• Rekabet Hukuku / Yayınlarımız

  • Motorlu Taşıtlar Sektöründeki Dikey Anlaşmalar ve Uyumlu Eylemlere İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği (Tebliğ No:2005/4) Uygulama Esasları üzerine KILAVUZ

    • Sayfa : 5/15
      <1...34567...15>

     

    Bunlardan ilki; sağlayıcının malların üreticisi ve dağıtıcısı olduğu buna karşılık alıcının anlaşma konusu mallarla rekabet eden malların üreticisi olmayıp dağıtıcısı olduğu anlaşmalardır. Buna göre, rakipler arasında yapılan dikey anlaşmaların Tebliğ muafiyetinden yararlanabilmesi için sağlayıcı, anlaşma konusu malların hem üretim hem dağıtım aşamalarında faaliyet göstermeli, buna karşılık rakip teşebbüs sözkonusu malların sadece dağıtımı konusunda faaliyet göstermelidir. Bir başka deyişle sağlayıcı ile alıcının birbirlerine sadece dağıtım aşamasında rakip olmaları halinde anlaşma grup muafiyeti kapsamında yer alacaktır.

     

    İkinci olarak, sağlayıcının bakım ve onarım işinin çeşitli aşamalarında faaliyet gösterdiği, alıcının ise anlaşma konusu bakım ve onarım hizmetlerini satın aldığı aşamada rakip hizmetleri sağlamadığı rakipler arası dikey anlaşmalar da grup muafiyetinden yararlanır. Burada sağlayıcı ile alıcının satış sonrası servis hizmetleri kapsamında yer alan farklı aşamalarda faaliyet göstermeleri halinde anlaşma muafiyet kapsamına alınmaktadır.

     

    Bu konuda hatırlatılması gereken husus şudur; tebliğin muafiyet kapsamına aldığı ve yukarıda yer verilen her iki durumda da taraflar arasındaki sözleşmenin karşılıklılık koşulu içermemesi gerekir. Bu sebeple tarafların birbirlerinin mal ve hizmetlerini karşılıklı olarak dağıtma konusunda anlaşmaları halinde, sözkonusu anlaşma grup muafiyetinden yararlanamayacaktır.

     

    3.2.1.4. Acentacılık Sözleşmeleri

     

    Acentacılık sözleşmelerine motorlu taşıtlar sektöründe sıkça rastlanmaktadır. Sözkonusu kurum, Türk Ticaret Kanunu'nun 116ncı maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; Ticari mümessil, ticari vekil veya müstahdem gibi tabi bir sıfatı olmaksızın bir mukavekleye dayanarak muayyen bir yer veya bölge içinde daimi bir surette ticari bir işletmeyi ilgilendiren akitlerde aracılık etmeyi veya bunları o işletme adına yapmayı meslek edinen kimseye acente denir.

     

    Tanımdan hareketle, mevzuatta acenta sözleşmeleri iki tip olarak düzenlenmiştir. Bunlardan ilki, -AB Komisyonu'nun da gerçek olmayan şeklinde nitelendirdiği- aracı acentadır. Buna göre acenta, nam ve hesabına hareket ettiği şirket adına girdiği işlemler neticesi olarak  finansal veya ticari anlamda risk taşımıyorsa,  aracı acentadır. Aracı acentanın faaliyeti, sözleşmenin yapılması için aracılık yapmaktır.  Diğer tip acenta ise, yukarıdaki tanımda da belirtildiği gibi müvekkilleri adına sözleşme yapar. Burada, acentanın kendisi bizzat sözleşmenin tarafı olmakta ve sözkonusu işlem neticesi olarak finansal veya ticari bir risk üstlenmektedir.

     

    AB Komisyonu, aracı acentayı Kurucu Anlaşmanın 81inci maddesi kapsamında değerlendirmemiştir. Rekabet Kurulu da 2002/2 Sayılı Dikey Anlaşmalara İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği'nin açıklanmasına dair yayınladığı kılavuzda, Komisyon bakış açısını benimsemiştir. Buna göre bir sözleşmenin acentalık sözleşmesi olarak adlandırılması, sözleşmenin 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun 4üncü maddesi kapsamında değerlendirilmesi sonucunu doğurmaz. Acentalık sözleşmesinin Rekabet Kanunu açısından değerlendirilebilmesi için göz önünde bulundurulması gereken faktör, acentanın yaptığı işlemin sonucu olarak finansal veya ticari risk yüklenmiş olup olmadığıdır. Sözkonusu risk acenta tarafından değil, mal ve hizmet tedarik eden teşebbüs tarafından yüklenilmişse, bu ilişki, Kanun'un 4üncü maddesi kapsamında değerlendirilmeyecektir.

     

    Dolayısıyla, mal ve hizmeti tedarik eden teşebbüsün ticari ve finansal riskleri üzerinde tutması ve acentanın da sadece bunların satışından komisyon alması üzerine kurulan bir ilişkide, acentalık veren teşebbüsün sözkonusu riskler sebebiyle bazı haklara sahip olması doğaldır. Bunun sonucu olarak  teşebbüsün, acentaların yeniden satış koşullarını belirlemesi mümkündür. Bir başka ifadeyle; teşebbüs, sözleşme konusu mal ve hizmetleri sınırlayabilir, acentaların faaliyet göstereceği bölgeleri belirleyebilir, acentalara müşteri sınırlaması getirebilir ve yeniden satış fiyatını belirleyebilir. Dahası; acentalık veren teşebbüs acentalık sözleşmesinde  rekabet etmeme haklarına ilişkin hükümlere de yer verebilir ve bütün bu sınırlamalar muafiyetten yararlanabilir.

     

    Yukarıda belirtilen sonuca ulaşmak için izlenen yol şudur; Muafiyet rejimi kapsamında olan ve yukarıda belirtilen aracı acentalık sözleşmesinde, taraflar arasında sadece bir temsil ilişkisi vardır. Bu sebeple, teşebbüs ile aracı acenta ekonomik bakımdan bir bütün teşkil etmektedir. Bu durumda aracı acentanın faaliyeti, mal ve hizmet tedarik eden teşebbüsün kendi işi olarak değerlendirilmekte ve aracı acenta ile teşebbüs rekabet yasasının 3üncü maddesi kapsamında tek bir işletme kabul edilmektedir. Oysa Kanun'un 4üncü maddesinde belirtilen rekabete aykırı sınırlamalar birbirinden bağımsız teşebbüsler arasındaki anlaşmalara uygulanmaktadır. Buradan hareketle, aracı acentacılık sözleşmelerinin, Kanun sınırlamaları kapsamında yer almaması sebebiyle, motorlu taşıtlar tebliğindeki muafiyet kapsamında yer alması doğal bir sonuçtur.

     

    3.2.2. Yeni Düzenlemenin Dağıtım Sistemine Etkileri

     

    1998/3 Sayılı Motorlu Taşıtlar Dağıtım ve Servis Anlaşmalarına İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği dağıtım sistemi olarak Münhasır ve Seçici Dağıtım Sistemi'nin birleşiminden oluşan tek bir model benimsemişti. Bu iki dikey kısıtlama tipinin birleştirilmesi sayesinde de, üreticiler, bayilere uymaları gereken yüksek kalite kriterleri getirebilirken, bu kriterlere uyan sistem dışı bir dağıtıcıya ürün vermekle yükümlülükleri bulunmamaktaydı. Bununla beraber üreticiler, bayilerine  bölge sınırlaması getirmekle birlikte, satışları bağımsız yeniden satıcılara sınırlayabilmekteydiler.

     

    2005/4 Sayılı Motorlu Taşıtlar Sektöründeki Dikey Anlaşmalar ve Uyumlu Eylemlere İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği, dağıtım sistemi bakımınran köklü değişiklikler yapmıştır. Tebliğ, sağlayıcı açısından dağıtım sistemi olarak Münhasır ya da Seçici Dağıtım Sistemi arasında bir seçim yapma zorunluluğu getirmiştir. Dolayısıyla bir bayi ile bu dağıtım modellerinden ancak biri akit kapsamına alınabilecektir. Ancak her ne kadar sağlayıcıların tek bir bayi için münhasır bölge ile seçici dağıtım sistemini bir arada kullanma imkanı ortadan kaldırılmış olsa da, sağlayıcıların bir bölgede münhasır dağıtımı diğerinde ise seçici dağıtımı kullanmalarına herhangi bir engel bulunmamaktadır.

     

    3.2.2.1. Münhasır Dağıtım Sistemi

     

    Münhasır Dağıtım Sistemi'nde, herbir bayiye coğrafi sınırları çizilmiş belli bölgeler veya belli müşteri gruplarının tahsis edilmesi söz konusudur. Örneğin sağlayıcı konumundaki distribütör teşebbüs ürünlerini Türkiye'nin her bir iline atadığı bayiler aracılığı ile dağıtabilir ve bayilere bölgesel koruma sağlayabilir. Bu sistemde bayiler birbirlerinin bölgelerine/müşteri gruplarına satış yapamazlar ve böylece her bayi kendi bölgesine odaklanarak bu bölgede distribütörün satışlarını arttırır. Sağlayıcı dağıtım ağını oluştururken bölgeleri dilediği gibi belirlemekte serbesttir. Bölgeler il bazında oluşturulabileceği gibi, ilçe gibi daha küçük birimler esas alınabilir ya da birkaç ili kapsayacak şekilde daha geniş de tanımlanabilir.

     

    Sağlayıcı, dağıtım ağını oluştururken sadece münhasır bölge veya sadece münhasır müşteri grubu uygulamasına gidebileceği gibi, bu iki uygulamayı birleştirmesi yani belli bir bölgedeki belli müşteri grubu için tek bir bayi ataması da mümkündür. Örneğin Ankara ilinde kamu ihalelerine katılacak tek bir bayi atayabilir.

     

    Ancak sağlayıcının kendisine ya da onun tarafından başka bir alıcıya tahsis edilmiş bir münhasır bölge veya müşteri grubundan bahsedebilmek için, bu bölgeye veya müşteri grubuna yalnızca tek bir alıcının veya sağlayıcının kendisinin aktif olarak satış yapması gerekir. Başka bir deyişle, bir bölgeye veya müşteri grubuna aktif satış yapan teşebbüs sayısı iki veya daha fazla ise, o bölge veya müşteri grubu artık münhasır değildir.

     

    Buradan hareketle aktif satış yasağının münhasırlığın önemli bir unsuru olduğu söylenebilir. Münhasır dağıtım sisteminde, sistem üyelerine getirilebilen aktif satış yasağı tebliğin 5inci maddesinin (b) bendinde düzenlenmiştir. Maddeye göre; dağıtıcı ya da yetkili servisin müşterilerince yapılacak satışları kapsamaması kaydıyla, sağlayıcı tarafından kendisine ya da başka bir dağıtıcıya tahsis edilmiş münhasır bir bölgeye ya da müşteri grubuna yapılacak aktif satışların kısıtlanması, muafiyet kapsamında yer alır.

     

    Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta, teşebbüslere münhasır bir bölge veya müşteri grubu vermek suretiyle tanınan korumanın mutlak olmadığıdır. Bu sebeple alıcının kendine ait münhasır bölgesi olması durumunda, bu münhasır bölge dışında kalan ve sağlayıcı tarafından kendisine veya başka bir alıcıya tahsis edilmiş bölgelere aktif satışlarının yasaklanmasına izin verilmesine karşın, bu bölgelere yapılacak pasif satışların kısıtlanması tebliğ muafiyetinden yararlanamaz. Bir başka deyişle, sağlayıcı teşebbüs, kendisine veya bir alıcıya tahsis edilmiş münhasır bölgeye ya da müşteri grubuna yapılacak aktif satışları kısıtlayabilir fakat bu bölgeye veya müşteri grubuna yapılacak pasif satışları kısıtlaması, anlaşmayı grup muafiyetinden çıkaracaktır. Nitekim Rekabet Kurulu bir kararında[23]ürünleri pazarlama ve dağıtma, müşteri arama, şube açma ve dağıtım deposu kurma konusunda dolaylı olarak yapılan faaliyetlere getirilen yasaklamaların pasif satışların engellenmesi sonucunu doğuracağını belirtmiştir.

     

    Bu noktada aktif ve pasif satış ayrımını belirtmek gerekir.

     

    Başka bir alıcının münhasır bölgesindeki veya münhasır müşteri grubundaki münferit müşterilere mektup veya ziyaret gibi doğrudan pazarlama yöntemleriyle gerçekleştirilen satışlar aktif satış olarak değerlendirilmektedir. Diğer yandan başka bir alıcının bölgesindeki veya müşteri grubundaki müşterilerden gelen ve alıcının aktif çabası sonucu olmayan taleplerin karşılanması pasif satış olarak değerlendirilmektedir. Alıcının ürünün teslimatını müşterinin adresinde yapması bile durumu değiştirmez.

     

    Münhasır Dağıtım Sistemi'nin önemli bir unsuru olan aktif satış yasağında iki nokta dikkate alınmalıdır. Birincisi, aktif satış yasağında önemli olan alıcı konumundaki teşebbüsün münhasır bir bölgeye sahip olup olmaması değil, teşebbüsün satış yapacağı bölgenin niteliğidir. Bir başka deyişle, satış yapılacak bölge başka bir teşebbüse münhasır olarak atanmışsa bu bölgeye aktif satışın yasaklanması mümkündür ve tebliğ muafiyetinden yararlanılır. Ancak  alıcının kendine ait münhasır bir bölgesi olsa dahi, bu münhasır bölge dışında kalan ve sağlayıcı tarafından kendisine veya başka bir alıcıya tahsis edilmemiş bölgelere (serbest bölgelere) aktif satış yapabilme serbestisine sahip olması gerekir. Seçici dağıtım ile münhasırlık aynı anda uygulandığı taktirde, seçici dağıtıma ayrılmış olan bölgeler belirli bir dağıtıcıya tahsis edilemeyeceğinden münhasır bölgedeki dağıtıcının seçici dağıtıma ayrılmış olan bölgelerde de aktif ve pasif satış yapması engellenemez.

     

    İkinci olarak, bölge ya da müşteri konusunda getirilen aktif satış yasağı, müşterilerce yapılacak satışları kapsamamalıdır. Bu husus tebliğin 5inci maddesinde dağıtıcı ya da yetkili servisin müşterilerince yapılacak satışları kapsamaması kaydıyla, ifadesiyle belirtilmiştir. Bu sebeple sağlayıcı teşebbüs ancak dağıtıcı ya da yetkili servisler tarafından gerçekleştirilen aktif satışları engelleyebilir. Buna karşın, sağlayıcı ile alıcı arasındaki anlaşmaya taraf olmayan ancak anlaşmaya taraf olan bayiden mal ya da hizmet almış müşteriler, sözkonusu mal ve hizmetleri, aktif/pasif satış ayrımı olmaksızın dilediklerine satabilirler. Örneğin, yetkili satıcının kendi bölgesi içinde bulunan bir galeriye motorlu taşıt satması yasaklanamayacağı gibi onun da başka dağıtıcılara tahsis edilmiş bölgelere satış yapması yasaklanamaz.

     

    Yukarıda verilen bilgiler ışığında, münhasır dağıtım sistemini kısaca şÃ¶yle özetlemek mümkündür; Münhasır Dağıtım Sistemi'nde münhasır bayi veya servis istasyonu kendi bölgesi içindeki nihai tüketicilere, aracılara, galeri vb. yeniden satıcılara aktif ve pasif satış yapabiliyorken, kendi bölgesi dışındaki münhasır bölgelere aktif satış faliyetinde bulunamamaktadır. Ancak kendi bölgesi dışındaki diğer alanlarda (örneğin seçici dağıtıma ayrılmış bölgelerde) aktif/pasif her türlü satış faaliyetinde bulunabilmektedir. Ayrıca münhasır dağıtım sisteminin ayırt edici unsurlarından biri olan aktif satış yasağının sadece sistem üyesi dağıtıcı ya da yetkili servisler için mümkün olduğu, buna karşın anlaşmanın tarafı olmayan ve bayiden mal ya da hizmet almış müşterilere böyle bir yasağın getirilemeyeceği unutulmamalıdır.

     

    3.2.2.2. Seçici Dağıtım Sistemi

     

    2005/4 Sayılı Motorlu Taşıtlar Sektöründeki Dikey Anlaşmalar ve Uyumlu Eylemlere İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği'nde Seçici Dağıtım Sistemi 3üncü maddede tanımlanmıştır. Buna göre;

     

    f) Seçici dağıtım sistemi, sağlayıcının, anlaşma konusu malları veya hizmetleri sadece belirlenmiş kriterlere dayanarak seçtiği dağıtıcılara veya yetkili servislere doğrudan veya dolaylı olarak satmayı taahhüt ettiği, bu dağıtıcıların veya yetkili servislerin de söz konusu malları veya hizmetleri yetkilendirilmemiş dağıtıcılara veya servislere satmamayı taahhüt ettiği bir dağıtım sistemi anlamına gelir.

     

    Tanıma göre, Seçici Dağıtım Sistemi'nin ayırt edici unsuru, sağlayıcının sadece belirli kriterleri tutturan dağıtıcılara mal ve hizmet vermesi, dağıtıcıların da  anlaşma konusu mal ve hizmetleri yetkilendirilmemiş dağıtıcılara veya servislere satamamasıdır. Böylece sağlayıcının mal ve hizmetleri, sadece belirli kriterlere göre seçilmiş dağıtıcılarda bulunacak, bu kriterleri tutturamamış ve dağıtım ağı dışında yer alan yetkisiz dağıtıcılarda bulunmayacaktır. Dolayısıyla Seçici Dağıtım Sistemi üyesinin, anlaşma konusu malları kendi bölgesi içinde bir yetkisiz dağıtıcıya satması durumu bir sözleşme ihlali sayılacak ve grup muafiyetinden yararlanamayacaktır.

     

    Seçici sistemin genel özelliği bu olmakla birlikte Tebliğ'in adı geçen maddesinin (f) bendi iki istisnaya yer vermektedir. Buna göre seçici dağıtım sisteminde;

     

    - yetkili servislerin bağımsız teşebbüslere yedek parça satma hakkı,

    - sağlayıcının, bağımsız teşebbüslerden gelen, motorlu taşıtların bakım ve onarımının yapılması için gereken ya da çevre koruma mevzuatının öngördüğü teknik bilgiye, teşhis cihazına ve diğer ekipmana, gerekli yazılıma ya da eğitime erişim taleplerini karşılaması yükümlülüğü saklıdır.

     

    Aynı maddede yetkili servis ve bağımsız teşebbüs kavramları tanımlanmıştır. Buna göre;

     

    k) Yetkili servis, sağlayıcı tarafından kurulan bir dağıtım sistemi içerisinde, motorlu araçlar için bakım ve onarım hizmetleri sağlayan teşebbüstür.

     

    v) Bağımsız teşebbüs, doğrudan ya da dolaylı olarak araçların  bakımı ve onarımı ile iştigal eden teşebbüsleri, özel servisleri, onarım aracı ve ekipmanı üreticilerini, bağımsız yedek parça üretici ve dağıtıcılarını, teknik bilgi yayımcılarını, otomobil klüplerini, yol yardımı veren teşebbüsleri, test hizmeti veren teşebbüsleri ve servisler için eğitim veren teşebbüsleri ifade eder.

     

    Yeni düzenlemenin amaçlarından biri de satış sonrası rekabeti arttırmak olduğundan getirilen bu iki istisna ile bağımsız teşebbüsler, yedek parçalar ve dolayısıyla yedek parça üreticileri rekabete dahil edilerek sektör daha da rekabetçi bir yapıya kavuşturulmuştur. Aksi halde, bağımsız teşebbüslerin yedek parça bulması, gerekli bilgi ve ekipmana ulaşması zorlaşacağından, yetkili servislerle rekabet etmeleri mümkün olmayacaktı.

     

    Yeni düzenlemede Seçici Dağıtım Sistemi niteliksel ve niceliksel olmak üzere ikiye ayırmıştır. Böylece sağlayıcı bayilerini niceliksel veya niteliksel kriterlerden  oluşan bir dizi şart ve koşula bağlı olarak seçebilecektir. Niteliksel ve Niceliksel Seçici Dağıtım Sistemleri Tebliğ'in 3üncü maddesinde tanımlamaktadır. Buna göre;

     

    g) Niceliksel seçici dağıtım sistemi, sağlayıcının, dağıtıcılarını veya yetkili servislerini seçerken onların sayılarını doğrudan sınırlandıracak ölçütler kullandığı seçici dağıtım sistemidir.

     

    h) Niteliksel seçici dağıtım sistemi, sağlayıcının, dağıtıcılar veya yetkili servisler için sadece niteliksel olan, anlaşma konusu mal veya hizmetlerin niteliğinin gerektirdiği, dağıtım sistemine katılmak için başvuran tüm aday teşebbüsler için aynı olacak şekilde belirlenen ve ortaya konan, ayrımcı bir biçimde uygulanmayan ve dağıtıcıların veya yetkili servislerin sayısını doğrudan sınırlamayan ölçütler kullandığı bir sistemdir.

     

    Maddenin (g) bendindeki tanıma göre sağlayıcının, dağıtıcı veya yetkili servislerinin sayısını doğrudan sınırlandırmaya yönelik ölçütler getirmesi halinde, Niceliksel Seçici Dağıtım Sistemi sözkonusu olacaktır. Sağlayıcının bu sınırlaması, dağıtıcı  sayısının açıkça belirtilmesi şeklinde olabileceği gibi,  belli kriterler getirerek de mümkün olabilir. Örneğin Türkiye çapındaki dağıtım ağını kırkbeş bayi ile oluşturmak isteyen sağlayıcı, Niceliksel Seçici Dağıtım Sistemi'ni benimsemiş olur. Aynı şekilde showroom'u 1000 metrekare olan bayilerden oluşan bir dağıtım ağı kurmak da Niceliksel Seçici Dağıtım Sistemi'ni gösterir. Ancak son örnekte dikkat edilmesi gereken nokta şudur; sağlayıcı tarafından getirilen kriterin –showroom'un 1000 metrekare olması- mal veya hizmetin niteliğinden kaynaklanması gerekmez. Bu sebeple Niceliksel Seçici Dağıtım Sistemi'nde sağlayıcı, bayi sayısını sınırlandırmak için koymuş olduğu kriterlerin  mal v eya hizmetin niteliğinden kaynaklandığını göstermek zorunda değildir.

     

    Niteliksel Seçici Dağıtım Sistemi'nde ise sağlayıcının, dağıtım ağını oluşturmak için niteliksel kriterler getirmesi sözkonusudur. Niteliksel kriter, anlaşma konusu mal ve hizmetin, diğer mal ve hizmetlerden ayrıldığı özellikleri ortaya koyan kriter anlamına gelir. Sağlayıcı, dağıtım ağını oluştururken öngördüğü  kriterin, anlaşma konusu mal veya hizmetin hangi özelliğinden kaynaklandığını belirtmek zorundadır. Bir başka deyişle, anlaşma konusu motorlu taşıt, servis veya yedek parçanın sahip olduğu nitelik ile sağlayıcının bu malların satışına yönelik getirdiği kriter arasında bir bağ olmalı ve sağlayıcı bu bağı açıklamalıdır.

     

    Sağlayıcının getirebileceği niteliksel kriterlere örnek olarak, eğitimli personel, showroom düzenlemeleri,vb. verilebilir. Anlaşma konusu aracın karışık bir bilgisayar programı içermesi, bu aracın satışında eğitimli  personel gerektirir. Bu sebeple sağlayıcı, otomobilin satışı sırasında tüketiciye sözkonusu bilgisayar sistemi hakkında bilgi verecek eğitimli personel bulundurulmasını isterse, bu istek niteliksel kriter olarak kabul edilir. Çünkü malın niteliği ile –otomobilin karışık bir bilgisayar sistemine sahip olması- bu malın satışına yönelik olarak getirilen kriter –eğitimli personel- arasında bir bağ vardır. Böyle bir bağ olmadan getirilen kriterler ise niteliksel kriter değil, dağıtıcı veya servisin etkisini doğrudan azaltıcı etkisi sebebiyle niceliksel kriterler olarak kabul edilecektir.

     

    Niteliksel dağıtım sisteminde dikkat edilmesi gereken bir diğer husus, yetkili dağıtıcılık/servis faaliyeti ile mütenasip niteliklerin zorunlu tutulması, konu ile ilgisi bulunmayan veya yetkili dağıtıcı/servisi zora sokacak özelliklerin talep edilerek yetkili dağıtıcı/servis sayısının kısıtlanmasıdır. Örneğin sağlayıcıların yetkili tamircilere verebilecekleri en yüksek düzeydeki yükümlülük belirli bir kalitede ve belirli bir zamanda bakım onarım hizmetlerinin yapılmasıdır. Bu sebeple sağlayıcı yetkili tamircisine bakım onarım gören araçların yıkanarak temiz bir biçimde teslim edilmesini zorunlu kılabilir. Fakat yetkili tamirciye, otomatik yıkama istasyonu bulundurma yükümlülüğü niteliksel kriter ile bağdaşmayacaktır. Zira, istenen sonuç, aracın temiz bir şekilde teslim edilmesidir. Bu sebeple tamirci, yakınındaki bir yıkama servisinde bile aracı temizleterek müşteriye teslim edebilir.

     

    Tebliğin niteliksel seçici dağıtım sistemini tanımlayan 3üncü maddesinde, dağıtım sistemine katılmak için başvuran tüm aday teşebbüsler için aynı olacak şekilde belirlenen ve ortaya konan, ayrımcı bir biçimde uygulanmayan ifadesi yer almaktadır. Bu ifade, sağlayıcı tarafından getirilen kriterlerin dağıtım/servis ağındaki tüm adaylara eşit şekilde uygulanması gerektiğini belirtmektedir. Bu nedenle sağlayıcı niteliksel kriterler getirirken, şebeke içinde yer alan ve eşit hak/edim/yükümlülüklere sahip olan dağıtıcı/servisler arasında farklı uygulamalar yapmaktan kaçınmalıdır. Gerçekten de karışık bir bilgisayar programına sahip olan otomobilin satışı için, hangi bölgede olursa olsun, eğitimli bir personelin varlığı gerekir. Bu sebeple aynı niteliğe sahip otomobilin Ankara bayisi için eğitimli personel' kriteri getirilmesi, Tokat bayisi için böyle bir kriter konmaması, rekabete aykırı olacaktır.

     

    3.2.2.3. Dağıtım Sistemlerinde Pazar Payı

     

    Yukarıda özellikleri belirtilen dağıtım sistemlerinden hangisinin seçileceği sağlayıcı tarafından karar verilecek bir husustur. Ancak sağlayıcı bu seçimi yaparken Tebliğ tarafından getirilmiş pazar payı eşiklerini dikkate almak zorundadır. Çünkü 2005/4 sayılı Tebliğ, bir önceki 1998/3 sayılı Tebliğ'den farklı olarak kademeli pazar payı eşikleri getirmiştir. Bu eşikler seçilebilecek dağıtım sisteminin karakterini de etkilemektedir.

     

    Bu husus tebliğin 4üncü maddesinde belirtilmiştir. Mezkur maddenin birinci fıkrasına göre;

     

    Muafiyet hükümleri, dikey anlaşmanın aşağıdaki koşulları taşıması kaydıyla sağlayıcının motorlu taşıt veya yedek parça ya da bakım ve onarım hizmeti sağladığı ilgili pazardaki pazar payının % 30'u; motorlu taşıtların dağıtımı için niceliksel seçici dağıtımın tercih edildiği anlaşmalarda ise % 40'ı geçmemesi durumunda uygulanır. Niteliksel seçici dağıtım sistemi oluşturan anlaşmalar için pazar payı eşiği bulunmamaktadır.

     

    Buna göre, sağlayıcının yetkili satıcı veya servislere münhasır bölge veya müşteri grubu tahsis edebilmesi için ilgili Pazar payının % 30'u aşmaması gerekir. İlgili Pazar payı % 30'u aşan sağlayıcıların münhasır bölge veya müşteri grubu tahsis etmesi, anlaşmayı grup muafiyeti kapsamından çıkaracaktır. Bununla birlikte, –şartları varsa- bireysel muafiyet talep etmeleri mümkündür.

     

    Ancak Pazar payı % 30'un altında olsa bile, sağlayıcının münhasır bölge veya münhasır müşteri grubu tahsisinde, mutlak tekelden kaçınması, bir başka deyişle, sadece aktif satışları kısıtlaması, pasif satışları serbest bırakması gerekir.

     

    Burada dikkat edilecek bir diğer nokta şudur; sağlayıcının pazar payı % 30'un altında ise mutlaka münhasır bölge veya müşteri grubu tahsisi yoluna gitmesi gerekmez. Nitekim tebliğin 4üncü maddesi, pazar payı % 30'un altında olan sağlayıcılara üç tür dağıtım sisteminden birini tercih etme imkanı tanımıştır. Dolayısıyla pazar payı eşiği % 30'un altında olan sağlayıcı, Münhasır Dağıtım Sistemi yerine Niteliksel veya Niceliksel Dağıtım Sistemleri'nden birini tercih edebilir.

      Sayfa : 5/15
      <1...34567...15>