ve know-how'ını kullanmak üzere lisans verdiği franchise anlaşmalarını da kapsamına almıştır.

     

    Fikri mülkiyet haklarının devrini içeren bir dikey anlaşmanın tebliğ kapsamında değerlendirilebilmesi için aranan son esas ise; fikri hakların devri veya kullanımına ilişkin hükümler Tebliğ'de muaf tutulmayan dikey sınırlamalarla aynı amaç veya etkiye sahip rekabet sınırlamaları içermemelidir.Tebliğ'de belirtilen sınırlamalara fikri hakların devredilmesi yoluyla ulaşılmak istenmesi durumu, kanuna karşı hile olarak değerlendirilecek ve yeni düzenlemenin sağladığı muafiyetten hariç tutulacaktır.

     

    3.2.1.3. Rakip Teşebbüsler Arası Yapılan Dikey Anlaşmalar

     

    2005/4 Sayılı Motorlu Taşıtlar Sektöründeki Dikey Anlaşmalar ve Uyumlu Eylemlere İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği'in 2nce maddesinin 3üncü fıkrasında öngörülen muafiyet, üretim veya dağıtım zincirinin farklı seviyelerinde faaliyet gösteren teşebbüsler arasında yapılan dikey anlaşmalar için sözkonusudur. Bu sebeple rakip teşebbüsler arasında yapılan dikey anlaşmalar muafiyetten yararlanamaz.

     

    Tebliğ'in 3üncü maddesine göre; Rakip teşebbüsler, aynı ürün pazarında faaliyette bulunan veya bulunma potansiyeline sahip sağlayıcılardır. Ãœrün pazarı, anlaşma konusu mal veya hizmetler ile alıcı açısından ürünün özellikleri, fiyatları ve kullanım amaçları bakımından bunlarla değiştirilebilir ya da bunları ikame edebilir kabul edilen mal veya hizmetleri kapsar. Tanımdan hareketle aynı ürün pazarında faaliyet gösteren teşebbüsler birbirlerine rakiptir. Örneğin, otomobil üreten, beyaz eşya üreten, gazete dağıtımı yapan teşebbüsler faaliyetlerini aynı ürün pazarında sürdürdükleri için birbirlerine rakiptirler. Bununla birlikte sözkonusu fıkraya göre aynı faaliyetlerde bulunma potansiyeline sahip teşebbüsler de rakip olarak kabul edilir. Örneğin ilaç üretimi yapan bir teşebbüsün kozmetik sektöründe faaliyet göstermesi beklenebilir. Bu durumda somut olayın özellikleri ve sözkonusu teşebbüsün eğilimi de dikkate alınarak yapılan değerlendirme sonucunda ilaç sektöründe faaliyet gösteren teşebbüsün kozmetik sektöründe faaliyet gösteren teşebbüs açısından bir potansiyel rakip olduğu kabul edilebilir.

     

    2005/4 sayılı tebliğ rakip teşebbüsler arasındaki dikey anlaşmalara kural olarak muafiyet tanımamakla birlikte –karşılıklılık koşulu- bulunmamak kaydıyla sözkonusu dikey anlaşmaları aşağıda belirtilen  iki durumda muafiyet kapsamına almaktadır;

      Sayfa : 4/15
      <123456...15>